Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Terör, kamu düzeninin sağlanamaması ve devletin demokratik etkinliğinin aşınması; barış, dayanışma, kardeşlik, hoşgörü, uzlaşma ve ortak hedefe birlikte yürüme iklimini “zehirleyen” en önemli etkenlerdir.

        İŞİD’in Suruç’da düzenlediği “canlı bomba saldırısı”yla 32 gencimizin yaşamını yitirmesi, 100’den fazla yurttaşımızın yaralanması, bölücü terör örgütü PKK’nın aynı anda başlattığı askere ve polise yönelik “seri katliam”lar, yol kesmeler, adam kaçırmalar, şantiyeleri basıp iş makinelerine yakmalar, kamu binalarına silahlı-bombalı saldırı düzenlemeler; kamu düzeninin bozulduğunu, yurttaşların can ve mal güvenliğinin kalmadığını ve devletin etkinliğinin zayıfladığını ortaya koymuştur.

        Bu “ürkütücü” tabloyu Cumhurbaşkanı Erdoğan, “teröristler, İstanbul’da bile ellerinde silahla rahatlıkla yürüyebiliyorlarsa, güvenlik noktasında zaafımız var demektir” sözleriyle tanımlamıştır.

        ETKİLİ MÜCADELE

        Bu noktada devlet; İŞİD’e, PKK’ya ve DHKP-C’ye karşı “etkili” bir mücadele başlatmış, sınır ötesinde Kandil’i ve Suriye’nin Kuzeyi’ndeki İŞİD hedeflerini bombalamış, yurt içinde de bu örgütlere karşı operasyonlar düzenlemiş, çok sayıda örgüt elemanını gözaltına almıştır.

        Bu arada; PKK “Kandil”, Türkiye Partisi” olacağı vaadiyle Türk’lerden, Kürt’lerden, her kesimden 6 milyon “oy” alarak 80 milletvekiliyle TBMM’ne dördüncü parti olarak giren HDP’yi baskı altına almış, asıl yetkinin Kandil’de olduğunu anlatarak barış ve çözüm istemediğini göstermiştir.

        Böylece; Türkiye, tekrar “şiddet sarmalı”na girmiş; HDP, Kandil’in çizgisine yaklaşmış; Cumhurbaşkanı Erdoğan, MHP Genel Başkanı Bahçeli ve AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hukukçu Prof.Dr. Şentop, HDP’nin kapatılması ve yöneticilerinin cezalandırılması konusunu, söylemleriyle kamuoyunun gündemine taşımışlardır.

        Dolayısıyla Türkiye; çözüm sürecini terk ederek çatışma ortamına tekrar sürüklenmiştir.

        ALAN HAKİMİYETİ

        PKK’ya tümüyle silah bıraktırmadan, örgüt güçsüzleştirilmeden, etkisizleştirilmeden “çözüm süreci” devam edemez.

        Ayrıca; Başbakan Davutoğlu’nun dediği gibi “HDP tercihini yapmalı: silah mı barış mı, demokrasi mi şiddet mi, meşruiyet mi illegalite mi?”

        Öte yandan; Başbakan Davutoğlu, PKK’ya yönelik operasyonlarla ilgili olarak CHP ve MHP’yi bilgilendirdiklerini, HDP’yi bilgilendirmediklerini söyleyerek “Önce saflarını seçsinler; terörün safındalar mı, Türkiye Cumhuriyeti’nin safındalar mı? Verdiğimiz bilgiyi nereye servis edebilme ihtimalleri var. Ondan emin olalım, sonra gereğini yaparız” şeklinde konuştu.

        Çözüm sürecinde PKK; yol kesti, kimlik kontrolü yaptı, adam kaçırdı, şantiyeleri bastı, iş makinelerini yaktı, özel güvenlik birimlerini kurdu.

        Militanlar; susturucu takılmış tabancalarla askerleri, polisleri evlerinde, çarşıda-pazarda, eşinin, çocuklarının yanında ensesinden vurarak infaz ettiler, katlettiler.

        Hükümet’in terörle mücadelede sergilediği tutum olumludur, destekleyelim.

        Sonuç olarak: Vatandaşın can ve mal güvenliği, devletin demokratik etkinliği, Türkiye’nin huzur ve güvenliği her şeyden önemlidir.

        Diğer Yazılar