Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Kadına yönelik şiddet, kadın cinayetleri, durmak bilmiyor, her geçen gün artıyor ve bu durum da “normal”, sıradan bir şeymiş gibi algılanıyor. Basınımız da kadına yönelik katliamları “Bir Kadın Cinayeti Daha!” başlığıyla veriyor.

        Bu arada; kadına yönelik “ölüm sayacı” işliyor. 2015’in ilk 6 ayında erkekler tarafından katledilen kadın sayısı 158 oldu. En acı olanı da; kadına yönelik katliamların “istatistiki veri”lerle izaha çalışılmasıdır.

        Adalet Bakanlığı istatistiklerine göre; 2002’de erkekler tarafından katledilen kadın sayısı 66, 2003’de 83, 2004’de 164, 2005’de 317, 2006’da 663, 2007’de 1011’e yükseldi.

        2009’un ilk 6 ayında bu sayı 963 olurken, daha sonra kadın cinayetlerine ilişkin istatistikler açıklanmadı.

        Ancak ne var ki; 2009’dan sonra da “ölüm makinesi” tüm hızıyla çalışmaya devam etti. Bu kez de, basından derlenen rakamlara göre 2014’de katledilen kadın sayısı 281, içinde bulunduğumuz 2015 yılının Haziran sonuna kadar, yani 6 ayda da 158’i buldu.

        Öylesine bir “ilkel” anlayış yerleşmeye başladı ki; sanki katledilmek, tecavüze uğramak, taciz edilmek, aşağılanmak; kadının “fitrat”ında var.

        Acı olan bir durum da; “kadın bedeni” üzerinden siyaset yapılması yetmiyormuş gibi, erkek şiddeti sonucu öldürülen kadınların davalarında, mahkemelerce “iyi hal indirimi” uygulanmasıdır.

        Buna karşılık; mahkemelerde katledilen, şiddete uğrayan kadınların giydikleri elbise, makyaj yapmaları, eve geç gelmeleri, telefonla konuşmaları gibi nedenler “tahrik” sayılarak erkeklere “ceza indirimi” sağlanıyor. Bu tür uygulamalar, kadın katillerini cesaretlendiriyor.

        YAŞAMA HAKKI

        Oysa; yaşama hakkı en temel insan hakkıdır. Özellikle kadınlara ve çocuklara karşı işlenen suçlar; tüm insanlığa karşı işlenmiş suçlardır. Modern bir hukuk devleti, vatandaşlarına korkusuzca yaşayacakları güvenli bir ortamı hazırlamakla yükümlüdür.

        Gelinen noktada kadın cinayetleri “bir anlık şiddet” değil; “sistematik erkek şiddeti” halini almıştır. Devlet seyirci kalıyor, yargı kararları kadın cinayetlerini adeta “özendiriyor”.

        Erkek şiddeti engellenmek yerine “boşanma” engellenmeye çalışılıyor.

        Öte yandan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi “aile içi şiddeti önleyemediği” gerekçesiyle Türkiye’yi tazminat ödemeye “mahkum” etmişti. Avrupa Konseyi de “yasalar uygulanmadığı için” kadına yönelik şiddetin önlenmesi konusunda bir gelişme sağlanamadığını kayda geçirmişti.

        Türkiye’de yasalar uygulanmıyor. Ceza yasasında kadına yönelik şiddet cezaları uygulanmalı, “iyi hal” ve “tahrik indirimi” kesinlikle kaldırılmalı, yasaların ve yargı kararlarının caydırıcılığı hissedilmelidir.

        Sonuç olarak: Kadına bakışımız, yasaların uygulanmaması ve mahkeme kararları; kadın cinayetlerini “caydırıcı” değil; tam tersine “teşvik edici”dir.

        Diğer Yazılar