Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Tüketimdeki daralmanın ve yatırımlardaki durgunluğun etkisiyle Eylül’de sanayi üretiminde beklenen artış gerçekleşmediği gibi, çarklar da ciddi anlamda yavaşladı.

        Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK)nun açıkladığı Eylül ayı verilerine göre; sanayi üretimi geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 3.1, Ağustos ayına göre de yüzde 3.8 oranında azaldı.

        Ekonomistlerin analizlerine göre bu sonuç; hem üçüncü çeyrekte Türkiye ekonomisindeki “zayıflama”yı hem de yıl sonunda büyümenin “beklenti”nin altında kalacağını göstermektedir.

        Bu arada; Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü de yaptığı değerlendirmede “ihracattaki azalmanın iç pazardaki sınırlı gelişmeyle birleşerek sanayi üretimini aşağı çektiğini, son çeyrekte ekonominin olumlu sıçrama yaparak üçüncü çeyrekte yaşanan duraksamayı telafi edeceğini” söyledi.

        KAYGI YÜKLÜ

        Esas olarak; Eylül’de sanayide çarkların “yavaş” dönmesine tüketimdeki yavaşlama ve yatırımlardaki “durgunluk” neden oldu.

        Bu bağlamda; gıda maddeleri, giyim, ayakkabı gibi dayanıksız tüketim malları üretimi yüzde 6.5, otomotiv gibi dayanıklı tüketim malları üretimi de yüzde 9.5 azaldı.

        Ayrıca; aynı dönemde yatırımların yönünü gösteren sermaye üretimi yüzde 2.3, ara malı üretimi de yüzde 1.6 oranında geriledi.

        Tüm bu verileri değerlendiren iktisatçılar, yılın üçüncü çeyreğinde büyümenin değil; küçülmenin yaşanacağını, yıl sonu için de yüzde 3’lük bir büyümenin olacağını öngörüyorlar.

        Öte yandan; harcamaların azalması, ekonominin yavaşlaması, durgunluğa girmesinin bir başka nedeni de; 15 Temmuz darbe girişiminden sonra vatandaşın beklentilerinde oluşan olumsuzluktur.

        Bir taraftan hane halkı “önünü göremediği için” harcamalarını kısıyor, ekonomi daralma sürecine giriyor, döviz kurundaki yükseliş önlenemiyor, diğer yandan da; toplumda “karamsar bekleyiş” ve “kaygı yüklü” ifadeler de giderek yaygınlaşıyor.

        KİMSE ÖNÜNÜ GÖREMİYOR

        Bu tabloda yüksek kredi borçlusu reel kesim “üreten sektör” ekonomik durgunluk ve küçülme sürecinde “borç çevirme”de zorlanıyor, borcunu ödeyemiyor.

        Ekonominin yavaşlaması ve küçülme “satış hasılatı”nın azalmasına yol açıyor.

        Döviz kurlarındaki artış ödenecek döviz kredilerinin Türk Lirası karşılığını yükseltiyor.

        Böylece; şirketlerin “hasılat”ı azalırken döviz borcunu ödemek için karşılığındaki Türk Lirası miktarı artıyor.

        Görüldüğü gibi bu tablo “sürdürülebilir” değildir. Bilinen çözüm; üreten, tüketen, yatırım yapan, istihdam yaratan, ihracat gelirlerini artıran ve bunun sonucunda büyüyen bir ekonomi, üretime dayalı bir büyüme modeli.

        Bilinen ikinci çözüm; yabancı sermaye girişini özendirecek öngörülebilir hukuk düzeni, yargı bağımsızlığı, düşünce ve ifade özgürlüğü, siyasi istikrar, siyasi katılım ve toplumsal uzlaşma.

        BAĞIMSIZ DEĞİL

        Unutulmamalıdır ki; ekonomi siyasetten, girişim özgürlüğünden, mal ve can güvenliğinden, uluslararası ilişkilerden bağımsız değildir.

        Ekonomiyi belirleyecek olan kendi kuralları ile iç ve dış politik gelişmelerdir.

        Bugün için öngörülen yüzde 3 dolayındaki büyüme ile ne işsizlik önlenebilir, ne toplumsal refah yaygınlaştırılabilir, ne güven ortamı oluşturulabilir, ne de demokrasinin standardı yükseltilebilir.

        Sonuç olarak: Aynı şeyleri yaparak farklı sonuç beklemeyelim.

        Diğer Yazılar