Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Türkiye; AB ile ilişkilerinde, terörle mücadelede, Irak ve Suriye’deki askeri ve diplomatik pozisyonun geldiği noktada, uluslararası diplomaside, iç politikada, ekonomik ve sosyal problemlerin çözümünde her zamankinden daha çok “sağduyu”ya ihtiyaç duymaktadır.

        Özellikle; Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye’nin Avrupa Birliği ile üyelik müzakerelerini büyük bir oy çokluğuyla (oy birliğine yakın) dondurması kararı; Türkiye-AB ilişkilerinin geldiği en zorlu ve “kırılgan” aşamadır.

        Avrupa Birliği üyeliği Türkiye’nin çok kolayca vazgeçebileceği bir hedef değildir. Kaldı ki; demokrasinin, insan haklarının, hukukun üstünlüğünün, yargı bağımsızlığının, düşünce ve ifade özgürlüğünün, özetle; “uygarlık “ ölçülerinin ve “Avrupa değerleri”nin olmadığı “Sanghay işbirliği örgütü” Avrupa Birliği’nin bir alternatifi değildir.

        Türkiye; “Sanghay işbirliği örgütü”ne üye olursa; demokrasi kriterlerine ve Batı değerlerine uyması konusunda zorlanmayacak ve böylece hareket alanı genişleyecektir. Ancak ne var ki; Türkiye’nin varmak istediği “menzil” Doğu değil, Batı ve çağdaş uygarlıktır.

        Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, son zamanlarda AB’nin giderek artan “Türkiye karşıtlığı” tavrı ve Türk toplumunda oluşan AB’ye karşı isteksizlik konusunda, “AB çökmüyor, tam aksine büyük bir başarı hikayesi, yaklaşık 510 milyon insan huzur ve refah içinde yaşıyor. Evet, AB’de yükselen ırkçılık ve islamofobi kıtanın geleceği için bir tehdittir. Ancak; AB; Türkiye’ye kapısını açarak bunu bertaraf edebilir” dedi. Şimşek; doğru bildiğini söyleme cesaretini gösterdi.

        2002’DEKİ AKP

        AK Parti 2002’de iktidara geldiğinde siyaseten de, toplumsal destek açısından da bugünkü kadar “güçlü, değildi. AK Parti kendisini AB sürecine bağladı ve bu süreci doğru yönetti. AB süreci; demokrasimizi güçlendirdi, askerin etkisini ortadan kaldırdı, insan haklarına saygıda, hukukun üstünlüğünde, çok kültürlülük ve çok sesli yaşam biçiminde önemli mesafe katettik. Avrupa’nın temel değerlerine uyum ekonomiye de olumlu yansıdı.

        Ancak; AK Parti’nin güçlenerek ikinci kez iktidar olduğu 2006’dan sonra AB değerlerinden “uzaklaşma” süreci başladı. “Yüksek kalite”li büyümeden “düşük kalite”li büyümeye geçildi. Büyüme tüketime dayandı, tüketim de krediyle döndürüldü. Büyüme %6’dan %3’e indi, işsizlik %11.3’e çıktı. İşsizlik, enflasyon ve cari açık ciddi sorun oldu, verimlilik ve kalite düştü, dolar kurundaki yükseliş kontrol edilemez oldu, yabancı sermaye akımı zayıfladı, dış borçlanmada zorlanma sürecine girildi. Sonuç olarak: Uzun süreli gelişme için demokrasi, özgürlük, şeffaflık, açıklık ve fırsat eşitliği şarttır.

        Diğer Yazılar