Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Gelir dağılımı "uçurum"u; toplumun geniş kesiminin "yoksullaşma" sonucunu doğurur.

        Artan yoksulluk ve "adaletsiz" gelir dağılımı; siyasi istikrarzlığa neden olur. Yoksulluk azalırsa; sosyal ve siyasal "istikrar", "kırılgan"lık yerine "sürdürülebilir" bir nitelik kazanır.

        Kontrolsüz göç, işsizlik ve yoksulluk; İstanbul, İzmir gibi büyük kentlerde nüfusun yoğun olduğu "varoş"ların oluşmana neden olmuştur.

        Toplumsal, siyasal, kültürel ve ekonomik olaylar; birden bire ortaya çıkmazlar. Bunlar; yaşanan "süreç"in sonuçlarıdır.

        "Varoş"lardaki yoksulluk, eğitimsizlik, işsizlik; gelir dağılımı adaletsizliğinin sonucudur, toplumsal ve siyasal "çatışma"nın, "suç zemini" oluşmanın ve "suçlu" sayının artmanın da en temel nedenidir.

        Ekonomik büyüme; Milli gelir artışını ifade ettiği gibi üretimi artırıp, işsizliği ve yoksulluğu azaltacak kalkınma ve gelişmenin de "itici gücü"dür.

        Ancak; artan milli gelir "hakça" dağıtılmıyorsa, yoksulluk riski altındaki fertlerin sayı kabarıyorsa; artan milli gelir; siyasetin ve ekonominin amacı olan "istikrar"a, "huzur"a, "güven"e ve "sosyal barış"a hizmet etmez.

        RAKAMLARIN DİLİ

        Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)nun açıkladığı "gelir ve yaşam koşulları verileri"; nüfusun en fakir ve en zengin %10'luk kesimleri arandaki "gelir farkı"nın yaklaşık 12 kata çıkarak "UÇURUM"a dönüştüğünü göstermektedir.

        Bu tablo; sürdürülebilir demokrasi, sosyal istikrar ve toplumsal barış için ciddi bir tehdittir.

        Ekonominin ve siyasetin sosyal boyutunda bir problem varsa, sosyal politika uygulamaları yoksulluğu azaltmak yerine artırıyorsa; öteki alanlardaki iyileşmeler, bir yarar sağlamayabilir.

        TÜİK; 2011'de Türkiye'de nüfusun en yoksul %10'luk kesimi ile en zengin %10'luk kesimi aranda 11,9 kat "gelir farkı" olduğunu gösteren verileri açıkladı. Bu fark; bir önceki sene 11,8 olarak şekillenmişti.

        2011'de en yüksek gelire sahip %10'luk grup, toplam gelirden %28,9 pay alırken en düşük gelire sahip %10'luk kesim ise toplam gelirden ancak %2,5'luk bir pay alabildi.

        Bu arada; TÜİK'in verilerine göre temel ihtiyaçlarını karşılamaktan "mahrum olan"lardan oluşan "maddi yoksulluk" oranı 2010'da da %66,6 iken, bu oranın 2011'de %60,4'e gerilediği hesaplandı.

        Bu tablo; yoksulluk riski altında yaşayanların, göreceli yoksulların sayının azaldığını göstermektedir.

        NÜFUSUN %16'SI YOKSUL

        Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)nun araştırma sonuçlarına göre nüfusun %16,1'i yoksulluk riski altındaki fertlerden oluşmaktadır. Yoksulluk nırı kentsel ve kırsal kesime göre de farklılık göstermektedir. Kentsel kesimde yoksulluk oranı %13,9 iken kırsal kesimde %15,7 olarak ölçülmüştür.

        Bu arada; "sürekli yoksulluk riski altında yaşayan"ların oranı da, 2009 yılında %17,3 iken 2010'da %18,5'e yükselmiştir.

        Öte yandan; araştırma sonuçlarında Marmara Bölgesi'nde "ortalama yıllık eşdeğer hane halkı kullanılabilir gelir 14.873 Lira, Ege Bölgesi'nde ise 12.924 Liradır.

        En düşük ortalamaya sahip olan da 5.418 Lira ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi'dir.

        Bunun anlamı; bölücü terör örgütü PKK'nın terör eylemleriyle yatırımları engellediği, bölgeyi ve bölge insanını fakirleştirdiği sonucunun ortaya çıkmadır.

        TÜİK'in verilerinden de anlaşılacağı gibi, gelir dağılımının bozulma; bir yandan zengin-fakir arandaki maka açarken ve "adil gelir" bölüşümünde Türkiye'yi geri ralara iterken, diğer yandan da; demokrasinin kalitesini azaltmaktadır.

        Gelir dağılımının bozuk olduğu ülkelerde demokrasi sorunludur, insan hakları, hukukun üstünlüğü, ban ve ifade özgürlüğünde de engeller ve problemler var.

        Sonuç olarak: Hakça gelir bölüşümü, demokrasinin sigortadır.

        Diğer Yazılar