Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        24 Temmuz’da bu yıl, basından sansürün kaldırılışının 106. yıldönümü ve aynı zamanda, “Basın Özgürlüğü için Mücadele Günü” olması nedeniyle, basın meslek örgütlerince etkinlikler düzenlendi.

        Basının ve basın çalışanlarının ekonomik, sosyal sorunlarıyla sendikal örgütlenme ve ifade özgürlüğü konularında yaşanan güncel problemleri dile getirildi.

        Bilindiği gibi; Osmanlı İmparatorluğu zamanında gazeteler ancak “sansür memurları”nın kontrol ve denetiminden geçtikten sonra yayınlanabiliyordu.

        24 Temmuz 1908’de, İkinci Meşrutiyet’in ilanından sonra bu uygulamaya son verildi.

        İlk zamanlarda “Basın Bayramı” olarak kutlanan 24 Temmuz, günümüzde ifade özgürlüğü alanında yaşanan sorunlar nedeniyle “Basın Özgürlüğü için Mücadele Günü” şekline dönüştü.

        İfade özgürlüğü, basın özgürlüğü; diğer tüm özgürlüklerin de temeli ve belirleyicisidir.

        İfade özgürlüğü yoksa; diğer özgürlüklerinde bir anlamı olmaz.

        Basın özgürlüğü, basın çalışanlarının, gazete ve televizyon patronlarının değil; halkın bilgi edinme ve haber alma hak ve özgürlüğüdür.

        Ayrıca; bilgi edinme ve haber alma hak ve özgürlüğü; “devredilmez” temel insan hakları olduğu gibi uygarlığın ve demokrasinin de “ayraç”ıdır.

        Çağdaş devletin “misyon”u özgürlükleri koruyup geliştirmek, ulusal geliri çoğaltıp “hakça” paylaştırarak bireylerin ve toplumun refah düzeyini yükseltmektir.

        Çağdaş devlet; özgürlükçü ve refahı artırıcı devlettir.

        SANSÜRÜN İKİZ KARDEŞİ

        Uygar devletin temel işlevi; ifade özgürlüğünün önündeki engelleri kaldırmak ve özgürlüklerin kullanım alanını genişletmektir.

        Unutulmamalıdır ki; basını özgür olmayan bir devletin yurttaşları da özgür değildir.

        Özgürlükçü olmayan devletin kendisi de uygar devlet değildir.

        İletişim kalitesini de özgürlük, çoğulculuk, çok seslilik ve bu yükselen değerlerin bileşeni olan demokrasinin kalitesi belirlemektedir.

        Basının belli ticari gurupların elinde toplanması, medyada tekelleşme; iletişim özgürlüğünü, halkın bilgi edinme ve haber alma hakkını kullanılamaz hale getirir.

        Ayrıca; medyadaki sermaye yoğunlaşması; beraberinde “oto sansür”ü de getirir.

        Bu süreç; ister istemez gazeteciyi çekingen, ürkek, korkak, hale getirerek sansürün aracı haline dönüştürür.

        Tekelleşme; sansürün ikiz kardeşidir.

        özgürlük yaşam bulmalı

        İktidarların siyasal gücü; sermayenin de para gücü basını “kontrol” ediyorsa; özgür, çok sesli ve çoğulcu medyanın varlığından söz edilemez.

        Türkiye’de ifade özgürlüğünü “sorunlu” olmaktan çıkarmanın en kestirme yolu; medyada tekelleşmenin önüne geçmek ve siyasal iktidarın medya alanını kendisine göre düzenlemekten vazgeçmesidir.

        Bu arada; basında “taşeronlaşma”ya son verilmeli, çalışanların grevli-toplu sözleşmeli sendikal örgütlenme özgürlüğünün yaşam bulması sağlanmalıdır.

        Sonuç olarak: Medyadaki tekelleşme; sansürün ikiz kardeşidir.

        Diğer Yazılar