Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bölgesinde jeo-politik ve stratejik öneme sahip olan, birçok başarıya da imza atan Türkiye’nin ne yazık ki “basın özgürlüğünde sicili iyi değil.”

        Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği, Birleşmiş Milletler, Avrupa Komisyonu, Avrupa Konseyi, uluslararası medya kuruluşları, insan hakları örgütlerinin Türkiye’ye yönelik eleştirilerinin “ağırlık merkezi”ni “demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı, medya ve ifade özgürlüğü ile toplanma, örgütlenme hak ve özgürlüğü” konuları oluşturmaktadır.

        Eleştiri konuları demokrasinin “olmazsa olmaz”ı ve “kalite”sini belirleyen temel göstergelerdir.

        Avrupa Birliği’ne tam üyelik “müzakerelerini sürdüren” Türkiye’nin “demokrasi sicili”nin “eleştirilerin odağı” haline getirilmesi ciddi bir “çelişki”dir.

        Bu “olumsuz görüntüyü” ortadan kaldırmak ve mevcut imajımızı değiştirerek “insan haklarına saygılı, özgürlükçü, çağdaş, modern hukuk devleti ve kaliteli demokrasi” felsefesine sahip olduğumuzu göstermeliyiz.

        Bu konuda başta ülkeyi yönetenler olmak üzere muhalefet partilerine, medyaya, sivil toplum örgütlerine ve hepimize ertelenemez önemli görevler düşmektedir.

        DÜNYA BİZİ NASIL GÖRÜYOR?

        Ülkemizi son iki yılda 4.’ncü kez ziyaret eden dünyanın en etkili basın özgürlüğü kuruluşlarından “Gazetecileri Koruma Komitesi” ve “Uluslararası Basın Enstitüsü” temsilcilerinden oluşan “ortak delegasyon” adına bir açıklama yapan Gazetecileri Koruma Komitesi Yönetim Kurulu Başkanı Sandra Mims Rowe, “basın ve ifade özgürlüğünün içinde bulunduğu durum bir demokrasi için hiç iyi değil” dedi.

        ABD New York merkezli uluslararası sivil toplum örgütü olan İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün hazırladığı raporda, Türkiye’de devlet ve hükümet yetkililerinin “çoğunluğun verdiği gücün, hukukun üstünlüğü ilkesi karşısında öncelik taşıdığını düşündükleri” ileri sürüldü.

        45 sayfalık raporda ayrıca “insan hakları alanındaki gerileme geri döndürülemez ve hukukun üstünlüğü ilkesi güçlendirilmezse, Türkiye’nin Avrupa’yla yakınlaşması mümkün olmaz... Türkiye’de siyasal muhalefete, sivil protesto eylemlerine, eleştirel medyaya giderek artan ölçülerde tahammülsüzlük var... Yargı Basımsızlığı, hukukun üstünlüğü ilkeleri zayıflatılıyor. Medya özgürlüğüne getirilen sınırlamalar, insan hakları ihlalleri, protesto eylemlerinin engellenmesi, yargıya olan güvenin azalması ülkede siyasi kutuplaşmayı derinleştirdi” iddiaları öne çıkarıldı.

        Ne var ki 5 ay gibi kısa bir sürede Cumhurbaşkanlığı ve yerel yönetimler gibi iki önemli seçimi tartışmasız bir şekilde başarıyla gerçekleştiren Türkiye, bu dozda bir eleştiriyi hak etmiyor.

        Sonuç olarak: Türkiye, AB ve uluslararası örgütler istediği için değil kendi iradesiyle demokrasi alanındaki eksikliklerini zaman yitirmeden tamamlamalıdır.

        Diğer Yazılar