Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Geçen gün bir arkadaşımla evde sinema gecesi yapalım dedik. Uzun zaman önce aldığım ama bir türlü izleyemediğim 1999 yapımı Altın Küre ödüllü Sunshine (Türkçe ismiyle Günışığından Bir Damla) filmini içeriğini tam bilmeksizin seçtik. Filmin yaklaşık 3 saat olduğunu önceden anlasaydık sanırım başka bir seçim yapardık ama iyi ki bakmamışız, iyi ki o gece kader bizi bu filmi izlemeye yönlendirmiş.

        Filmde 1800’lü yılların sonunda Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nda yaşayan bir Yahudi ailenin 20. yüzyılın sonuna kadar yaşadıkları her dönemde yaşanan önemli olaylar çerçevesinde detaylı bir şekilde işlenmekte.

        GİZLİYORLAR

        Ailenin oğullarından biri hâkimlik ve İmparatorluğa hizmeti tercih ederken, diğeri doktorluğu ve komünist muhalefeti seçiyor. Mesleklerinde ilerlemek için soyadlarını değiştiriyorlar, Yahudi olduklarını ellerinden geldikçe gizliyorlar.

        • Dünya Savaşı’nın başında hâkim olan kardeş savaş kahramanı ilan edilirken komünist olan yurtdışına kaçıyor. İmparatorluğa bağımlılık iyi hoş da, İmparatorluk 1918 yılında çöküyor. Hâkimin hayatı altüst oluyor, gözaltına alınıyor, hayatı da çok uzun sürmüyor.

        PUL BİLE BASILIYOR

        Ailenin torunlarından biri Macaristan’ın eskrim dalında Olimpiyat şampiyonu oluyor, milli kahraman ilan edilip adına pul bile basılıyor.

        Altın madalyasıyla Olimpiyat şampiyonumuzun havası 1500, kendisine Yahudi örgütlerinden gelen “ABD’ye bir an önce göç edin”, ya da “Yahudilere yardımcı olun” çağrılarına kulaklarını tıkıyor, ben Macar vatandaşıyım, üstelik artık Musevi de değilim diyor. Fikir değiştirdiğinde de Yahudi’lere tıpkı bugün Suriye’lilere uygulanan kotalar gibi kota uygulandığı için başka bir ülkeye gidemiyor.

        Aslında bu karakter az çok Macar sporcu Attila Petschauer’un hayatından esinlenmiş. Petschauer 1932 yılında Olimpiyatlarda altın madalya kazandıktan sonra gitgide Yahudiler’e karşı nefretin arttığı bir Macaristan’da Yahudi olduğu gerçeğinden kaçamıyor ve 1943 yılında Yahudiler için yapılan zorunlu çalışma kamplarından birinde işkence görerek öldürülüyor.

        Filmdeki aile üyelerinin çoğu ya çalışma kamplarında ölüyor, ya da Tuna nehrinin kıyısında kurşuna diziliyor.

        Eğer Budapeşte’ye giderseniz Tuna nehrinin kıyısında kurşuna dizilen 3 bin 500 kişi için Tuna Nehri Kıyısındaki Ayakkabılar anıtına bir uğrayın.

        Öldürülmeden önce ayakkabılarını çıkarmaları emredildiği için nehir kıyısında öldürülenleri temsilen yüzlerce ayakkabıdan oluşan bir anıt yapılmış.

        • Dünya Savaşı sonrasında Macaristan’da rejim değişiyor ve komünizm geliyor. Yine özgürlük yok, bu sefer komünizmin baskısı altında insanlar işlemedikleri suçlardan tutuklanıp işkence görüyorlar.

        1980’lerin sonunda komünizmin çökmesiyle demokrasi ve kapitalizm gelse de günümüzde Macaristan’ın da etkilendiği, Avrupa’da devam eden ekonomik kriz sonrası milliyetçilik ve ırkçılık artmakta, gerçek demokrasi tam anlamıyla hala daha bulunmamaktadır.

        GEÇERLİ MESAJLAR

        Film Macaristan’da geçiyor ama tarihinde farklı akımlara, rejimlere ve inançlara maruz kalan her ülke için geçerli mesajlar bulunmakta.

        Uzun lafın kısası, bu filmi izledikten sonra tarihin tekrar ve ardından değişimden ibaret olduğunu anlıyorsunuz.

        Hiçbir sistem ilelebet sürmüyor - bir gün imparatorluk, ertesi gün demokrasi, sonrasında komünizm ardından da demokrasi 100 yıl gibi kısa bir sürede bile ortaya çıkabiliyor ve her birinin kendine göre kahramanları, düşmanları ve mitleri oluyor. Değişim değişmeyen tek gerçek - dünya değişir, ideolojiler değişir, inançlar değişir, devlet-sermaye ilişkileri değişir, zaman değişir ama sonuç olarak tüm bu insanlık sınavlarında gösterdiğiniz insanlık baki kalır, tarih de bunları not alır ve elbette bir gün yazar...

        Diğer Yazılar