Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Geçen hafta bu yıl özellikle gezi bloggerlarının da etkisiyle çok popüler olan Van Gölü Ekspres turuna katıldım. Asıl amacımız Doğu Ekspresi’ne katılmaktı ama sömestr arasında artan talep karşısında tüm biletler satıldığı için Van Gölü’ne giden alternatif rotayı tercih etmek zorunda kaldık. 26 saat süren tren yolculuğumuz boyunca turdaki gençlerin öncülüğüyle halay çektik, dans ettik, çekirdek çitledik, gece yarılarına kadar pijamalarımızla muhabbet ettik ve bol bol foto çektik. Doğu Anadolu’ya artan bu talebi olumlu karşılayan da eleştiren de var. Açıkçası bölgeden yeni dönmüş biri olarak “iyi ki gitmişim” diyorum ve herkese de öneriyorum.

        2013 yılında Türkiye İş Bankası illerin gelişmişlik düzeyi ile ilgili bir araştırma yayınladı. Araştırmada ilde bulunan ATM sayısından, ihracata, nüfus yoğunluğundan doktor, öğretim üyesi ve öğrenci sayısına kadar pek çok veriye göre bir sıralama yapıldı.

        Çok gelişmişten başlayarak az gelişmiş illere kadar 5 grup halinde yapılan sıralamada sonunca gruba giren 17 ilimizden 7 tanesini bu gezide görme şansım oldu. Üstelik bölgeye akademik araştırma, zorunlu hizmet, akraba ziyareti veya istem dışı gelişen herhangi bir sebepten gitmedim.

        Turizm amaçlı bölgeyi tanımak, buralarda alışveriş yapmak ve orada bulunan derin tarihi öğrenmek için gittim. Benim gibi Doğu Anadolu’ya gelen o kadar çok yerel turist vardı ki Kars’taki oteller ve restoranlar artan talebe yetişmekte güçlük çekmekte.

        TATİL BÖLGESİ OLDU

        Bitlis, Ardahan, Ağrı, Iğdır, Kars, Bingöl, Van, Erzurum gibi illerimizi en son turizm destinasyonu olarak ne zaman duymuştunuz? Genelde ya zorunlu askerlik veya görevini orada yapanların şikâyetlerinden ya da bölgedeki terör ve sıkıntılarla tanıdığımız Türkiye’nin en az gelişmiş bölgeleri birden bire ülkemizin bir numaraları tatil bölgesi oldu. Üstelik bu bölgeye gelen turistler de Çeşme’ye gider gibi gitmiyor – bölgede bulunduğunuz süre boyunca Türkiye’nin kültürel mozaiğini, mirasını ve tarihini çok daha derin bir şekilde anlıyorsunuz.

        Ermeniler, Ruslar, Gürcüler, Kürtler, farklı Türk boyları ve başka adını bile duymadığınız grupların birbirleriyle ilişkilerini öğrenip hepsinin bizim ortak tarihimiz olduğunu görüyorsunuz. Ani Harabeleri, Akdamar Adası, İshak Paşa Sarayı – bunların hepsi Türkiye’nin tarihinin bir parçası ve her birinin kendi hikâyesi var.

        Yeri gelmişken Doğubayazıt’taki İshak Paşa Sarayı’nın üzerindeki PVC kaplamanın sarayın görüntüsünü ne kadar bozduğuna değinmeden geçemeyeceğim. Bir taraftan tarihimizi öğrenirken diğer taraftan da bu tarihe daha fazla sahip çıkmamız gerektiğini de anlıyorsunuz.

        İçinde bulunduğumuz dönemin, coğrafyanın ve koşulların tüm olumsuzluklarına rağmen ülkemizin en az gelişmiş bölgelerinin güzelliklerini görmek, yerel ekonomiye katkıda bulunmak ve orada yaşayan vatandaşlarımızla tanışmak harika bir deneyimdi.

        Diğer Yazılar