Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Dünya prömiyerini Venedik Film Festivali’nde yapan “Abluka” gösterime girdi. Politik bir psikolojik gerilim olarak nitelenebilecek film, polisin abluka altına aldığı bir mahallede yaşayan iki erkek kardeşin hikâyesini anlatıyor

        EMIN Alper ilk filmi “Tepenin Ardı”nda kendi içlerindeki çatışmaları ve suçları “yabancı düşmanlığı” ile örtbas etmeye çalışan bir grup erkeğin hikâyesini anlatmıştı. Filmini bir yayla evi ve çevresindeki sınırlı dünyada kuran Alper, dikkatimizi silahlanmaya ve “erkeklik hastalığına” çekiyordu. Yine sınırlı bir mekânda geçen “Abluka” ise bir mahalleyi saran çatışma ortamının iki erkek kardeş üzerinde yarattığı psikolojik sorunlara bakıyor. Şartlı tahliyeyle cezaevinden çıkarılan Kadir (Mehmet Özgür), polis muhbiri olarak işe alınıyor; çöp toplayıcısı kılığında mahallede bomba yapım malzemesi arıyor. Ahmet (Berkay Ateş) belediyede çalışıyor, tüfekle köpek öldürüyor. Her ikisi de “maşa” gibi kullanılan piyonlar. Eziliyor, aşağılanıyor, tehdit ediliyorlar. Üzerlerindeki baskı; kadınsızlık ve yalnızlıkla birleşince psikolojik sorunlar baş gösteriyor. Yaraladığı köpeği evinde gizlice beslemeye başlayan Ahmet, yakalanma korkusuyla dış dünyayla ilişkisini en aza indiriyor. Kadir, Ahmet’in kendinden kaçmasını mahalledeki gizli örgütle ilişkilendiriyor. Vicdan azabı, korku ve paranoya gibi duygular bir süre sonra her ikisini de yiyip bitirmeye başlıyor.

        ATMOSFER FİLMİ

        Hangi dönemde geçtiği belli olmayan filmin asıl meselesi, ülkedeki siyasal gerginlik ve çatışma ortamının bireyler üzerindeki trajik etkilerine bakmak gibi görünüyor. Gerçekçi bir mahalle atmosferinde geçse de derdini dolaylı yoldan, bireyin gerçekliği algılaması ve düşler üzerinden anlatmayı tercih ediyor. Öyküyü Kadir ve Ahmet’in bakış açıları arasında gidip gelerek seyrediyoruz. Bir süre sonra her ikisi de akıl sağlığını yitirdiği için, güven duyduğumuz bir anlatıcıdan mahrum kalıyoruz. Kâbuslarla gerçeklik arasındaki sınır giderek belirsizleşiyor. Filmin bir noktadan sonra cinneti anlatmaktan ziyade cinnetin kendisi olmaya çalıştığı söylenebilir. Cinneti anlatan en önemli öğelerden biri ses. Karakterlerin gerçeklik algısı sesler üzerinden deforme oluyor. Ses bandı çok yaratıcı ama miksaj bazı yerlerde diyalogların anlaşılmasına engel oluyor. Adam Jandrup imzalı görüntülerin filme katkısı azımsanamaz. “Abluka”, harika mekân seçimlerinden destek alan bir atmosfer filmi. Alper, yoksul, karanlık ve huzursuz edici bir dünya kuruyor. Filmin yegâne “renkli” karakteri, Tülin Özen’in oynadığı Meral. “Tepenin Ardı”nda olduğu gibi yine “tek kadının” arzu nesnesi olduğu bir erkekler dünyasındayız. Meral’in ortadan kayboluşuyla film daha da karanlıklaşıyor. Mehmet Özgür ve Berkay Ateş, iç dünyalarındaki değişimi diyalogların ötesine geçen oyunculuklarla vermeyi başarıyorlar.

        ALPER’İN YÖNETMENLİĞİ BAŞARILI

        Senaryodaki en güzel buluşlardan biri, 10 yıl önce kaybolan ortanca kardeş Veli. Muhbir ve “tetikçi” olan iki kardeşe “faili meçhul ya da terörist” olarak eklenerek filmin yakın dönem Türkiye tarihiyle ilişkisini güçlendiriyor, anahtar bir işlev kazanıyor. Politik olarak söylemek istediğini dolambaçlı yollardan söylese de “Abluka”nın özellikle yaratıcı yönetmenliğiyle kendini seyrettiren, akılda kalıcı bir film olduğunu düşünüyorum.

        Filmin notu: 7

        Haber olan HABERCİ

        “GİZLİ Dosya” (Truth), CBS Televizyonu’nda çalışan Mary Mapes’in, 2004 yılında ABD başkanlık seçimlerinden önce hazırladığı bir haberi konu alıyor. George W. Bush’un askerlik hizmeti sırasında üstlerinden gördüğü ayrıcalıklı muameleyi “belgeleyen” haber, seçimlerde dengeyi değiştirecek bir nitelik taşımaktadır. Ancak CBS, haberin düzmece olduğu yolunda tepkiler almaya başlayınca işin rengi değişir. Mary Mapes, haber kaynaklarını deşifre etmek zorunda kalır ve ülke çapındaki bir haberin konusu haline gelir.

        HABERCİLER MUTLAKA GÖRMELİ

        “Gizli Dosya” “haberin mutfağı” nı konu alan filmlerden. Haberin seyirci önüne çıkmadan önce hangi aşamalardan geçtiğini ayrıntılarıyla ele alıyor; Mapes’in başına dert olacak sorunları önceden hissettiriyor. “Gizli Dosya” ilk bölümünde özellikle habercilere, “Haberi o şekliyle kullanır mıydım, kullanmaz mıydım?” diye sorduruyor. İkinci bölümünde ise iktidar-medya ilişkileri ve bunun habere, habercilere yansımasına odaklanarak perspektifini geliştiriyor.

        FİNAL, KLİŞELERE TESLİM

        “Gizli Dosya”nın iyi yanı, yakın tarihin ilginç gazetecilik olaylarından birini karşımıza getirmesi. Cate Blanchett ile Robert Redford gibi yıldız oyuncuları ve sürükleyici kurgusuyla sonuna kadar ilgiyle izleniyor. Ancak yönetmen James Vanderbilt’in ilk filminde çok şeyi üst üste anlatma isteği, finale doğru klişe sahnelere yönlendiriyor filmi. Karakterler gazetecilik ve etik dersi vermeye başlıyor, özellikle Dan Rather üzerinden filmi gereksiz bir duygusallık kaplıyor. Vanderbilt, senaryosunu yazdığı “Zodiac”ta olduğu gibi “daha az Hollywood, daha çok karanlık” deseymiş keşke, o zaman daha iyi bir film olabilirmiş. Ancak bu haliyle de kötü değil. Özellikle haberciler kaçırmasın.

        Filmin notu: 7

        Diğer Yazılar