Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        KOLAY iş değildi o koltuğu doldurmak; hiç azımsanacak bir şey değildi Türkiye'de birkaç kuşağın gönlünde taht kuran Türkan Sultan'ın yerine oynamak. Bir ekran efsanesi olan İkinci Bahar'da karşılıklı döktürmüşlerdi. Türkan Şoray, Nurgül Yeşilçay'ı daha o zamanlardan valiahtı olarak seçmiş, beğenmiş ve ismini işaret etmişti. Biz de aylardır Nurgül Yeşilçay'ın başrolü oynadığı, Diyarbakır'da çekilen ilk dizi olarak sunulan Sultan'ın başlamasını bekliyorduk heyecanla. Sonunda geçtiğimiz pazartesi gecesi ilk bölümüyle çıktı karşımıza. Bu akşam da ikinci bölümüyle ekranda. Sağ olsun Kanal D yönetimi, dizinin ilk bölümünü gece saat 22.15'te başlatarak bir güzel bekletti hepimizi. Ama en başından söyleyeyim, bu bekleyişe de değdi. Son zamanların ekranlarda izlediğim en sıcak, duygusu seyirciye en samimi şekilde yansıyan işiydi. Nurgül Yeşilçay, Settar Tanrıöğen, Nur Sürer sırtlamış götürüyorlardı diziyi. Belki şivenin yoğunluğu biraz yordu kiminizi. Bilen, tanıyan gözler Diyarbakır'ı daha çok görmek, hissetmek istedi ama dizi adeta bir platoda geçiyor gibiydi. Bütün yapımların ilk bölümlerindeki bazı aksamalar elbette yok değildi. Fakat dedim ya, insanın içini ısıtan, seyredeni ekran karşısında tutan, esprileriyle güldüren, oyunculuklarıyla geleceğe dair umut veren bir yapım olarak sarıp sarmaladı ilk bölümünden seyirciyi.

        SEYİRCİYİ EKRANA BAĞLIYOR

        Sultan; karısını evlenir evlenmez terk edip Fransa'ya gitmek zorunda kalan Şehmuz'un (Şahin Irmak) yıllar sonra yanında başka bir kadından olan çocuğuyla geri dönüşünü ve ardından yaşananları anlatıyor. Bu öykü bize, 72 yılı yapımı bir Yeşilçam klasiği olan Türkan Şoray ile Kadir İnanır'ın başrolleri paylaştığı Dönüş'ü hatırlatıyor. Dizi biraz Yabancı Damat, azıcık Canım Ailem ve bolca da İkinci Bahar havası taşıyor. Ama kim ne derse desin, izleyeni kendine bağlamayı biliyor, seyircisini ekranın karşısında tutmayı beceriyor. Bu yüzden de bize, emeği geçenlere ellerinize sağlık demek ve sizlere tavsiye etmek düşüyor. Tavsiye ediyoruz efendim. Hepinize mutlu haftalar...

        Mimar Sinan'ın kafatası TAM 77 YILDIR KAYIP

        MUHTEŞEM Yüzyıl ekranlarda fırtınalar estirirken, önümüzdeki sezon diziye Kanuni döneminin en önemli şahsiyetlerinden biri olan Mimar Sinan da dahil olacak. Hayatı boyunca tam 400 esere imza atan ve fakat Süleymaniye Camii’nin karşı köşesindeki türbesinde kafası olmadan, sadece bedeniyle ebedi uykusunu uyuyan Mimar Sinan... Peki Sinan’ın kafatası ne zaman, hangi nedenle ve kim tarafından alındı kabristanından? Ve bu kafatası şimdilerde nerede? Gelin hep beraber şimdi tarihin tozlu sayfalarından birinin bir yaprağını daha aralayalım. Mimar Sinan’ın naaşını, 70 küsur yıl sonra kafatasıyla buluşturmak adına biz de kendi köşemizden küçücük de olsa bir adım atalım. Kim bilir belki de bunca başarıya imza atmış Muhteşem Yüzyıl ekibi bu bilmecenin de peşine düşer. Belki de bu vesileyle neredeyse bir asırdır vücudunun kayıp parçasını bekleyen Mimarbaşı’nın naaşı ebedi huzura erer.

        1930’LU YILLARIN ORTASI...

        Avrupa’nın hızla İkinci Dünya Savaşı’na doğru gittiği, ihtiyar kıtanın dört bir yanında inanılmaz ırkçılık rüzgârlarının estiği 1930’lu yılların ortasında gerçekleşir bu akıllara durgunluk veren hikâye. Türk Tarihini Araştırma Kurumu üyeleri Hasan Ferit Çambel, Atatürk’ün manevi kızı Afet İnan ve Şevket Aziz Kansu, Mimar Sinan’ın mezarını açarlar 1935 yılının sıcak bir ağustos gününde. Amaç, “Mimar Sinan, Türk değildi” tezini ileri süren Avrupa’ya cevap vermektir. Sinan’ın kafatasını ölçüp, “İşte o da bizden” diyebilmektir. O yıllarda, tüm dünyada bu tip ırkçı rüzgârlar esmektedir. Mezar açılır, Mimar Sinan’ın naaşı ölümünden 347 yıl sonra yerinden çıkarılır.

        SİNAN’IN TÜRK OLDUĞUNUN İSPATI

        Gerekli ölçümler yapılır ve o yılların antropolojik tezlerine uygun olarak kafatasının Hint-Avrupa tipinde olduğu anlaşılır. Bu, mezarı açanlar için Sinan’ın Türk olduğunun da ispatıdır. Hemen Gazi’ye haberi iletirler. Gazi, o günlerde Florya’daki köşkünde istirahattedir. Ekibi dinler, onlara küçük bir kâğıda yazılmış tek cümlelik bir emir verir: “Sinan’ın heykelini yapınız. Gazi Mustafa Kemal.” O heykel 20 sene sonra Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi’nin bahçesine dikilir. Peki kafatası nerededir? O dönemlerde bilim adamları bir antropoloji müzesi kurmak için Anadolu’nun çeşitli yerlerinde kazılar yapmakta, tıpkı Mimar Sinan örneğinde olduğu gibi Selçuklu sultanlarının da mezarları açılmakta ve kafatasları toplanmaktadır. Alaeddin Keykubad’ın, İkinci Kılıçarslan’ın kafatasları da bu amaçla Dil Tarih Coğrafya Fakültesi’nin deposuna kaldırılmıştır. Ve sonra maalesef, hiçbirinden bir daha haber alınamamıştır. Umarım kaybolmamıştır o toplanan kafatasları ve umarım bir gün buluşur eksik parçalarıyla atalarımızın naaşları...

        Perran Kutman’a kocaman bir alkış

        TÜRKİYE'DE ilk kez, haber sonrası kuşağında 25 dakikalık bir dizi yayınlanıyor. Başrollerini Perran Kutman ve Levent Öktem'in paylaştığı Canımın İçi, 80'li yılların efsane dizisi Cosby Ailesi'nin uyarlaması olarak seyircisini selamlıyor. Ancak bu defa Bill Cosby'ye bir kadın oyuncu hayat veriyor. Deli Saraylı'dan sonra dizilere bir süre ara veren Perran Kutman, Nazan karakteriyle ekrana geliyor. 23 Nisan'da başladı Canımın İçi. Açıkçası, ilk başlarda biraz zorlandık. Yıllardır iki saatlik diziler izlemeye alışkın olan bizler, bu 25 dakikalık sitcom'a adapte olmakta sıkıntılar yaşadık. Çünkü tam olayın içinde bulurken kendimizi, bir anda ekrandaki "son" ibaresiyle karşılaştık. Ama en başta Perran Kutman'ın müthiş oyunculuğuyla her geçen gün biraz daha içine aldı bizi Canımın İçi. Ve şimdilerde biliyorum, o artık birçok evin vazgeçilmezi. Eğer dizi sektörümüzün dünya standartlarına yükselmesini istiyorsak bu süreye alışacağız. Böylece de bir dizinin tadını kaçırmayıp, sakız gibi çekip uzatmayıp, bir sonraki bölümü için ağızımızda hoş bir tatla beklemeye başlayacağız. Daha ne olsun...

        Benzemez Kimse Sana tavrına kurban olayım

        İLK kez İspanya’da yayınlanmaya başlayan ve orijinal ismi ‘Your Face Sounds Familiar’ olan ‘Benzemez Kimse Sana’ dünyanın pek çok ülkesinde izlenme rekorları kırıyor. Bu ay Star’da yayınlanmaya başlayacak olan yarışmada Asena, Ömür Gedik, Kendi, Pelin Öztekin, Uğur Aslan, Cem Kılıç, Ümit Erdim ve Bay J her hafta ünlü sanatçıların en popüler şarkılarını canlı performanslarla canlandırmaya çalışacak. Jüri koltuğunda ise Hande Ataizi, Seyfi Dursunoğlu ve Erol Evgin oturacak. Benzemez Kimse Sana’da eleme olmayacak ve ünlüler her hafta kamu yararına çalışan bir vakıf ya da dernek için yarışacak. Yani yarışma, ihtiyacı olan birilerinin yüzünü güldürmek amacı taşıyacak. Bu bile yetmez mi izlemek için?

        HANGİ DİZİ ne zaman bitiyor ?

        SEN DE GİTME . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 7 HAZİRAN

        AL YAZMALIM . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 9 HAZİRAN

        FİRAR . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 12 HAZİRAN

        ADINI FERİHA KOYDUM . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 15 HAZİRAN

        YAHŞİ CAZİBE . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 16 HAZİRAN

        BİR ÇOCUK SEVDİM . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 18 HAZİRAN

        SON . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 25 HAZİRAN

        FATMAGÜL’ÜN SUÇU NE? . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 28 HAZİRAN

        2 Yaka Bir İsmail KEYİFLE seyredilecektir

        BİR ay önce başladı 2 Yaka Bir İsmail. Başrolünde Türkiye'nin en uzun soluklu dizi oyuncusu Erdal Özyağcılar var. Dizide hem Midilli'de hem de Ayvalık'ta evli olan İsmail'in başından geçenleri anlatıyorlar. Hikâyesinde de Erdal Özyağcılar imzası var. Oyuncu kadrosunda kimler yok ki... Rana Cabbar, Bülent Şakrak, İbrahim Kendirci, Meltem Gülenç, Serhat Özcan... Yalnız dikkat çekmek istediğim özel bir oyuncu var; Eleni Filini. Dizide Kaliopi'yi oynuyor, yani İsmail'in Midilli'deki eşini. Eleni Filini, Yunanistan'ın önemli sanatçılarından biri. Bugüne kadar pek çok Hollywood filminde rol almış. 2 Yaka Bir İsmail'de de hem güzelliğiyle hem de oyunculuğuyla şov yapmış. 2 Yaka Bir İsmail iki hafta sonra sezon finali yapacak. Eylül ayında ise yeniden atv ekranında başlayacak. İçinde Erdal Özyağcılar'ın yer aldığı bütün yapımları gönül arşivimde özel bir yere koyarım. İşte bu yüzden geri döndüklerinde, beni bıraktıkları yerde, evde ekran karşısındaki kanepemde yine onları bekliyor olacağım.

        Osmanlı vampirleri ve Taş Devri de DİZİ OLUYOR

        GEMİDE ve Laleli’de Bir Azize gibi şahane filmlere imza atan; Elveda Rumeli, Kurtlar Vadisi ve Behzat Ç. gibi dizilerin arkasındaki isim olan Serdar Akar, Bulgaristan’da yeni bir dizi çekmeye hazırlanıyor; adı Atlılar. Böylece Türkiye’de ilk kez bir dizide prehistorik zaman, yani tarih öncesi anlatılacak. Serdar Akar da ilk Taş Devri dizimizi yapan isim olarak ekran tarihinde yepyeni bir sayfaya daha imza atacak. Akar, şu sıralar sanat yönetmeniyle çalışmalara başlamış bile. Beni şimdiden Star ekranında yayınlacak bu çok enteresan yapımın heyecanı sardı bile. Serdar Akar bir acayip projeyle de meşgul şu günlerde. O da Osmanlı döneminin vampirlerini anlatan, Behzat Ç.’nin kitabının yazarı Emrah Serbes’in kaleminden çıkan Vampir-i Osmanlı. Vampir-i Osmanlı, Osmanlı döneminde geçen ilk vampir dizimiz olacak. Serdar Akar, bu iki birbirinden enteresan ve cesur yapımla, dizi sektöründe yepyeni bir kapı aralayıp yaratıcılık serüveninde yepyeni bir perdeyi aralayacak. O perdenin arkasında göreceklerimizi merakla bekliyoruz...

        tvem’de nostalji rüzgârları esiyor

        BİZİMKİLER, Türk televizyon tarihinin en özel dizilerinden biridir. Benim de unutamadığım favori dizilerimdendir. Geçenlerde kanalları turlarken tvem’e denk geldim. Yine kaldım ve izlemeye başladım. Çocukluğumun o güzel günlerini hatırladım. Ardından başka bir televizyon efsanesi geldi ekrana; Mahallenin Muhtarları. Erkan Can’ı, çaycı Temel olarak izlerdik. Şimdi o iki güzel diziyi tvem’de görmek, o aydınlık günlere dönmek ne de güzel geldi. tvem’de bir de Magazin Meydanı adlı bir program var ki, mutlaka izlemenizi tavsiye ederim.Milliyet Yazarı Ali Eyüboğlu’nun yönetiminde deneyimli magazin gazetecileri, her hafta magazin gündemini tartışıyorlar. Magazin dünyasının en ünlü isimlerini sorguluyor, özlediğimiz o eski tartışma programlarının tadını ekrana taşıyorlar. Bu akşamda Serengil Serengil’i ağırlıyorlar. Büyük kanalların hengamesi arasında seyircilerine güzel bir alternatif sunuyorlar. Bir gözünüz onlarda olsun...

        Diğer Yazılar