Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        YILLARDIR terörle mücadelenin içinde yer aldı, yakın zamana kadar da etkin görevde bulundu.

        Sohbetimiz, Öcalan ile görüşmelerin yeniden başlaması üzerine kayınca şu soru yöneltti:

        "Hangi PKK ile görüşülüyor; örgütün hangi tarafı ikna edilirse diğer tarafının da ikna edilmiş sayılacağına inanılıyor?"

        Aslında meseleye bu açıdan hiç bakmamıştım.

        Düşünmem için beklememe fırsat vermeden devam etti:

        "Eskiden örgüt 3 parçadan oluşuyordu. İmralı, Kandil, Avrupa ve Türkiye'deki uzantıları... Suriye sorununun bu seviyeye çıkmasından sonra, örgütün yapısı farklılaştı. Yeni aktörler ve oyun kurucular da devreye girdi..."

        İran'ın son dönemde PKK üzerindeki etkisini anlattı.

        ÖNCE ANAYASA

        Öcalan ile sorunu bitirmeye çalışmanın ne kadar etkili olacağını sorguladı.

        "Kime, hangi havucu vereceksiniz de çözüm merkezine getireceksiniz?" sorusunu yöneltti.

        Çözüm için birinci öncelikli konuyu da "yeni Anayasa" olarak gösterdi.

        Sohbetimizden çıkardığım şu ki, Anayasa'da kimlik ve anadilde eğitim gibi beklentilerin nasıl karşılanacağı konusunda kesin bir tavır konulmadan, kısa vadede sorunun çözümü olası değil.

        Buna Öcalan'ın PKK'da kaybettiği etkinliği yeniden kazanma çabası ve hapis şartlarının iyileştirilmesi gibi bireysel beklentilerini de eklemek gerekiyor.

        Bugüne kadar "Kürt halkının" beklentilerinden çok kendi taleplerinin karşılanmasını isteyen Öcalan'ın taleplerinin sınırının nerede duracağı ise kestirilemiyor.

        PKK'nın bugüne gelmesinde en önemli aracı olarak gördüğü silahını bir çırpıda bırakması ve sorunun da tek başına Öcalan tarafından çözülmesi gerçekçi gelmiyor.

        OSLO'DAN FARKI

        Şunu da belirtmekte fayda var ki, MİT'in Öcalan ile hangi koşulları ve çözüm modellerini ele alıp nasıl bir sonuç üretme çabasında olduğuna ilişkin elde kesin bir veri yok.

        Yaz aylarında, "Öcalan ile PKK silah bırakmadıkça görüşmeyiz" politikasında kararlı duruş sergileyen MİT'in, yeni mücadele konseptinde nelerin olduğunu da görmek gerekiyor.

        Uzun yıllar önce proje olarak sunulan ve bir kenarda tutulan, "Türkiyeli PKK, Suriyeli PKK, İranlı PKK, Iraklı PKK" anlayışı içinde "terör örgütünü millileştirip" onun üzerinden sorunlara çözüm arama çabasına dönülüp dönülmediğine ilişkin veri de yok.

        Bütün bunlara rağmen Prof. Dr. Mehmet Özcan'ın da dün vurguladığı gibi, bu görüşmeleri Oslo'dan ayıran en önemli fark, mücadelenin bırakılmaması...

        Başbakan Erdoğan'ın danışmanı, AK Parti Milletvekili Yalçın Akdoğan'ın da önceki gün NTV'de vurguladığı gibi, PKK ile silahlı mücadelenin sürdürülmesi konusunda hükümet kararlı.

        Son dönemde 1450-1500 PKK militanının elimine olması da mücadele açısından önemli bir unsur.

        Ancak "vurarak, öldürerek" hiçbir ülkenin sorunu çözemediğini de unutmamalı.

        Örgütün hâlâ dağa adam çıkarmakta derdi olmadığını, çıkarmasa bile bölgede zemin bulmakta zorlanmadığını da unutmamalı.

        Bunu görmek için de son dönemde ölen PKK militanlarının cenazelerinde yaşananlara bakmak yeterli.

        Diğer Yazılar