Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Kendi iradenle değil, başkasının empoze ettiği, tam keyfini süreceğim derken sana bir madik atıp o sırada değişen şeye “moda” diyoruz.

        Neyin ne zaman moda olacağına sadece “moda” karar verir. Yani birileri, bir konsey, bir şirket, gizli bir örgüt bir yerlerde toplanıp bir şeyin moda olmasına karar veremez.

        Bir şey moda olmak isterse, moda olur!

        Bazı şeyleri de ne kadar “moda” yapmaya kalkışırsanız kalkışın, eğer o şeyin “moda olma” gibi bir istidadı yoksa moda olmaz.

        Kılık kıyafet, bazı yeme içme mekânları, bazı eğilimler, bazı şarkılar, kitaplar kolayca moda olduğu gibi, bazı “kavramlar”, bazı “kelimeler” de moda olabilir.

        Bir zamanlar çokça dolaşımda olan, “dermişim” kelimesi böyle bir kelimeydi. Bu kelime özellikle “popçu ve manken” âleminde o kadar çok sık kullanılıyordu ki, içlerinden bazıları bir cümleye başlarken “Dermişim” demediği zaman, bizi büyük bir ilmi gerçekten mahrum bıraktığını sanıyordu.

        Son yılların en moda kavramlarından biri de “Sıkıntı yok” kavramıdır. Bu kavram da başlı başına bir yazı konusudur ama son zamanlarda entelektüel mahfillerde, en az “dermişim” kadar bana “sıkıntı veren” yeni birkaç kavram dolaşıma sokuldu.

        Bu kavramlardan birisi, son aylarda televizyon yorumlarında, gazete köşelerinde, panel âleminde hepimizin kulağına sıkça çalınan “Kürt siyasi hareketi”dir.

        Duyunca ifrit oluyorum!

        “Kürt siyasi hareketi” ne demek Allah aşkına?

        “Kürt siyasi hareketi” diye bir şey varsa, “Türk siyasi hareketi” de var mı? “Türk siyasi hareketi” varsa, “Fransız siyasi hareketi”, “İsveç siyasi hareketi”, “Neden ben yokum” diye tepinmez mi? Eğer PKK ve HDP “Kürt siyasi hareketi” ise mesela Taliban “Afgan siyasi hareketi” midir? Bilemediniz El Kaide’nin “Arap siyasi hareketi” olabilmesi için daha ne yapması lazım?

        Uzatayım mı?

        Uzatıp sizi bıktırayım mı?

        “Rus siyasi hareketi...” diye başlayan bir yazı görseniz bir gazetede veya bir “siyasi yorumcunun” ağzından böyle bir laf duysanız, durup o güzelim Erzurum ağzıyla, “Ula hele bağın, bu ne diyir?” demez misiniz?

        Bir siyasi örgütün dillendirdiği bir siyasi fikir, bir halka mal edilebilir mi?

        HDP “Kürt siyasi hareketiyse”, MHP de “Türk siyasi hareketi” mi oluyor?

        MHP “Türk siyasi hareketiyse”, CHP ve AK Parti neyin “siyasi hareketi” oluyor?

        Hiçbir “siyasi hareket”, topyekûn bir halkın “hareketi” olamaz.

        Her “siyasi hareket”, kendi siyasi fikrinin “hareketidir”, o kadar.

        Bir de en az bunun kadar yanlış kullanılan bir başka kavram da “rojava”dır.

        “Rojava”nın tam karşılığı “batı”dır. PKK, Suriye’de ağırlıklı olarak Kürtlerin yaşadığı bölgeye “rojava” diyor.

        Kendince bir nedeni var.

        Bildiğiniz gibi Selçukluların ilk defa adını koyduğu “Kürdistan coğrafyası”, şu anda 4 egemen devletin toprakları arasında... Bu coğrafyanın kuzeyi ve bir kısım batısı Türkiye topraklarında, güneyi Irak topraklarında, doğusunun bir kısmı İran ve Türkiye topraklarında, bir kısım batısı da Suriye egemenlik sahasında...

        “Rojava” kelimesi buradan geliyor. Oysa “rojava” dedikleri yer tam anlamıyla “rojava”, yani “batı” değildir. Orası “rojava”ysa, Türkiye topraklarında kalan “rojava” ya ne diyeceğiz? Mesela “Kobani” “rojava”daysa Suruç nerededir acaba?

        Hem yön ismi olan bir kavram bir “ülke” için kullanılabilir mi?

        “Rojava” amenna da nerenin “rojavası”, yani nerenin “batısı?”...

        Mesela Almanya’dasınız ve “Rojavadan geliyorum”, yani “Batıdan geliyorum” derseniz insanların aklına ilk kovboy filmlerindeki “Vahşi Batı” gelir bence. Hemen arkasından “Nerenin batısından?” sorusu gelir ki, cevap vermede zorlanırsınız.

        Bir yön adı sadece yön adıdır, o kadar.

        PKK, fikri olarak, önemli oranda İttihat Terakki ve Kemalizm’den beslenmiş bir harekettir. Örgütün “resmi dili” Türkçe’dir.

        Ama Türkçe’nin içine zaman zaman bazı Kürtçe kelimeleri de serpiştiriyorlar. “Rojava” (batı), “heval” (arkadaş) gibi... Bu da onlara sözüm ona “Kürdi” bir görüntü veriyor.

        Dünyanın bir yığın dilini öğrenmede son derece yetenekli olan, iş Kürtçe’ye gelince anında “ümmi” kesilen birtakım Türk okumuş yazmışları da PKK’nın, İbrahim Tatlıses’in deyimiyle “yanlış yunluş” bir şekilde kullandığı bu kelimeleri, biri iki Kürtçe kelime kullanmanın getireceği “enternasyonalist dayanışma” saikiyle, aynı onların yaptığı gibi alıp yazılarının içine serpiştiriyor, siyasi yorumlarında bol bol kullanıyorlar.

        Bunu yaparak, “Biz de biraz Kürtçe biliyoruz herhalde” diye hava atıyorlar.

        Gülünç olduklarını bir bilseler...

        Diğer Yazılar