Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        KİM demiş “Türkçe’nin şu andaki mevcut kelimeleri ile felsefe yapılamaz” diye?

        Yapılır efendim, yapılır; bal gibi yapılır!

        Meselâ, Hegel’in “Tinin Görüngübilimi”ni Türkçe mi okumak istediniz, işte buyurun:

        “...İyi tikel özne ile onun istencinin özsel yanı olarak ilişkilidir, ve böylelikle istenç yükümlülüğünü tam olarak bu ilişkide bulur. Tikellik İyiden ayrı olduğu ve öznel istence düştüğü için, İyi ilk olarak yalnızca evrensel soyut özsellik belirlenimini, Ödev belirlenimini taşır; bu belirlenimi nedeniyle, Ödevin Ödev uğruna yapılması gerekir”.

        “Tinin Görüngübilimi”ni böylesine pırıl pırıl ve billûr gibi bir üslûpla anlatan bu “Türkçe” felsefe metnini vallahi ben uydurmadım; felsefî bir yayından aldım ve noktalamasına, hattâ büyük-küçük harf kullanımındaki tuhaflığa kadar aynen naklettim!

        Anlamadınız yahut beğenmediniz ise yaka düğmenizi gevşetin, zihninizi boşaltın, derin bir nefes alın ve şimdi de yine aynı kitaptan nakledeceğim şu metnin bir tadına bakıverin lutfen:

        EREK VE EDİMSEL ÖZDEŞLİK!

        “...Söylenmiş olanlar Usun ereksel etkinlik olduğu söylenerek de anlatılabilir. Sözde bir Doğanın yanlış tanınmış düşüncenin üzerine yükseltilmesi, ve herşeyden önce dışsal erekselliğin yadsınması genel olarak Erek biçiminin saygınlığına gölge düşürmüştür. Gene de, Aristoteles’in de Doğayı ereksel etkinlik olarak tanımladığı anlamda, erek dolaysız ve dingin olandır, devimsizdir ki öz-devimlidir, ve böylece Öznedir. Onun devinme kuvveti, soyut olarak alındığında, kendiiçin- varlık ya da arı olumsuzluktur. Sonuç başlangıç olanla aynıdır, çünkü başlangıç erektir; ya da, edimsel olan kendi Kavramı ile aynıdır, çünkü dolaysız olan, erek olarak, ‘kendi’yi ya da arı edimselliği kendi içinde taşır. Yerine getirilmiş erek ya da varolan edimsel ise devim ve açınmış ‘oluş’tur; ama tam olarak bu dinginliksizlik ‘kendi’dir; ve ‘kendi’ başlangıcın o dolaysızlık ve yalınlığı gibidir, çünkü sonuçtur, kendi içine geri dönmüş olandır, - kendi içine geri dönmüş olan ise yalnızca ‘kendi’dir ve ‘kendi’ kendisi ile bağıntılı özdeşlik ve yalınlıktır”.

        Yine mi anlamadınız? Yahu siz cahil misiniz, Türkçe mi bilmiyorsunuz yoksa idrak probleminiz falan mı var?

        BU TÜRKÇE İSE, BEN DE BRAD PİTT’İM

        Şimdi sevabına son bir örnek daha vereyim:

        “...Burada Schelling’in olumsuza, belirlenime, ayrıma geçemeyen Özdeşlik felsefesi eleştiriliyor. Bu soyut özdeşlik Spinoza’nın Tözü için de benzer sorunlar yaratır. Onda da Töz belirlenimsiz olmak zorunda olduğu için, belirlenime geçiş Tözün kendi eytişimi yoluyla değil ama dışsal olarak yapılır. Saltığı göreli olanın soyut karşıtı olarak görmek Hegel’e kişisel bir Saltık kavramını yükleyenlerin de içine düştükleri yanılgıdır. Bu sözde eleştiriler Hegel’in neden söz ettiğini bile anlayamazlar ve onda Saltık kavramını başat kavram olarak, bir tür arke olarak alırlar. Hegel’in dizgesinde Saltık dizgenin herhangi bir kavramıdır, çünkü tüm kavramlar dizgenin eşit ölçüde zorunlu bileşenleridirler”.

        İşin şakası bir tarafa, birilerinin günlerden buyana “Felsefe bahislerinin ifade edilebildiği Türkçe” diye tutturdukları sözüm ona “dil”, işte budur! Kuru, kupkuru, âhenksiz, zevksiz, telâffuzda bile zorlanacağınız takır-tukur bir hırıltılar yığını! “Kelime” olduğu iddia edilen böyle gevelemelerin nerede ise tamamı entelektüel görünüp hava atabilme maksadı ile uydurulmuş bir abukluklar silsilesidir ve meselenin daha tuhaf olan bir diğer tarafı da, bu takırtıların “felsefe” diye ortaya sürülmesi, üstelik bu garabetin meslek, yani para kazanma vasıtası olmasıdır!

        Fazla uzatmadan, kısaca söyleyeyim: Testere sesini andıran ve gırtlağı, dili ve damağı tahrip tehlikesi olan bu işkence “felsefe Türkçesi” olması iddiasını bir tarafa bırakın şayet sadece “Türkçe” ise ben de Brad Pitt’im!

        Diğer Yazılar