Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        YUNANİSTAN’daki seçimlerin galibi Aleksis Çipras pek bir gündemde...

        Ama dikkat edin, basınımızda adamın seçimler öncesindeki vaadleri ve bunları yerine getirip getiremeyeceği meselesine sadece lâf aralarında temas ediliyor ve işin sadece magazin tarafının üzerinde duruluyor: Yok kravat takmazmış, yok sevgilisi ile nikâh yapmamışmış, yok lâik olduğu için yemin töreninde İncil’e el basmamış ve piskopos efendiyi de istememişmiş, vesaire, vesaire...

        Çipras’ın kemer sıkmaya son vereceği yahut dış borçları ödemeyeceği gibisinden vaadlerini uygulamasının mümkün olup olmadığı hakkında kimsenin ciddî birşeyler yazıp söylediği yok; varsa yoksa gömleğinin yakasının açık olması, rahatlığı, dinsizliği, bilmemnesi...

        Yunanistan’ın yeni başbakanının vaadleri, bana 1950’li senelerde Fransız politikasını altüst eden Pierre Poujade’ı (soyadının okunuşu: Pujad) hatırlattı...

        HAMMALLIK VE SATICILIK

        Poujade 1920’de doğdu, parasızlık yüzünden ortaokulu terketti, matbaa işçiliği, jimnastik hocalığı ve bir ara da hammallık yaptı, derken kapı kapı dolaşıp kitap satmaya çalıştı. Para kazanamayınca doğduğu kasabada küçük bir kırtasiye dükkânı açtı ama zaten üç kuruş olan kazancının çoğunun vergiye gitmesi canına tak etti. 1953’te kasabaya vergi memurlarının geleceğini haber alınca esnafı örgütledi ve maliyecilerin teftişine engel oldu.

        Başlattığı direnişi birkaç ay içerisinde Fransızca kısaltması “UDCA” olan “Küçük Tüccarı ve Esnafı Koruma Birliği” adında siyasî bir oluşum haline getirdi. UDCA’ya kısa bir müddet içerisinde yüzbinlerce kişi katılınca, Poujade örgütü “Fransız Kardeşlik Birliği” adında sağcı bir siyasî parti haline getirdi ve 2 Ocak 1956’daki seçimlere katılmaya karar verdiler.

        Pierre Poujade’ın kampanya sırasında söyledikleri, bugün Fransız siyaset edebiyatının en gülünç ama en utanç verici örneklerindendir! Millet Meclisi’nden “Paris’in en büyük kerhanesi” diye bahsediyor, milletvekillerinin “sübyancı” ve “çöp yığını” olduklarını söylüyor, devleti “iyi insanlarla mütevazi ev kadınlarını soyan merhametsiz bir hırsız” olmakla suçluyordu. Seçildikleri takdirde vergileri en alt seviyeye indirecek, sanayileşmeye son verecek, enflasyonu sıfırlayacak, şarap içen burjuvaların hâkimiyetini ortadan kaldıracak ve Amerikanlaşmaya başlayan Fransa’yı aslına döndürecekti.

        İKİNCİ ‘POUJADISM’ Mİ?

        Fransız basını ağzı bozuk, alışılmışın dışında hareketler yapan, giyime-kuşama önem vermeyen bu genç politikacıyı pek ciddiye almadı ama 3 Ocak sabahı herkes bir şaşkınlık yaşadı: Poujade’ın partisi iki buçuk milyon oy almış ve Meclis’te 55 sandalye kazanmıştı! Partinin en genç milletvekili de sonraki senelerin tanınmış bir ismi, Fransa’daki ırkçı hareketlerin lideri kabul edilen Jean-Marie Le Pen idi!

        Herkes birbirine “Ne oluyor?” diye soruyordu ve Fransa’nın İkinci Dünya Savaşı kahramanı General Charles de Gaulle, çok kızgındı. Poujade’ı ve “Fransız Kardeşlik Birliği”ni kastederek “Fransa’da eskiden bakkallar hukukçulara oy verirlerdi, şimdi hukukçular Meclis’e bakkalları göndermeye başladılar” dedi.

        Poujade ile milletvekileri Meclis’i iki sene boyunca kasıp kavurdular ama seçimlerden önceki vaadlerinin hiçbirini hayata geçiremediler. Ne vergilerde bir azalma sağladılar, ne devletin ekonomiye müdahalesinin önünü alabildiler, ne de sanayileşmeyi ve ekonomik büyümeyi durdurabildiler. 1958 seçimlerinde silinip gittiler ve Poujade ile partisinden bugünlere o senelerde yaşanan tuhaf hatıralar, Jean-Marie Le Pen’in ırkçı partisi ve siyasî literatüre geçen ve “uçukluk” ile eşdeğer olan “Poujadism” kavramı kaldı...

        Pierre Poujade, 2003’te öldü. Son günlerinde bir dergiye verdiği demeçte siyasî hayatındaki tek hatasının Le Pen’i milletvekili yapmak olduğunu söylemiş, “Bu herifi aday göstereceğime keşke bacağımı kırsaydım!” demişti.

        Yunanistan’da Poujad’ı andıran vaadlerle iktidara gelen yeni başbakanı Aleksis Çipras vaadlerini yerine getiremediği takdirde, dünya siyaset tarihinde ikinci bir “Poujadism” hadisesi yeralacak demektir!

        Diğer Yazılar