Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Türkiye’de bir kesim, seneler boyu Atatürk’ün hatırasına karşı bitmeyen bir mücadele yürüttü. Şahsı, eserleri, kararları ve yakın çevresi hakkında demediklerini bırakmadılar.

        Celâl Bayar’ın 1951’de çıkarttığı ve “Koruma Kanunu” diye bilinen 5816 sayılı yasa yürürlükte olduğu için eleştirilerini bir yere kadar yapabiliyor ve durmak zorunda kalıyorlardı. Duramayıp da sınırı geçenler yargılanıp mahkûm edildiler.

        Devlet adamlarının ve hattâ devletin kurucularının kararlarının ve bu kararların getirdiği neticelerinin tabii ki eleştirilebilmesi gerekir ama yapılan eleştirinin hakarete kadar götürülmemesi şartı ile!

        Koruma Kanunu’na muhalefetten mahkûm olanlar arasında gerçi Atatürk’e hakaret etmeden sadece tenkid edenler de vardı ama ve eleştirinin hududunda duramayıp hakaret tarafına geçenler ile beraber devrin şartlarının etkisi ile hüküm giydiler.

        Bu çevre, seneler boyunca bir uygulamadan yakınıp durdu: Atatürk’ün putlaştırılmasından!

        MUSTAFA KEMAL MEVLİDİ

        Sadece bu konuda haklı idiler! İfrat ile tefrit arasında gidip gelmek genlerimize kadar işlemiş olduğu için, putlaştırma seneler boyunca devam etti. “Ol Zübeyde Mustafa’nın annesi / Ol sedeften doğdu ol dür dânesi // Gün gelip oldu Rıza’dan hâmile / Vakt erişti hafta ü eyyam ile // Geçti böyle nice ay nice sene / Vakt erişti bin sekiz yüz seksene” gibisinden “Mustafa Kemal Mevlidleri” yazıldı; “Zindan kesilen ruhlara bir nur gibi doldun / Türk ırkının en son ulu peygamberi oldun / Tutsak seni lâyık yüce Tanrı’yla müsavi / Toprak olamaz kalp doğabilmişse semâvi / Ölmez bize cennetlerin ufkundan inen ses / İnsanlar ölür, Türklüğe Allah olan ölmez!” misâli saçmalayanlar çıktı ve hattâ “Türk’ün Yeni Âmentü’sü” başlığı ile “Türkiye için âhıret günü olmadığına, Gazi’nin Allah’ın en sevgili kulu olduğuna kalbimin bütün hulûsuyla şehâdet eylerim” gibisinden akıl, mantık ve yalakalık sınırlarını aşanları bile görüldü...

        Bu iş sadece sözle, şiirle yahut böyle tuhaf metinlerle kalmadı; zamanla akıllarına estiği anda Onuncu Yıl Marşı’nı okumaya, rozet takmaya ve hattâ ekose kazak giymeye kadar uzandı ve memleketin kurucusunun saygı gösterilmesi gereken hatırasına karşı işlenen en büyük cürüm, işte bu ilâhlaştırma hevesi oldu.

        PADİŞAH, EVLİYA OLUYOR!

        Benzer garabet, şimdilerde bir başka isimin üzerinden ama aynen sergileniyor: Bir kesim, bugün Sultan Abdülhamid’i putlaştırıyor!

        Önceki senelerde Mustafa Kemal’den “Atatürk” diye bahsedenleri “Hayııır! ‘Ulu Önder Atatürk’ demen ve önünü iliklemen lâzım” diye tersleyen zihniyet bu defa sabık hükümdara “Abdülhamid” değil, “Sultan Abdülhamid Han” yahut “Ulu Sultan Abdülhamid” denmesini emrediyor! Sultan Hamid pazarlamacıları, Abdülhamid ve dönemine karşı en küçük bir eleştiri yapanı bile, neredeyse Koruma Kanunu’ndan beter çarpacaklar...

        Memleketin herhangi bir yerinde karayolu, köprü yahut tünel mi inşa edilmiş? Yorum hazır: “Sultan Abdülhamid’in ruyası gerçek oldu!”.

        Hemen her kalkınma hamlesini Sultan Abdülhamid’e mâleden zihniyettekiler “arşiv” kavramından pek haberdar olmadıkları için sözkonusu faaliyetlerin çoğu hakkında hükümdarın bir emrinin bulunmadığını, o senelerde yapılması gündeme gelen ama hayata geçirilemeyen pekçok projenin saraya yabancı girişimciler tarafından sadece “kâr maksadıyla” sunulmuş olduğunu nereden bilecekler?

        Hele, Abdülhamid hakkında çıkartılan efsaneler...

        Yıldız Sarayı’ndan cuma selâmlıkları haricinde belki de mecburiyetten dolayı dışarıya adımını atmamış olan Sultan Hamid geceleri fukara evlerini kapı kapı dolaşırmış da, filânca memleketin kralına öyle bir mânevî sille akşetmişmiş de, hattâ İngiltere’yi zora sokmak için IRA’yı bile o kurdurmuşmuş da, daha neleeer neler!

        Yeter beyler, yeter! Tamam, “putlaştırma” işi şan, şöhret ve hattâ para da getiriyor ama memleketin bu meraktan neler çektiğini; bir önceki ilâhlaştırma gayreti ile seneler boyu niçin ve nasıl mücadele ettiğinizi zahmet buyurup hatırlayın, tarihimizin önemli simalarının yakalarını artık bırakın ve yeni birşeyler söylemeye çalışın!

        Diğer Yazılar