Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Ayşe Özek, bizim gazetedeki köşesinde geçen pazar günü Avrupa’nın mülteciler politikasını yazmıştı. Meseleyi çok güzel anlatıyor, özellikle de eski Doğu Bloku ülkelerinin neredeyse ırkçı bir hâl alan uygulamalarından örnekler veriyordu...

        Macaristan Başbakanı Viktor Orban’ın dün Brüksel’de yaptığı basın toplantısındaki sözleri bütün bu politikaların üzerine tam mânasıyla tüy dikti! Orban “Türkiye’nin güvenli bir memleket olduğunu” söyledi, sonra da Suriyeli mültecilere “Türkiye’de kalmaları” tavsiyesinde bulundu.

        Orban, bu ifadeleri “zulüm” kavramının ne olduğunu İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra herhalde en mükemmel şekilde aksettiren Bodrum sahillerinde önceki gün çekilmiş fotoğraf ile, yani Suriyeli küçük çocuğun sahile vurmuş cansız bedeni ile alâkalı bir soruya cevap verirken sarfetti. Macar başbakanı Brüksel’de konuştuğu sırada, Macar polisi de ülkenin dört bir tarafındaki mültecileri gaza boğmakla, coplamakla ve kelepçelemekle meşguldü...

        Cansız bedeni karaya vurmuş bir yunusu gördüğünde bile nemlenen gözlerin küçük çocuğun fotoğrafı karşısında hissettiklerini düşünün...

        17 ASIR GERİYE GİDELİM

        Şimdi gerilere ama çok gerilere, bundan 1700 sene kadar öncesinin Avrupası’na, “kavimler göçü”nün yaşandığı asırlara gidelim... “Kavimler göçü”nün ne olduğunu tarih derslerinde herhalde okumuşsunuzdur ama sırası gelmişken kısaca bahsedeyim: Avrupa’nın altını üstüne getiren, tarihin en güçlü devletlerinden olan Roma İmparatorluğu’nu yerle bir eden, antik milletleri melezleştiren, ortaya yeni milletler çıkartan, hattâ sadece Avrupa ile sınırlı kalmayıp günümüz dünyasının da ırklarının, milletlerinin ve cinslerinin temelini atan hadisedir...

        Slavlar’ın, aslı Türk olan Alanlar’ın ve Hunlar’ın Milâttan Sonra 350’lerden itibaren Batı’ya doğru iteklediği Cermen, Got, Vandal yahut Frank gibi kavimlerin Avrupa’ya doluşmaya başlamasıyla Roma’nın hâkimiyetindeki kıt’a karmakarışık oldu; önce bugünkü Rus steplerinde, Karadeniz’in kuzeyinde, Avrupa’nın kuzeydoğusunda, ardından da güneyde herşey birbirine girdi. Zamanın güçlü Roma’sı “barbar” dediği bu kavimleri durdurabileceğini zannederken göçün altında ezildi, “Doğu” ve “Batı” diye ikiye ayrıldı, batısı kısa zamanda yıkıldı ve eski imparatorluk topraklarında yeni milletlerin hâkimiyeti başladı.

        Almanlar, Fransızlar, İngilizler ve daha başka milletler, Avrupa’da bu göçün ardından ortaya çıktılar.

        SANKİ GÖKTEN İNDİLER!

        Kavimlerin asırlarca devam eden bu yürüyüşüne biz “Kavimler Göçü” dedik, İngilizler benzer bir karşılık bulup “Göç dönemi” ismini verdiler ama Fransızlar içerisinde kendilerinin de bulunduğu istilâdan Romalılar’ın ifadesiyle bahsetmeyi tercih ettiler, kavimler göçünün Fransızcası “invasions barbares”, yani “Barbar istilâsı” oldu...

        Göçün vârettiği bir başka millet daha vardı: Şimdi sınırlarına gelen mültecilere yaptıkları zulmü günlerdir televizyonlarda görüp gazetelerde okuduğumuz Macarlar!

        İşte bu memleketin başbakanı Avrupa’daki mevcudiyetlerini atalarının asırlar önceki göçüne borçlu olduğunu hatırına bile getirmiyor ve canını kurtarmak için memleketini terkedenlere “Aman gelmeyin” diyor... Macaristan’ın sadece başbakanı değil, polisi de Avrupa’da yaşamaya nasıl başladıklarını unutmuş, cedlerinin kendilerine yeni topraklar bulabilmek için şiddetin her çeşidini kullandığını ve yüzyıllarca oluk gibi kan akıtmaktan çekinmediğini düşünmeden gazı da, copu da basıyor!

        Son zamanlarda yaşanan hadise, kavimler göçünün yeni versiyonudur ve Avrupa’yı asırlar sonra tekrar ve üstelik çok uğraştıracaktır!

        Diğer Yazılar