Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Zincirlikuyu’ya dün sadece birkaç kişilik cemaatle sessiz sedasız bir cenaze defnedildi: Zehra Eren...

        Zehra Eren’in kim olduğunu okuyucularımın çoğu bilmeyebilir, söyleyeyim: Türk tangosunun en büyük icracısıydı, mükemmel bir “alto” idi, yani kadın sesinin en zor rastlanan tonuna sahipti, memleketin en önemli icracılarındandı ve yoğun mu yoğun hislerle yoğurup ortaya koyduğu emsalsiz yorumunun benzerine neredeyse altmış seneden buyana kimseler yaklaşamamıştı...

        Büyük, çok büyük bir sanatçıydı ama Türkiye’ye uzun senelerdir ârız olan bir illete, yani kadirbilmezlik ve unutulmak musibetine maalesef o da uğramıştı. 50’li senelerin bu büyük ve gerçek sanatçısını bilenlerin, hatırlayanların ve hâlâ zevkle dinleyenlerin sayısı bu yüzden artık iki elin parmaklarının adedini bile geçmiyordu...

        AMATÖR AMA NE AMATÖR!

        Son buluşmamızda hatıralarını ve bugünün tango icrası hakkındaki yorumlarını uzun uzun kaydettiğim Zehra Hanım, “Biz, musikiyi sadece amatör olarak yaptık” demişti. Asıl mesleği diş doktorluğu olan ama tango besteciliğinde zamanının zirvedeki birkaç isminden biri kabul edilen Kadri Cerrahoğlu ile 50’li senelerde yaptığı radyo programlarının o günlerde büyük ses getirmesinin ve Zehra Hanım’ın tangonun ulaşılmaz zirvesinde kalmasının sebebi de işte burada idi: Musikiyi sadece amatör olarak ama profesyonellikten üstün seviyedeki amatörlüğün getirdiği his ile icra etmesi ve yaptığı işten sadece zevk alması...

        Türk tangosunun en bilinen isimlerinden olan Seyyan Hanım, 30’lu senelerde doldurduğu plâkları ile tangoyu gerçi halka sevdirmiştir ama bu musiki türünde benim favorim her zaman Zehra Hanım olmuştur; zira Zehra Hanım demek bir his yağmuru, yani baştan başa bir romantizm demektir. Eserin daha ilk hecesini terennüm ettiği andan itibaren etrafınızı kaplayan hüzün bulutu eserin ardından bir türlü dağılıp gitmeyi bilmez, daha bir müddet etrafınızda kalır ve kaybolması uzun zaman alır! Üstelik bu yoğun hislerin bir “alto”dan, yani kadın sesleri arasında en nadir olanından gelmesi ile hüznünüz daha da artar ve artık çok az konuşulur hâle gelmiş selis bir Türkçe dinlersiniz!

        MUTLAKA BULUP DİNLEYİN...

        Şimdi birkaç dakikanızı ayırın, Zehra Eren’in Youtube’da mevcut olan tek-tük kayıtlarını bulun ve dinleyin... “Boğaz’da Renkler Her Gece”yi, “Ne Olurdu Sen Benim Olsaydın?”ı, “Dinle Sevgili”yi, bugün “tango” denince hatırlanan birkaç eserin hemen başında gelen ve eşi Dr. Kadri Cerrahoğlu’nun bestelediği “Bir Çapkına Yangınım”ı yahut hangi icrasını bulabilirseniz... Dinleyin ve sonra böylesine büyük bir sanatçının cenazesinin sadece birkaç kişi ile kalkmasına sebep olan vefasızlığı düşünün...

        Dün bu yazıyı bitirdiğim sırada Erkan ağabey, yani Erkan Özerman aradı... “60 senelik tek dostunu” kaybettiği için ağlıyordu... Zehra Hanım hakkında yazdığım takdirde şimdi hayatta bir başka dostunun, Zeki Müren’in 1960’larda Zehra Eren için kaleme aldığı akrostişi de mutlaka kullanmamı istedi ve “Bu akrostiş Zehra Hanım için yazılanları taçlandıracaktır” dedi...

        Erkan ağabeyin isteğini zevkle yerine getiriyor “Ziynettir dostluğun Zeki Müren’e / Ellerinde vefa gönlünde vefa / Helâldir bu sevgin seni bilene / Rabbim yaratmıştır ancak bir defa / Andıkça taparım Zehra Eren’e” akrostişinin ardından hem Zehra Hanım’a, hem de gerçek ve ciddî musikiye tekrar rahmet diliyorum.

        Diğer Yazılar