Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Suriye ile Irak’ın Osmanlı İmparatorluğu’ndan kopmasının ilk adımı kabul edilen SykesPicot Anlaşması’nın mimarlarından Sir Mark Sykes’ın torunu Christopter Simon Sykes, büyükbabasının hayatı hakkında bir kitap yayınladı. Kitapta siyasî meselelerin yanısıra 1919’da İspanyol gribinden ölen Mark Sykes’ın mezarının yeni grip salgınları ve kuş gribi için aşı bulunabilmesi maksadıyla 2008’de açılması ve cesedin kalabilmiş beyin parçalarından örnekler alınması da anlatılıyor.

        İngiltere'de geçen ay, bizi yakından alâkadar eden bir kitap çıktı: “The Man Who Created the Middle East”, yani “Ortadoğu’yu Yaratan Adam”...

        Sir Mark Sykes. / Mark Sykes’ın torununun kitabı.

        Kitabı 1916’da Osmanlı İmparatorluğu’nu İngiltere, Fransa ve Rusya arasında paylaştı- rıp öncelikle de Suriye ile Irak’ı bizden alabilmek maksadı ile yapılan meşhur Sykes-Picot Anlaşması’nın iki mimarından biri olan İngiliz asker ve diplomat Sir Mark Sykes’ın torunu Christopter Simon Sykes kaleme almış.

        “Torun” Sykes büyükbabası hakkında arşivlerdeki ve tarihî kaynaklardaki bilgileri ailede bulunan belgeler ile biraraya getirmiş ve ortaya hem Mark Sykes, hem de Sykes-Picot Anlaşması hakkında şimdiye kadar yapılanlardan daha değişik bir çalışma çıkmış.

        Mark Sykes bir İngiliz asilzadesi ve “Sir” idi, 1879’da Londra’da doğmuş, Cambridge Üniversitesi’nde okumuş, İngiltere’nin Afrika’da giriştiği Boer Savaşı’na katılmış, sonra Ortadoğu’yu dolaşmaya başlamış ve bir ara milletvekili de olmuştu.

        Birinci Dünya Savaşı senelerinde hem asker hem de diplomat olarak görev yaptı ve şöhretini Fransız diplomat François Georges-Picot ile beraber hazırladığı Osmanlı İmparatorluğu’nu bölme anlaşması ile elde etti.

        Sykes-Picot Anlaşması, Anadolu’yu ve Ortadoğu’yu böyle paylaşmıştı.

        GRİPTEN ÖLDÜ

        Mark Sykes, anlaşmanın 1916’da tamamlanmasının ardından İngiliz ve Fransız işgali altındaki Ortadoğu ile Rusya’da diplomatik temaslarda bulundu ve 1919’da Birinci Dünya Savaşı’nı resmî olarak sona erdirecek barış anlaşmalarının hazırlıklarının yapıldığı Paris’e geçip komisyonlarda danışmanlık yapmaya başladı ve hayatını Paris’te noktaladı. O günlerde “İspanyol gribi” denen bir salgın dünyayı kasıp kavuruyordu ve yaklaşık 100 milyon kişi bu hastalıktan can vermişti. Mark Sykes da Paris’te İspanyol gribine yakalandı ve tam düzelmeye başladığı sırada, kaldığı otelde 16 Şubat 1919’da henüz 39 yaşında iken aniden ölüverdi. Cenazesi kurşun bir tabuta konup İngiltere’ye, sahibi olduğu Yorkshire’daki Sledmer Köyü’ne götürüldü ve buradaki malikânesinin bahçesine defnedildi.

        TABUT DELİNMİŞTİ

        Mezarı, ölümünden 88 sene sonra, tıbbî araştırma maksadı ile yeniden açılacaktı!

        Sykes’ın torunu Christopter Simon Sykes’ın yeni yayınlanan kitabı, işte bu mezarın açılması hadisesi ile başlıyor...

        İspanyol gribine “H1N1” ismi verilen bir virüs sebep olmuş, milyonlarca kişi bu virüs yüzünden hayatını kaybetmişti...

        1990’larda Hong Kong’da ortaya çıkıp dünyaya yayılan “H5N1” virüsünün sebep olduğu yeni grip salgını, İspanyol gribini andırıyordu. İngiliz bilim adamları H5N1 ile başedebilmek için H1N1 virüsünden örnek ararlarken Mark Sykes’ın da bu virüs yüzünden can verdiğini hatırladılar ve Sykes’ın ailesine başvurarak mezarı açıp cesedden parça almak için izin istediler.

        Mark Sykes’ın Şerif Hüseyin karikatürü.

        Ailenin izin vermesi üzerine, Sykes’ın Sledmer’deki mezarı 17 Eylül 2008’de açıldı fakat beklentiler boşa çıktı!

        Bilim adamları kurşun tabutun cesedi korumuş olabileceğini düşünmüşler ve bazı organlardan parçalar almaya hazırlanmışlardı ama mezar açıldığında cesedin bozulmuş olduğu görüldü. Kurşun tabut olması gerekenden daha ince imal edildiği için üzerindeki toprağın ağırlığına dayanamayarak yırtılmış, toprak içeriye sızmış ve cesedi çürütmüştü. Sykes’tan geriye gerçi sadece iskeleti değil bazı organları da kalmıştı ama bozulma tahminlerin ötesinde idi. Mark Sykes’ın kocasından 11 sene sonra ölen ve aynı mezara defnedilen karısı Edith’in ayrı bir tabuttaki cesedi ise aynen duruyordu.

        LABORATUVARA KALDIRILDILAR

        Profesör John Oxford’un başkanlığındaki bilim adamları, Mark Sykes’ın tabutunda saatler süren araştırmalar yaptıktan sonra kafatasında çürümemiş beyin parçaları buldular, bunlardan örnekler aldılar ve mezar bir kilise korosunun okuduğu ilâhilerin refakatinde yeniden kapatıldı.

        Ama, Mark Sykes’ın mezarından çıkartılan beyin parçalarından alınan DNA’lar bir işe yaramadı ve bilim adamları İspanyol gribi virüsünden yeni salgına sebep olan virüsü durdurabilecek aşıyı yapmaya muvaffak olamadılar. Örnekler bir başka salgının ortaya çıkması halinde başlayacak araştırmalarda kullanılmak üzere şimdi bir laboratuvarda saklanıyor.

        Christopher Simon Sykes, kitabında büyükbabasının askerî ve siyasî faaliyetlerinin yanısıra aile hayatını, karısını ve altı çocuğunu da uzun uzun anlatıyor. Mark Sykes’ın resim de yaptığını, seyahatlerinde ve katıldığı resmî toplantılarda görüş- tüğü kişileri genellikle karikatür olarak çizdiğini yazıyor, sonra “Sykes-Picot” Anlaşması’nın hazırlık dönemini yine büyükbabasının karısına yazdığı mektuplardan naklediyor.

        Mark Sykes’ın torunu Christopher Simon Sykes.

        MEŞHUR FOTOĞRAFÇI

        “Ortadoğu’yu Yaratan Adam” ailelerin muhafaza ettiği özel arşivlerin önemini gözler önüne sererken bugün hâlâ devam eden meseleleri, en başta da Suriye ve Irak dertlerini yaşamamıza sebep olarak gösterilen Sykes-Picot Anlaşması’nın şimdiye kadar bilmediğimiz taraflarını anlatıyor.

        Mark Sykes’ın torunu ve kitabın yazarı olan Christopher Simon Sykes’tan da kısaca bahsedeyim...

        İngiltere’nin bugün önde gelen fotoğrafçılarından olan Christopher Simon Sykes sanat ve özellikle tarihî binalar üzerine çok sayıda yayın yaptı, moda dergilerinde yazdı; Eric Clapton’ı, Rolling Stones’u ve çağdaş İngiliz resminin çok önemli ismi olan David Hockney’i konu alan eserler verdi...

        Torun “Sykes”ın kitabı günün birinde Türkçe’ye çevrilecek olursa, konunun İngilizce bilmeyen meraklıları o günlerin ayrıntılarını yakından öğrenebilirler...

        ARAP DÜNYASI HALA SKYES'IN ÇİZDİĞİ BU BAYRAĞI KULLANIYOR

        Arap memleketlerinin birçoğunun bayrakları, dört renklidir: Yeşil, kırmızı, siyah ve beyaz...

        Bu bayrak Sykes-Picot Anlaşması’nın mimarlarından Sir Mark Sykes’ın eseridir...

        Mark Sykes, bayrağı Osmanlı İmparatorluğu’na karşı 1916’da patlayan Arap İsyanı’nda isyanın lideri Şerif Hüseyin’e bağlı silâhlı gruplar tarafından kullanılması için hazırlamıştır ve her rengin anlamı vardır: Siyah, Abbasiler’i temsil eder; yeşil Mısır’daki Fatımî Hilâfeti’nin sembolüdür, beyaz Emevi Devleti’nin, kırmızı da Hazreti Ali’ye bağlı olanların timsalidir.

        Hicaz’da 1916’dan 1921’e kadar kullanılan bu bayrağı daha sonra kurulan diğer Arap memleketleri, Suudi Arabistan dışında aynen benimsediler. Arap devletleri renklerin sıralamasında kendilerine göre değişiklik yaptılar, bazı devletler bayrağın ortasına sembollerini yahut “Allahu Ekber” ifadesini yerleştirdiler ama köşedeki üçgen ile şeritler aynı kaldı. Mark Sykes’ın ressamlığının eseri olan bayrağı sadece Arap devletleri değil, Ortadoğu’daki silâhlı eylem yapan gruplar da aldılar. Meselâ, Filistin Kurtuluş Örgütü resmen tanınmasından önceki senelerde de bu bayrağı kullandı ve Filistin Devleti’nin kurulmasından sonra da devletin bayrağı yaptı.

        Ürdün, bugün bayrağın ilk hâlini, yani Mark Sykes’ın çizdiği şekli kullanıyor ve kral, Amman’da her sene Haziran ayının başında yapılan Arap İsyanı’nının yıldönümü törenlerinde bayrağı büyük dedesi Şerif Hüseyin’in başkaldırısının hatırasına binlerce askerin bulunduğu meydana bizzat dikiyor.

        Diğer Yazılar