Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        1974’teki Kıbrıs Harekâtı sırasında Genelkurmay Başkanı olan Orgeneral Semih Sancar’ın aralarında madalyonlarının, plâketlerinin ve rozetleri ile bir de not defterinin bulunduğu 30 kalem eşyası bitpazarına düşmüş ve bir kolleksiyoncu hepsini satın almış.

        Haber gazetelerde yeralınca, Paşa’ya ait objelerin daha fazla dağılmasına mâni olabilmek için Genelkurmay devreye girdi ve şimdi “Bir Genelkurmay Başkanı’na ait objeler nasıl olur da bitpazarına düşer?” diye tartışıyoruz...

        Düşer ve düşmesi de son derece normaldir! Zira eski eser ile “efemera” yani “kolleksiyonluk tarihî belge” piyasası böyle objeler sayesinde oluşur. Hemen her müzayedede önemli bir tarihî isme ait eşyalara rastlamak mümkündür ve hele Türkiye dışında meşhur isimlere ait bilseniz daha neler neler satılır!

        Objelerin niçin satışa çıktıklarını merak ettiğiniz takdirde dünya kadar sebep bulursunuz. Sahiplerinin vefatından sonra ailelerin bunların kıymetini bilmeyip “gereksiz” görmelerinden veya ihtiyaç sebebi ile elden çıkartmalarından yahut çalınmalarından tutun, üçüncü kişilere hediye edilmelerine ama kıymet bilmeyen bu kişilerin hediyeyi paraya çevirmeyi tercihlerine kadar sebep üstüne sebep vardır. En sık rastlanan sebep ise, vârislerin bunlardan bıkıp ne yapacaklarına karar verememeleridir; hattâ objelerden bizzat sahibinin bile bir anda sıkıldığı olur ve berat, plâket, rozet vesaireden bir yolunu bularak kurtulup evinde feraha erer!

        MADDÎ KIYMETİ YOK AMA...

        Sancar Paşa’ya ait olan ve bitpazarında satılan objelerin ortak özelliği acaba dikkatinizi çekti mi?

        Aralarında öyle müzelik kıymet taşıyan, göreni “Aman Allah” dedirtip hayran bırakacak kadar şaşaalı ve askerlik mesleği ve tarihi bakımından da önemi hâiz pek bir şey yok! Plâket, rozet ve defterden meydana gelmiş bu obje grubunu önemli kılan, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir Genelkurmay Başkanı’na ait olması ama Sancar Paşa’nın plâketlerine gelinceye kadar piyasada çok daha önemli neler satışa çıkmıyor ki...

        Bu hadise son senelerde gittikçe abartılan, hattâ zıvanadan çıkan tuhaf bir âdetin, “plâket verme” merakının geçmişteki uygulamasının bile bugün nasıl tatsız bir neticeye vardığını gösteren mükemmel bir örnektir.

        Şimdilerde hemen her kurumun, ister resmî kuruluş isterse özel müessese, dernek, vakıf, sivil toplum örgütü yahut “platform” dedikleri siyasi ağırlıklı grup olsun hepsinin hiç durmadan plâket dağıttığını mutlaka farketmişsinizdir...

        Resmî yahut özel bir kuruluşu ziyaret mi ediyorsunuz; ayrıldığınız sırada hemen bir plâ- ket uzatılıyor, fotoğraflar çekiliyor, arkasından da basında “Filâncaya plâket takdim ettik” diye bir tantana... Rica ediyorlar, dernek yahut vakıf emsâli bir yerde gidip bir-bir buçuk saatliğine konuşuyorsunuz, ertesi gün teşekkür mektubu gönderecekleri yerde hemen oracıkta burnunuza plâketi dayayıveriyorlar! Görev devir-teslimi mi yapılacak? Plâket hazır! Bazen ismini duyurmak isteyen vakıftan yahut reklâm peşindeki üniversitelerin birinden arıyor, “Başarı ödülümüze lâyık görüldünüz, plâket takdim töreni filânca gün falan yerde yapılacak” gibisinden birşeyler söylüyor ama “Gelemem, işim gücüm var” dediğiniz takdirde de fena bozuluyorlar.

        İKİ DEFA VERDİLER VE ATTIM!

        Bu plâket işinden hiç hoşlanmamama ve hep uzak durmama rağmen iki defa plâket sahibi oldum. Bir defasında arkadaşlarım emrivâki yaptılar ve gidip alma eziyetine katlandım, diğerini de posta ile gönderdiler ve söylemesi mutlaka ayıp olacak ama ikisini de attım!

        Plâket konusunda ortada artık bir arz-talep münasebeti, hattâ “talep fazlası” mevcut! Aklınıza gelebilecek her çeşit kuruluş etrafa plâketler saçıyor ama bunlara sahip olma meraklılarının adedi dağıtılan miktarın kat kat üzerinde! Alıyor da alıyor, bürolarının dört bir tarafını bunlarla donatıyor, üzerlerine imlâsı genellikle bozuk satırların karalandığı boyalı tahtalara yapıştırılmış bu sarı plâkaların, başarılarının sembolü olduğuna inanıyor yahut gözünüze sokarcasına “Ben büyük adamım. Bak, herkes bana hayran olup plâket veriyor” demek istiyorlar!

        Bir zamanların koskoca bir Genelkurmay Başkanı’na verilmiş plâketler bugün bitpazarına düştüğüne göre, bu işin şimdiki meraklılarının plâketleri yarın kimbilir nerelere düşecektir!

        Diğer Yazılar