Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BU köşede iki fotoğraf görüyorsunuz:

        İlkinde koltuklara kurulmuş kalabalık zevât ufak bir podyumun üzerindeki konuşmacıyı dinliyorlar, diğer fotoğrafta da semâzenler var ve resmin sol üst tarafında sandukalar görünüyor.

        Burası, İstanbul’un sadece Mevlevilik değil, kültür tarihi bakımından da çok önemli merkezlerinden olan; sanatımızın, meselâ Türk Müziği’nin önde gelen isimlerinden Hammamizade İsmail, Ali Nutki ve Nasır Abdülbaki Dedeler ile Rauf Yekta Bey gibi musiki üstadlarının ve büyük edebiyatçı Şeyh Galib’in yetiştiği ve ilk anayasamız Kanun-ı Esasî’nin yazıldığı Yenikapı Mevlevihanesi...

        Mevlevihane, Cumhuriyet’in ilânından sonra kimsesiz çocuklar yurdu oldu; bir bölümü 1961 Eylül’ünde yandı ve ayakta kalabilen kısmı da 1997’de küle döndü. Aradan uzun zaman geçtikten sonra nihayet restore, daha doğrusu aslına sadık kalınarak tekrar inşa edildi ve birkaç sene önce bir üniversiteye tahsis edildi.

        KABİRE PERDE ÇEKMEK!

        Podyumlu, koltuklu, dinleyicili, projeksiyonlu ve elektronik ses sistemli ilk fotoğraf bundan on gün önce, 16 Kasım’da çekildi. Mekân, diğer fotoğrafta gördüğünüz semâzenlerin bulunduğu yer, yani tekkenin semâhanesi. Mevlevî âyinine ve ibadete mahsus olan semâhaneye koltuklar doldurulmuş, podyum, vesaire kurulmuş ve bir kitabın tanıtım toplantısı yapılıyor!

        Tanıtılan kitabın ve projenin ismi, “İslâm Düşünce Atlası”. İlmî Etüdler Derneği isimli bir kuruluş ile Konya Belediyesi tarafından beraberce hazırlanmış ve tanıtım mekânı olarak da Yenikapı Mevlevihanesi tercih buyurulmuş! Davetliler için semâhaneye koltuklar doldurulmuş, podyum kurulmuş, projeksiyon cihazları getirilmiş ve bütün bunlar yapılırken bir iş daha edilmiş: Mevlevihanenin asırlar önce yaşamış şeyhlerinin kabirlerinin ve sandukalarının bulunduğu bölümün önüne perde gibi bir şey çekilmiş ve kabirler sinema sahnesi hâline getirilmiş!

        Eski terbiyede âdettir: Bir tekkedeki yahut bir başka kapalı mekândaki türbelere sırtınızı dönmeniz büyük ayıptır! Ziyaret tamamlandıktan sonra mekândan geri geri çıkılır, Mevlevî Âyini’nin yahut bir başka dinî merasimin sonundaki dua da sandukalara sırt çevrilmeden, hafif yan dönülerek tamamlanır ve mekân aynı şekilde, yani geri geri terkedilir.

        Buna “edep” denir ve Yenikapı Mevlevihanesi’ni veya bir başka zikir yahut ibadet yerini koltuklu, podyumlu ve projeksiyonlu sinema sahnesine çevirmek şimdiye kadar kimsenin aklına gelmemiştir!

        MUHAFAZAKÂR MARİFET!

        Mevlevihane’deki organizasyonu iki muhafazakâr kuruluş, İlmî Etüdler Derneği ile Konya Belediyesi müştereken yapmışlar! Koskoca İstanbul’da tanıtım toplantısı yapacak başka bir yer bulamamış gibi Yenikapı’nın semâhanesini reklâm panayırına çevirmek, hattâ o mekânın hemen gerisindeki eski “matbah” binasını kullanmayı bile akıl edemeyip bu işi semâhaneye taşımak isimlerini verdiğim bu “muhafazakâr” kuruluşun marifeti!

        Yenikapı Mevlevihanesi’ndeki tanıtım hevesi uğruna yapılan eşi-benzeri görülmemiş bu edep dışı organizasyon “İslâm kültürü”, “muhafazakâr terbiye”, “şanlı düşünce tarihimiz” vesaire gibisinden sloganları dillerinden düşürmeyenlerin o alanlarda şart olan kültürden nasıl uzak bulunduklarını gösteren mükemmel bir örnektir.

        “İslâm Düşüncesizlik Atlası”, Yenikapı Müsameresi’nin organizatörlerine mübarek olsun!

        Diğer Yazılar