Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        SİLÂHLI Kuvvetler’in yemek duasındaki giriş değiştirildi, “Tanrımıza hamdolsun” ibâresi “Allahımıza hamdolsun” yapıldı.

        Değişiklik kararı önce İçişleri Bakanlığı tarafından Jandarma teşkilâtı bünyesinde alındı, yeni uygulamayı kısa bir müddet sonra Millî Savunma Bakanlığı da benimsedi ve Türk Silâhlı Kuvvetleri’nde edilen yemek dualarında bundan böyle “Tanrımıza” yerine “Allahımıza” denmesi emredildi.

        Muhafazakâr kesimin senelerdir tepkisini çeken ve yemek duasında da geçen “Tanrı” sözü yerini böylelikle “Allah” ifadesine bıraktı ama bu defa “Allahımıza hamdolsun” sözünün yerinde bir karar olup olmadığı tartışma konusu oldu.

        Resul Tosun, geçen gün Star’da çıkan “Cenaze marşı tamam da, duada sorun var” başlıklı yazısında İslâmî kültürde “Allahımız” yahut “Allahınız” gibi bir ibârenin bulunmadığını, “Allahımıza hamdolsun” ifadesinin hem dil hem de dini terimler bakımından “sorun” taşıdığını ve duanın girişinin “Rabbimize hamdolsun, vatan millet sağ olsun!” şeklinde olması gerektiğini söylüyordu.

        DUANIN RİTMİ DEĞİŞTİ

        “Allahımız” ifadesinin dinî bakımdan doğruluğu veya yanlışlığı hususunda bir iddiada bulunamam, buna ancak o işin erbâbı karar verebilir ama Resul Bey kelimenin “dil bakımından problemli olduğunu” söylemekte haklıdır. Günlük konuşmamızda “Allah” ifadesini her vesile ile “Allah’a şükür”den “Cenâb-ı Allah”a ve “Allahaısmarladık”a kadar değişik şekillerde kullanırız ama “Allahımız” sözüne pek âşina değilizdir.

        Yemek duasının yeni şeklinde geçen “Allahımıza” ifadesi, alışık olmamamız sebebi ile bana da biraz tuhaf geldi ama “Allahımız” yerine “Rabbimiz” denmesini gerektiren bir başka sebep daha var: “Allahımız” sözünün duanın ritmik yapısına uyum sağlayamaması...

        Uyumsuzluğun sebebini ve nasıl olduğunu izah edeyim:

        Askerin yemek duasındaki girişin eski ve yeni şeklini tekrar hatırlayın: Önceleri “Tanrımıza hamdolsun” deniyordu, şimdi “Allahımıza hamdolsun” denecek!

        Şimdi de duanın önce eski, hemen ardından da yeni şeklini kendi kendinize tekrar edin: “Tanrımıza hamdolsun” cümlesini kolayca söyleyebildiğinizi ama “Allahımıza hamdolsun” derken zorlandığınızı farkedeceksiniz!

        Zira ilk kelimenin hece sayısı artmış ve cümlenin ritmik yapısı değişmiştir! Dört heceden meydana gelen “Tanrımıza” ifadesini “müfteilün”, yani “tââ ta ta tââ” ritminde rahatlıkla, ardından üç kapalı heceden meydana gelen “hamdolsun” kelimesini de yine ritmik şekilde kolayca söyleyebilirsiniz ama “Allahımıza” dediğiniz zaman iş zorlaşır. Zorluğun sebebi, üç hecenin yerini dört hecenin almış olması ve yeni ifadeyi alışılmış ritmik kalıba uyarlayamamamızdır.

        DENEYİN AMA SÖYLEYEMEZSİNİZ!

        Deneyin, söylediğimin doğru olduğunu farkedeceksiniz! Önce dört, sonra da üç heceli iki kelime grubunun, yani “Tanrımıza hamdolsun” ifadesinin yerini alan ilki beş, ikincisi de eskisi gibi üç, yani tamamı sekiz heceli olan “Allahımıza hamdolsun” sözlerini ritmik biçimde söylemeye istediğiniz kadar uğraşın ama söyleyemezsiniz, “Allahımıza” sözü ritmi yakalamak maksadı ile “Allaamıza” hâlini alır.

        Siyasette, tekerlemelerde, sevgi ifadelerinde ve hattâ sporda kullanılan bütün ritmik sözlerde ve sloganlarda kelimeler rahatça söylenip belli bir ritmi verebilecek şekilde dizilirler. Üstelik yemek duasının ikinci cümlesi olan “Milletimiz vârolsun” terkibi de hece bakımından ilk satırın eski şeklinde olduğu gibi 4+3 biçimindedir ama söylediğim gibi ilk cümlede ritmi yakalama derdi vardır!

        Bu ritmik aksaklığın çözümü beş heceli “Allahımıza” sözünün eskisi gibi dört heceli bir kelime ile değiştirilmesidir; Resul Bey’in de yazdığı gibi “Rabbimize” denir, mesele hallolur!

        Diğer Yazılar