Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BUNDAN altı sene önce, 2012’nin 17 Ekim’inde vefat eden Erol Şadi Erdinç’e, biz “Son İttihadçı” derdik.

        Şimdilerde gayet meşhur olan “İttihadçılık, evvelâ bir ruhtur!” ifadesi rahmetli Erol Ağabey’e, onun hakkında kullanılan “Son İttihadçı” sözü de bendenize aittir. Zira hayatı boyunca İttihad ve Terakki üzerinde çalışmış, kendisine mükemmel bir arşiv ve kütüphane kurmuş, yardım talebinde bulunanları hiçbir zaman geri çevirmemiş ve en incesi bin küsur sayfa olan hayli eser kaleme almış ama eserlerini sağlığında yayınlamamıştı...

        Erol Şadi Erdinç’in üç cildlik eserinin ilk cildi

        MÜKEMMELİYETÇİLİK İLLETİ

        Zira mükemmeliyetçi idi, yani eser vermenin önündeki en büyük engeli teşkil eden bu derde maalesef o da müptelâ olmuştu! Yayınlayacağı kitabın noksansız ve hatâsız şekilde çıkması için bütün mükemmeliyetçiler gibi çalışır, çabalar, satırın ve hattâ kelimenin üzerinde durur; hatâ etme endişesi ile yazdığı herşeyi baştan alırdı. Eserlerinden işte bu yüzden ayrılamamış, hazırlamak için nerede ise ömrünü vakfettiği, üstelik seneler önce tamamladığı kitaplarını yayınlamaya eli bir türlü gitmemişti.

        Halbuki uzmanı olduğu bahislerde o kadar bilgili ve bilgisi de öylesine emsalsiz idi ki! “Ağabey, İttihadçılar’ın bilmemkaçıncı kongresinde Talât Paşa nutkunu irad ettiği sırada hapşıran filânca bey kimin nesi idi?”, “İkinci Meşrutiyet’in ilânı sırasında Beykoz Çayırı’nda bedavadan çorba dağıtan paçacının eniştesi kimin torunu oluyordu?” yahut “Bâbıâlî baskınında vazifesini bırakmak zorunda kalan Sadrazam Kâmil Paşa’nın o gün giydiği redingotu hangi hizmetkâr ütülemişti?” gibisinden şaka yollu suallerin cevaplarını bile bildiğini düşünürdünüz. Bazılarının zevzekcesine sorduğu bazı sorulara bile cevap verirdi ve işin tuhaf tarafı cevapları doğru olurdu!

        Çocukluk senelerimden buyana tanıdığım, TV’de bir ara beraber program yaptığım, bilgisi ile herkesi hayran bırakan ve konuşmalarını ölüyü bile güldürecek espriler ile süsleyen Erol Ağabey’in hazırladığı ama sözünü ettiğim mükemmeliyetçiliği yüzünden sağlığında bastırmaya kıyamadığı eserlerinden biri, üç büyük cildden meydana gelen İttihad ve Terakki’nin yargılanması ile ilgili olan ve tamamı şimdiye kadar bir türlü biraraya getirilemeyen zabıtlar, bu hafta İş Bankası Kültür Yayınları’ndan çıktı.

        İKİ BİN SAYFALIK ZABITLAR...

        438 sahifelik ilk ciltte Birinci Dünya Harbi’ni kaybetmemiz üzerine memleketi 1914’te savaşa sokan İttihad ve Terakki Hükümetleri’nin bu işteki sorumluluğunu araştıran o zamanın Meclis’inde, yani Meclis-i Mebusan’ında yapılan soruşturmaların zabıtları, yani İttihadçı liderlerlerin ifadeleri yeralıyor. 616 sahife tutan ikinci cild, İttihadçılar’ı yargılayan Divan-ı Harp zabıtlarına ayrılmış. Son cild ise 1020 sayfa ve bu cildde 1926’da Mustafa Kemal Paşa’ya karşı İzmir’de ortaya çıkartılan suikast teşebbüsünün ardından İzmir’de başlayan, bir dizi idamın ardından Ankara’daki İstiklâl Mahkemesi’ne nakledilip yine idam kararları ile son bulan ve tarihimizde “siyasî yargılama” olarak bilinen dâvânın zabıtları bulunuyor.

        Bu üç kalın cildi, rahmetlinin bir türlü yayınlayamadığı, daha doğrusu “Aman bir hatâ yapmış olmayayım” endişesi ile simya gibi sakladığı bir başka kitabı, İttihad ve Terakki’nin bütün tüzükleri ile yönetmeliklerinin yeraldığı diğer eseri takip edecek...

        Erol Ağabey’in vefatının ardından “İttihad ve Terakki konusunda bilinmeyen herşey, onun ardından artık çözülmesi çok güç bir sırlar bulutuna büründü” diye yazmıştım...

        Türk Tarihi’nin en önemli ve en etkili siyasî yapılarından olan İttihad ve Terakki’nin üzerindeki esrar perdesinin bir nebze de olsa kaldırılması, Erol Ağabey’in vefatından altı sene sonra yayınlanabilen kitaplarının sağladığı aydınlıkla mümkün olabilecektir.

        Diğer Yazılar