Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        YILLARDIR dünya kadar yazı yazdım, birkaç seneden buyana televizyonda haftanın en az iki günü konuşuyorum ve neticede her gün en az birkaç yüz mesaj alıyorum.

        Ama, Pelin Batu’nun geçen cumartesi gecesi Tarihin Arka Odası’nda ettiği “pezevenk” sözünden sonra bu kelimenin kökeni konusunda yaptığım açıklamaya yollandığı kadar çok sayıda mesajı şimdiye kadar nadiren almıştım.

        Meğer “muhabbet tellâlı” mânâsına gelen “pezevenk”in etimolojisinin ne kadar meraklısı varmış!

        Programda bu kelimenin Türkçe’ye öyle zannedildiği gibi Farsça’dan falan değil, İtalyanca’dan geçtiğini, aslının “beyaz balık” demek olan “pesce bianco” olduğunu söyledim. “Beyaz balık” tâbiri ile uskumrunun kastedildiğini, erkek uskumrunun dişisinin yumurtalarıyla beslendiğini ve “pezevenk” sözünün de buradan geldiğini anlattım.

        Bazı seyirciler söylediklerime pek inanmamış olacaklar ki, hemen o gece göndermeye başladıkları mesajlarda, anlattıklarımın kaynağını soruyorlardı. Tamam, İtalyan ve Fransız argosunu herkes bilmeyebilirlerdi, dolayısıyla sormaları normaldi...

        KLAVYE DELİKANLILARI

        Ama ya o klavye delikanlıları?.. İnternette kurdukları sözlük mözlük cinsinden sitelerde gerçek isimlerini gizleyip tuhaf takma adların ardına saklanarak etrafa hakaretler yağdırmakla tatmin bulmaya çalışanlar? Bu sanal kahramanlara ne oluyordu da “Hemen o anda uydurdu”, “Nasıl da attı” yahut “Yalan söyledi,bakışlarından belliydi” diye yazıyorlardı?

        Bilmediğim, okumadığım, sadece kulaktan duyduğum ve belgesini görmediğim hiçbir şeyi bugüne kadar yazıp söylememiş olduğumu daha önceleri hem bu sütunda, hem de başka yerlerde defalarca ifade etmiştim. Ama “Kişiyi kendisi gibi bilirler” sözünü doğrulayan bu sanal kahramanlar, kendilerine mahsus âdetleri bana da yamamaya çalıştıklarından olacak, “uydurduğumu” söylüyorlardı.

        Şimdi kendimi müdafaa maksadıyla falan değil, etrafa hiç sıkılmadan böyle esma sıçratanların hicab duyguları belki de biraz kalmıştır diyerek “pezevenk” sözü ile “pesce bianco” bağlantısı hakkında birkaç kaynak vereyim:

        En başta gelen kaynak, Fransız argosudur. “Uskumru” demek olan “maquereau” (okunuşu: makro) kelimesinin karşılığında eski sözlüklerde, meselâ Şemseddin Sami Bey’in Türkçe-Fransızca Sözlüğünde “uskumru”dan sonra “Vâsıtalık eden herif veya karı” cümlesi yazılıdır. “Maquereau”- ya, Güney Fransa’da, özellikle de Nice’de vaktiyle konuşulan ve “Niçoise” (okunuşu: “Nisua”) denen yerel dilde uskumrunun etinin beyazlığından ve marifetinden hareketle İtalyanca “beyaz balık” mânâsına gelen “pesce bianco” da derler.

        BİR ZAHMET BAKIVERİN!

        Kelimenin etimolojisini daha da merak edenler, Milliyet Gazetesi’nin 6 Nisan 1956, 9 Ocak 1963 ve 6 Mart 1968 sayılı nüshalarına bakabilirler. Uskumru bahsinin hangi sayfalarda yeraldığını ise müsaade ederseniz söylemeyeyim, Türkçe’yi bir amatörün hazırladığı etimoloji sözlüğüne hapsetmeye hevesli olanlar “Armut piş, ağzıma düş” alışkanlığından vazgeçip gazetenin bu nüshalarını bir zahmet tarayıversinler!

        Bu sayfada bundan yarım asır önce yayınlanmış olan ve “pezevenk” sözünün etimolojisinden bahseden bir kaynağın da fotoğrafını veriyorum ve okunması güç olabileceği ihtimali ile aynen naklediyorum:

        “Kelimenin etimolojisine göre ‘pezevenk’ kelimesi muhabbet tellâlından çok daha hafiftir. Çünkü bu kelime pek çok kelimeler gibi İtalyanca’dan lisanımıza girmiş ve ‘beyaz balık’ mânâsına gelen ‘peje biyanka’nın değiştirilmiş şeklidir. Garplılar, beyaz balık olarak uskumruyu kabul ederler. Fransızlar da karı parası ile geçinenlere ‘Makro’ yani ‘Uskumru’ derler. Bunun sebebi, balıklar içinde yalnız uskumrunun, dişisini takip ederek onun ifraz ettiği yumurtaları yemek suretiyle geçinmiş olmasıdır.”

        Beyaz balık düşkünleri şimdi acaba anlayıp öğrenebilirler ve az da olsa utanırlar mı dersiniz?

        mbardakci@htgazete.com.tr

        Diğer Yazılar