Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        CENGİZ Dağcı, Londra'da vefat etti...

        Kim olduğunu bilmeyenler için söyleyeyim: Memleketinde, yani Kırım'da İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra yaşanan ve Stalin'in eseri olan büyük dramdan hepimizi haberdar etmiş önemli bir romancı idi.

        Macera filmlerine bile rahmet okutacak bir hayat yaşadı... Kırım'da doğmuş, üniversiteye yeni başladığında İkinci Dünya Savaşı çıkmış ve askere alınmış yani Sovyet ordusuna katılmış, Almanlar'a esir düşmüş, İngiltere'ye gidip orada yerleşmiş, bir lokanta açmış ve romanlarını yazmaya başlamıştı ve romanlarının tek bir konusu vardı: Savaş sonrasında Stalin tarafından memleketlerinden sürülen Kırım Tatarları'nın acı akıbetleri...

        YAŞAR NABİ'NİN HİZMETİ

        1950'li senelerden itibaren Varlık Yayınları tarafından yayınlanmaya başlayan eserlerinin tamamını Kırım Tatarcası ile yazmıştı. Varlık'ın kurucusu ve sahibi Yaşar Nabi Nayır'ın Türkiye Türkçesi'ne naklettirip yayınladığı bu eserlerden ilkinin redaksiyonunu o zamanın meşhur edebiyatçılarından Ziya Osman Saba'nın yaptığı söylenir...

        Türkiye'de 1960'lardan itibaren başlayan ve 70'li senelerde artık zirveye varan kutuplaşma sadece siyasî alanda değil, sanatın her dalında ve edebiyatta da yaşandı. Türkler'e ait tek memleketin Türkiye Cumhuriyeti olmadığı, Sovyetler Birliği'nde de milyonlarca Türk'ün yaşadığının söylenmesi "faşizm"; bu Türkler'in edebiyatından bahsetmek ise "ırkçılık" oluyordu. Ortada bir tuhaflık vardı: Sovyet rejiminin beğenip takdir ettiği "Türkî" yazarlar bizde de takdir görür ama Moskova'nın hışmına uğramış olanların isimlerinden Türkiye'de de bahsedilmez, küçük ve dar bir çevrede bilinirlerdi, o kadar...

        Dolayısıyla, o senelerde Cengiz Dağcı'nın "Korkunç Yıllar", "O Topraklar Bizimdi" yahut "Badem Dalına Asılı Bebekler" gibi eserlerini yayınlamış olan Yaşar Nabi, bir yerde risk bile almış sayılabilirdi. Ama, Dağcı'nın romanlarını ardarda yayınladı ve bir nesil, çağdaş edebiyatta o zamana kadar pek dile getirilmemiş olan bazı gerçekleri bu romanlardan öğrendi: Türkler'in sadece Türkiye'de değil, dünyanın başka bölgelerinde de yaşadıklarını, "Tatar" denen Kırım Türkleri'nin milyonlarcasının 1945 sonrasında Türkçe'yi andıran bir dilin konuşulduğu Asya'nın ortalarında bir yerlere sürüldüğünü, yüzbinlercesinin sürgünde can verdiğini ve hâlâ sürgünde olduklarını ve memleketine dönemediklerini...

        BİZE KIRIM'I TANITTI

        Dağcı'nın eserlerini defalarca basmış ve yazarın Türkiye'de tanınmasını sağlamış olan yayınevinin bu romanları yayınlamaktan daha sonra vazgeçmiş olmasının sebebini bilmiyorum... Belki siyasî, belki de ticarî kaygılardandır, kimbilir?

        Roman ve romancılık konusunda uzman değilim, dolayısıyla Cengiz Dağcı'nın büyük bir edebiyatçı olup olmadığı konusunda karar veremem ama şu kadarını söyleyeyim: Dağcı, daha ilk sayfalarda hissettiren yumuşak ve gerçekçi üslûbu ile, Kırımlılar'ın başına gelen felâketleri sonraki sayfalarda daha da gerçekçi şekilde dile getirir, çekilen acıları ve yaşanan ıstırabı sadece okumakla kalmaz, yazılanları tanık olmuşçasına yakından hissedersiniz.

        Kırım tarihinde hiçbir Kırım Tatarı, Türkiye'de bir zamanlar unutulmuş gibi olan bu memleketin bilinmesine, tanınmasına ve Türkiye'yi Kırım'da yaşanan büyük insanlık dramından haberdar etme konusunda Cengiz Dağcı kadar etkili olamamıştır!

        Diğer Yazılar