Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        DİNÎ musikinin, tasavvufun ve daha da önemlisi, İstanbul kültürünün son temsilcilerinden biri dün sabah dünyaya veda etti: Nezih Uzel, 74 yaşında aramızdan ayrıldı.

        Nezih, 1950'lere kadar yaşamayı her nasılsa başaran, 60'larda can çekişmeye başlayan ve 70'lerin sonuna doğru da göçüp giden "payitaht kiiltiirii"nü gerçek şekilde teneffüs edebilmiş son kişilerdendi.

        İstanbul'da imparatorluk döneminin ardından zar-zor hayatta kalabilmiş dar bir çevre düşünün: Ref'i Cevad Ulunay gibi gazetecilerin, Abdiilbaki Gölpınarlı gibi âlimlerin, Necmeddin Okyay gibi hattatların, Miinir Nureddin gibi musiki üstadlarının, hemen her hafta dar bir çevre içerisinde kalmaya mecbur olan sanat ve kültür hadiselerinin mekânı Üsküdar'daki Özbekler Tekkesi'nin son şeyhi Necmeddin Efendi, dinî musikinin son üstadlarından Cevdet Soydanses ve Hiiseyin Sebilci gibi geleneğin son temsilcilerinin teşkil ettikleri bir çevre...

        GALATASARAY'DAN TEKKEYE

        Nezih, mezunu olduğu Galatasaray Lisesi'nde aldığı batı eğitiminin ardından İstanbul'un bu geleneksel kültür çevresine girmiş ve asıl tahsilini bu çevrede yapmıştı. Ref'i Cevad'a karşı hayranlığı onu gazeteciliğe götürmüş, sonraları sıkılıp günlük işlerden çekilmiş, kendini Batı'da tasavvuf ve mistisizm konularında ardarda çıkmaya başlayan önemli kitapların tercümesine vermiş ve arada bir de olsa bazı gazetelerde yazmaya devam etmişti.

        Türk okuyucusu başta "Oryantalizm"in yazarı Edward Said olmak üzere Roger Garaudy'yi, Hélène Carrère d'Encausse'ü ve daha birçok yazarı ilk defa onun çevirilerinden okumuştur.

        Nezih Uzel'in bu kültürdeki asıl önemli yeri, bence dinî musiki sahasındaydı. Tekke müziğinin yaşayan son büyük üstadlarından biri, hattâ en önde geleni idi, zira dinî musikiyi hakiki mekânları olan yerlerde, kendi tabiri ile "yeraltına inmiş tekkelerde" meşketmişti.

        Bugün dünyanın dört bir yanında Mevlevî âyinlerinin yapılıp semâın bilinmesini sağlayan kişi, rahmetli Nezih'tir. Ama, Nezih'in 1970'lerin sonunda başlattığı bu faaliyet zamanla başka bir yola girmiş, sektör halini almış ve şimdi restoranından halıcısına, sünnet düğünlerinden yemekli davet salonlarına kadar hemen her köşede ucuz bir ticarî meta olmuştur, o da başka...

        MAALESEF YAZMADI!

        Nezih Uzel çok insan tanıdı, sözünü ettiğim İstanbul kültürünün son mümessillerini gördü, uzun yıllarını onlarla geçirdi, bu son üstadlar bildikleri pek çok şeyi ona devrettiler ama ortada maalesef bir gerçek daha var: Nezih üstadlardan öğrendiklerini sadece bir zevk ve sohbet mevzuu olarak gördü, sahip olduğu yeteneğini bu kültürün aynı seviyede aktarılması işine sarfetmedi ve yorulmaktan da pek hoşlanmadığı için öğrendiklerini yazmadı!

        İstanbul, dün "payitaht kiiltiirii"nün gerçeğine âşina son temsilcilerinden birini daha kaybetmiştir ve sevenleri bir ânı diğerine uymayan, huysuzluğuna rağmen gayet tatlı olan ve emsâlinin gelmesine artık imkân ve ihtimal bulunmayan Nezih'i çok özleyeceklerdir.

        Diğer Yazılar