Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        FATİH Sultan Mehmed Üniversitesi'nde önceki gün bir tören yapıldı ve Mehmed Akif Ersoy'un 70 küsur seneden buyana aranan ve akıbeti tartışılan Kur'an mealinin üçte birinin bulunup yayınlandığı duyuruldu.

        Daha doğrusu tanıtım için tek bir nüsha hazırlanmış, toplantıdaki açıklamalar bu nüsha gösterilerek yapılmıştı ve meâlin baskısı devam ediyordu...

        Bu haber, bence Türk yayıncılık tarihinde son senelerin en önemli gelişmesidir, amaaa... "Ama" dememin, hak vereceğinizi zannettiğim bir sebebi var...

        Önce, peşinen söyleyeyim: Mehmed Akif'in Kur'an mealinin hakikaten hâlâ mevcut ise ortaya çıkartılıp yayınlanmasının çok büyük bir hizmet olduğuna inanırım... Türk şiirinin en büyük isimlerinden olan bir zâtın itikadının da sevki ile hazırlamış olduğu bir mealdeki mükemmelliği sözle ifadenin nasıl güç olacağını siz de takdir edersiniz...

        NEDEN DAKTİLO EDİLDİ?

        Bu meâl hakkında bugüne kadar söylenenler, Akif'in Mısır'da bulunduğu senelerde tercümeyi tamamlayıp en yakın dostlarından olan Yozgatlı İhsan Efendi'ye emanet ettiği ama vefatından sonra imhasını istediği ve İhsan Efendi'nin de bu arzuyu üstâdının hayata veda etmesinden seneler sonra yerine getirdiği idi...

        Dün çıkan bazı gazetelerdeki haberlerde, Yozgatlı İhsan Efendi'nin ölüm döşeğinde yatarken meâli oğlu "Ekmeleddin"e yaktırdığı yazılı idi...

        Ama haberlerde bir tuhaflık, bir baştansağmalık vardı: Meâli babasının talimatı ile bizzat imha ettiği söylenen "Ekmeleddin" sanki bundan senelerce, hattâ asırlarca önce yaşayıp göçüp gitmiş, ne yaptığı ve ne işle meşgul olmadığı bilinmeyen meçhul bir zât idi...

        "Ekmeleddin"in kim olduğunu söyleyeyim: Eski ismi "İslâm Konferansı Örgütü", şu andaki adı da "İslam İşbirliği Teşkilâtı" olan kuruluşun "genel sekreter" unvânıyla başında bulunan Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu'dur! Meşhur meâlin âkıbeti hakkında en doğru mâlûmata sahip olan tek kişi odur; ancak Ekmeleddin Bey şimdiye kadar meâlin her bahsinin geçişinde ve kendisine her soruluşunda müsveddenin Akif'in arzusuna uyularak imha edildiğini ve artık mevcut olmadığını söylemiştir.

        Dolayısı ile bu muammâyı tam olarak aydınlatma vazifesi artık sadece Ekmeleddin Bey'e düşüyor! Mesele de, zaten işte burada: İhsan Efendi'nin bir talebesinin vefatından sonra evinde bulunan "teksir kâğıtlarına daktilo edilmiş" ve yayınlanmak üzere olan meâl hakikaten Âkif'e mi ait?

        ÇOK BÜYÜK HİZMET, AMA...

        Tanıtımı yapılan meâlin Âkif'in kaleminden çıkmış olduğu konusunda salâhiyet sahibi isimlerin başında gelen Prof. Hayrettin Karaman "Bu meâli ancak Mehmed Âkif yapabilirdi. Bende hasıl olan kanaat buydu. Mihengi noktalarına bir baktım, Âkif tam 12'den vurmuş, 11.5'tan değil" diyor. Hayrettin Hoca'nın bu sözleri "Acaba?" sorusuna her ne kadar cevap getiriyor ise de, bazı bilinmezler yine de aydınlanmayı bekliyor: Bulunan metin neden eski harflerle değil de, daktilo ile? Daktiloya çekilen metnin eski harflerle olan orijinalleri nerede? Ve en önemlisi, İhsan Efendi'nin çevresine dâhil olup da 1970'lere, hattâ 80'lere kadar hayatta bulunan neslin bu "daktiloya nakletme" işinden neden hiç bahsetmedikleri...

        Ortaya çıkartıldığı söylenen meâlin yayınlanması, tercüme hakikaten Âkif'e ait ise, sadece üçte biri bile bulunmuş olsa yine de anlatılamayacak derecede önemli bir hizmettir. Ama bu metnin daha önce de şahit olunan "Abdülhamid'in Hatıra Defteri" misâli yanıltıcı yayınlardan biri olmadığının ispatı için nüshalararası macerasının da yayın sırasında iknâ edici şekilde belgeleri ile izahı şarttır.

        Tekrar söyleyeyim: Muammâyı aydınlatma vazifesi artık sadece Ekmeleddin Bey'e düşüyor...

        Diğer Yazılar