Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        AHMET Hamdi Tanpınar, son senelerin en revaçta olan yazarlarındandır...

        1962'de vefat eden Tanpınar, Türkiye'nin önemli ve özellikle de klasiğe yakın edebiyat çevrelerinde gayet iyi bilinir ve okunur, tanıyanlar onunla olan hatıralarını her zaman naklederlerdi.

        Ama tam bir şöhret olabilmesi için vefatının üzerinden 30 küsür sene geçmesi gerekti. Türk Solu'nun edebiyat yayıncılığı yapan mensupları Tanpınar'ı 80'lerin ortalarında farkettiler, kitaplarının satışı ilk yayınlara göre çok daha yüksek tirajlara ulaştı ve Tanpınar'ın ismi efsane haline geldi. 50. ölüm yıldönümü olan geçen sene Tanpınar için sadece Türkiye'de değil, yurt dışında da toplantılar yapıldı.

        Ahmet Hamdi Tanpınar, Türkçe'yi çok iyi kullanmış bir şair ve yazardır. Nazmı gibi nesri de su gibi akar, dinlendirici üslûbu okuyana huzur verir, sayfaların nasıl birbirini takip ettiğini ve akıp geçtiklerini farkedemezsiniz...

        HERŞEY YERLİ YERİNDE!

        Tanpınar böyle kuvvetli bir edebiyatçıdır ama ihmal edilmiş, az bilinen ve bilenlerin de pek üzerinde durmadıkları çok daha başka bir özelliği daha vardır: Yazdığı herşey maalesef özgün, yani kendisine ait değildir! Çok bilinen ve sevilen bazı mısraları Fransız şiirinden tercümedir, kullandığı bazı kavramları yine Fransız şiirinden aynen almış, bazılarını da mükemmel şekilde bize uyarlamıştır.

        Meselâ, çok bilinen "Bu azap da hilkatten beri bizimle ve bizde / Geçinir, kurt nasıl ölüyle, tırtıl neş'eyle / Beslenirse biz de öyle besleriz onu" mısralarını, Fransız Edebiyatı'nın büyük ismi Baudelaire'in "Onarılması mümkün olmayan" diye çevirebileceğimiz "L'irréparable" ından neredeyse aynen almıştır. Üstelik, Tanpınar'ın bazı şiirlerini ölümünden sonra yayınlayan ve edebiyat profesörü olan ona hayran talebeleri Baudelaire'e ait asıl metinde geçen "tırtılın meşe ile beslenmesi" ifadesini "neş'e ile beslenmek" şekline getirmiş, meşe ağacından tabutu yiyen tırtılı bir neş'e oburu haline getirmişlerdir.

        Bir başka örnek daha: Paul Verlaine'in "Apres Trois Ans" şiirinde geçen "Rien n'a changé. J'ai tout revu: L'humble tonelle" mısraı ve devamı Tanpınar'ın "Herşey Yerli Yerinde" şiirinde "Herşey yerli yerinde; masa, sürahi, çardak / Serpilen aydınlıkta dalların arasından..." hâlini almıştır ve Fransızlar'ın meşhur Verlaine'i bizde senelerden buyana "Ahmet Hamdi Tanpınar" diye zevkle okunmaktadır...

        Son senelerde, Tanpınar'ın "Türk Edebiyatı'nın Proust'u olduğu" gibisinden benzetmeler yapılıyor ama Marcel Proust ile Ahmet Hamdi Tanpınar arasında nasıl bir benzerlik kurulduğunu, melânkolinin her çeşidini Proust'a bağlama hevesinin mantığını bir türlü anlamış değilim...

        ANDRE GIDE VE BURSA

        Ahmet Hamdi Tanpınar ile bir Fransız yazar arasında mutlaka benzerlik kurmak istiyor iseniz, André Gide'i düşünün... Bir elinize Tanpınar'ın Bursa hakkında yazdıklarını, diğerine de Gide'in Bursa seyahat notlarını alın ve mukayese edin, bakın neler görürsünüz!

        Daha açık söyleyeyim: Cumhuriyet dönemi şairlerimiz arasında Fransız edebiyatından böyle esinlenmekten de öte istifade eden tek kişi sadece Tanpınar değildir, daha dünya kadar isim vardır... Çağdaş edebiyatımızın bilinen ve sevilen birçok Frankofon şairi, özellikle de 1940'lardan sonra Fransız şiirinden bol bol alıntı yapmış, bazı Fransızca mısraları neredeyse aynen kendilerine mâletmişlerdir ama bir kişi olsun kalkıp "Yahu birader, bu şiiri aslında filancadan tercüme edip altına imzanı atıvermişsin" diyememiştir, zira ortada "tencere dibin kara" meselesi vardır!

        Kimin hangi Fransız şairinin mısralarını alıp kendine mâlettiğini toplu halde görmek isterseniz, Erdoğan Alkan'ın 1995'te yayınladığı ve maalesef hakettiği önemi görememiş olan "Şiir Sanatı" isimli kitabının 401. sayfasından itibaren başlayan "Fransız Şiirinin Türk Şiirindeki Etkileri" başlıklı bölümünü iyice okuyun.

        Şu kadarını söyleyeyim: Çok şaşırırsınız!

        Diğer Yazılar