Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        YAVUZ Semerci, bundan tam dört sene önce "Size Bir Dersim Hikâyesi Anlatayım" başlıklı nefis bir yazı yazmıştı...

        Dersim harekâtı sırasında bir eve kapatılıp kurşunlara ve bombalara hedef olan yüz kişiden hayatta kalabilen üç çocuğun hikâyesini anlatıyordu. Çocuklardan biri sonradan Afyon'a gönderilmiş, orada yepyeni bir kimlikle ve Sünni olarak büyütülmüştü...

        Bu çocuk, Yavuz'un babası idi...

        1930'lu senelerde yaşanan acılarla dolu bu ve bunun gibi hadiselerin pek bilinmeyen, devlete ait başka bir cephesi daha vardır...

        İşte, o cepheden bilinmeyen bir örnek:

        Şeyh Said'in isyan edip Diyarbakır'da 1925'te idam edilmesi sırasında Diyarbakır Valisi olan Cemal Bey, 1926'da Elâzığ'a tayin edilmiş, Ankara'nın talimatı ile Dersim'e gidip bir rapor hazırlamış ve huzursuzlukların başladığı Dersim'in önde gelen bazı aşiret liderlerini yine Ankara'nın olurunu alarak aileleri ile beraber Elâzığ'a naklederek toprak vermiş ve burada iskânlarını sağlamıştı.

        Elâzığ'a yerleştirilenler arasında Seyit Rıza da vardı...

        MAAŞI HACZEDİLDİ

        Cemal Bey sonraki günlerde Diyarbakır'daki Umumi Müfettiş İbrahim Tali Bey ile anlaşmazlığa düşünce 1929'da Çorum'a tayin edildi, Dersim harekâtının sona ermesine kadar Elâzığ'a beş ayrı vali gönderildi ve bu arada Cemal Bey'in yaptığı iskân muameleleri de iptal edildi, Elâzığ'daki Dersimliler'e verilen topraklar ellerinden alındı ve Seyit Rıza ile diğer aşiret mensupları Dersim'e döndüler...

        Derken, Dersim'de mâlûm hadiseler yaşandı, Seyit Rıza 1937 Kasım'ında idam edildi, Dersim'in ismi "Tunceli" yapıldı ve harekât sonrası başlayan düzenlemeler 1940'a kadar devam etti...

        Devlet tarafındaki tuhaflık, 1939'da yaşandı...

        Vali Cemal Bey, Atatürk'ün meşhur İçişleri Bakanı Şükrü Kaya'nın yakın mesai arkadaşlarından olduğu için İsmet İnönü'nün cumhurbaşkanı olmasından hemen sonra, 1939 Ocak'ında hazırlanan tasfiye listesine alınıp emekli edilmiş ve İstanbul'daki evine çekilmişti.

        Cemal Bey'e birkaç ay sonra 1939 ilkbaharında Maliye Vekâleti'nden bir yazı gitti: 1928'de Seyit Rıza ile diğer aşiret mensuplarını Dersim'den Elâzığ'a götürüp iskân ettirdiği sırada devletin parasından 36 bin lira harcadığı söyleniyor, bu parayı derhal iade etmesi isteniyor, parayı ödemesine kadar emekli aylığının kesildiği bildiriliyor ve iade etmediği takdirde herşeyine elkonacağı hatırlatılıyordu!

        BÜROKRASİDE HESAPLAŞMA

        Dersim harekâtı öncesinde ve harekât sırasında üst düzey bürokraside "çözümün silâhlı mı yoksa silâhsız mı olacağı" tartışması yaşanmış, sertlik yanlıları silâhsız çözüme taraftar olanları tasfiye etmişlerdi ve Dersim'e yatırım yapılıp eğitim götürülmesini isteyen Vali Cemal Bey de tasfiyeye uğrayanlar arasında idi. 1929'da Elâzığ'dan Çorum'a tayininin sebebi de bu idi ve Seyit Rıza ile ailesinin iskân masraflarının seneler sonra ondan talep edilmesi hâlâ bitmeyen bu hesaplaşmanın neticesiydi...

        Cemal Bey aylarca uğraştı ve 1928'de Ankara'nın talimatı ile yapılan iskânın harcama belgelerinin, yani o zamanın deyimi ile "evrak-ı müsbite"sinin kopyelerini Elâzığ'ın emekli olarak İstanbul'da yaşayan sabık iskân müdürünün evinde tesadüfen buldu ve emekli maaşını kurtarmaya, daha da önemlisi ismini temize çıkartmaya bu sayede muvaffak olabildi. Ankara bunun üzerine "Haklı imişsin, demek ki Diyarbakır'daki Umumi Müfettişlik makbuzları hesaplara geçirmeyi unutmuş, kusura bakma, emekli aylığındaki haczi kaldırdık" dedi ve mesele bu şekilde halledildi.

        Sonraki senelerde "Bardakçı" soyadını alan Vali Cemal Bey, benim dedem idi ve Seyit Rıza ile ailesinin iskânı ile iskân masraflarının seneler sonra ondan talep edilmesi hadisesini dedeme ayrıntıları ile anlattırıp banda kaydetmiştim.

        Dersim meselesi ile geçmişin diğer tatsız olaylarını tartıştığımız bugünlerde asırlardan buyana devam eden bir geleneğimizi unutmamamız gerekir: Devlet bizde her zaman ceberrut olmuştur ve bu ceberrutluk sâhasına sadece muhalifler değil sağcısı, solcusu, dincisi, lâiki, Kürd'ü, Türk'ü, hattâ kendi bürokratı ve herkes dahildir!

        Diğer Yazılar