Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        TÜRKİYE'nin sınırları dışındaki tek toprağı olan Süleyman Şah'ın Suriye'deki türbesi hakkında basınımızda kırk yılda bir birşeyler yazılır ve türbenin mevcudiyetinden "Orada toprağımız var" gibisinden beylik bir-iki cümle ile bahsedilirdi...

        Ama, Süleyman Şah'ın kim olduğu yahut türbesinin bulunduğu on dönümlük arazinin niçin Türkiye'ye verildiği konusunda da sıradan vatandaşın pek bir bilgisi yoktu.

        Türbe, gündemimize Suriye'deki milislerin tehdidi altında kalınca girebildi! Gazetelerde günlerden buyana Türk Mezarı hakkında yazılar çıkıyor, TV'lerde konuşuluyor ama bu "TürkMezarı"nın ne olduğu, Türkiye'nin Suriye'deki bu ufacık toprağını hangi anlaşmalara ve belgelere dayanarak elinde tuttuğu konusunda hâlâ pek birşey bilinmiyor, sadece bir "Ankara Anlaşması"dır, ondan bahsediliyor...

        İşte, önceleri Caber Kalesi'nin eteklerinde bulunan ve inşa edilen bir barajın sularının altında kalması üzerine 1973'e kadar başka bir yere nakledilen Türk Mezarı'nın basınımızda ayrıntıları anlatılmayan hukukî geçmişi:

        BİR HAFTADA ONAYLANDI

        Millî Mücadele sırasında barış konusunda ilk yakınlaştığımız ülke Sovyetler Birliği oldu ve 16 Mart 1921 'de Moskova'da imzaladığımız Türk-Sovyet Anlaşması, Ankara'nın ilk uluslararası başarısını teşkil etti.

        Moskova Anlaşması'nın ardında, Fransa ile barışın yolları arandı...

        Fransa, Birinci Dünya Savaşı'nın ardından Güney Anadolu'nun bir kısmının yanısıra Suriye'yi de işgal etmiş ve Suriye'de bir "manda" yani "himaye" idaresi kurmuştu.

        Anadolu'daki Fransız işgal güçleri ise Kuvâ-yı Milliye'nin direnişi karşısında zaten yıpranmıştı, senelerdir devam eden savaştan artık bıkmış olan Fransız kamuoyu da barış istiyordu.

        Türkiye, 30 Mayıs 1920 günü Ankara'da Fransa ile 20 günlük bir ateşkes imzaladı ve asıl barış anlaşması daha sonraya bırakıldı. 1921 Eylül'ündeki Sakarya zaferinin ardından Türkiye ile anlaşmaya karar veren Fransız hükümeti, Senato Başkanı Henri Franklin-Bouillon'u "gayrıresmî temaslarda" bulunmak üzere Ankara'ya gönderdi. Görüşmeler daha sonra resmî bir şekil aldı ve 20 Ekim 1921 günü Türk Hariciye Vekili Yusuf Kemal Bey ile Franklin-Bouillon arasında Ankara Anlaşması imzalandı.

        Metin aslında bir "anlaşma" olmaktan ziyade "ön barış" özelliği taşıyordu, Fransızca metinde bu yüzden "anlaşma" karşılığı olan "agreement" yerine "accord" sözü kullanılıyordu ve imzalanmasından bir hafta sonra, 28 Ekim 1921 'de Fransız hükümeti tarafından tasdik edildi.

        KİM DÜŞÜNDÜ, BİLMİYORUZ!

        Türkiye'nin Suriye sınırı bu metnin sekizinci maddesinde kaba şekilde çizilmiş, sınır çizgisinin ayrıntıları ise sonraya bırakılmıştı ve Süleyman Şah'ın türbesinin "Türkiye'nin malı" olduğu da aynı metnin dokuzuncu maddesinde yeralmıştı.

        Ankara'da varılan uzlaşma metni, o tarihten altı ay önce Moskova'da yapılan ilk barış anlaşmasının ardından Türkiye'nin ikinci diplomatik başarısı oluyordu!

        Süleyman Şah'ın o senelerde Caber Kalesi'nin eteklerinde bulunan mezarının anlaşma metnine alınmasını, yani "Türk toprağı" olarak kabul edilmesini kimin düşündüğünü bilmiyorum ve bugüne kadar bu konuda tam bilgiye sahip olana da rastlamadım! Konunun ayrıntıları anlaşma öncesinde yapılan görüşmelerin zabıtlarında mutlaka mevcuttur ve imparatorluk mirasına sahip çıkmanın tam bir örneğini teşkil eden böyle bir ince fikrin sahibi, ancak bu zabıtlar bulunup incelendiğinde öğrenilebilecektir.

        Türbenin hukukî macerası bu kadar değildir, gerisi vardır ve sonraki senelerde neler yapıldığını, yani Türkiye'nin bu sembol mezar konusunda gösterdiği hukukî çabaları çarşamba günü yazacağım...

        Diğer Yazılar