Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Cuma günkü yazımda son yaşananlara tepki olarak, “Uluslararası yargı bir gün Türkiye’ye gelecek ve Tayyip Erdoğan’ı alıp kulağından tuttuğu gibi Lahey’de hapse atacak” diye Maçka Parkı’nda konuşan kimi kendini bilmez CHP’lilerin yaptığı korkunç yanlışa dikkat çekmiştim. Enis Beberoğlu’nun avukatı Murat Ergün de benimle konuşmasında bu söyleme sert tepki vermişti.

        Türkiye’nin yabancı güçler tarafından işgal edilmesini istemek asla CHP tabanının talebi olamaz. Nitekim bu yazının yayınlandığı günün akşamı Halk TV’de Uğur Dündar’ın Arena’sına rastladım. Dündar, Yılmaz Özdil’le konuşuyordu ve tam da bu konuyu dile getiriyorlardı.

        İkisi de kimi CHP’liler tarafından zikredilen bu delice sözlere çok sert tepki gösterdi. Türkiye’nin işgalinin istenmesinin hiçbir şartta kabul edilemez olduğunu söylediler ve partinin bu çizgiden kendisini ayrıştırması gerektiğinin önemini vurguladılar. CHP’li izleyiciler de hıncahınç alkışladı bu sağlam duruşu.

        Hangi siyasi görüşte olursak olalım ortak akıl noktasında buluşmamız şart. Hem Uğur Dündar’ı, hem de Yılmaz Özdil’i tebrik ediyorum. Batı’nın kolonisi olmayı açıkça isteyen bazı marjinal CHP’lilerin ismini bile anmıyorum, ama özellikle Özgür Özel ve Engin Altay gibi ana akımda olması gerekenlerin Özdil ve Dündar’ı örnek alması lazım. Maalesef her ikisi de uluslararası ceza yargısının Türk devletini yargılaması, yani yabancı güçlerin Türkiye’yi işgali anlamına gelecek saçma lafları sırf Erdoğan takıntısı yüzünden zikrediyor.

        Özeleştiri yapıp meşru muhalefet çizgisine dönseler hem CHP hem de Türkiye için çok hayırlı olacak. Yoksa bu gidişle karşılıklı fanatizmle Türkiye uçuruma doğru sürükleniyor...

        FARUK GÜRLER’İN TEHDİTLERİNDEN NAZMİYE HANIM’IN KUNDURACISINA...

        Zaman ne çabuk geçiyor... Süleyman Demirel gideli tam 2 yıl olmuş. Cumartesi günü ölüm yıldönümüydü. Türk siyasetinin en uzun soluklu, en önemli isimlerinden biriydi Demirel. Sırf onun hikâyesi bile Türkiye’de siyasetin hangi zor yollardan geçtiğini, vesayetin ne boyutta olduğunu ve Türkiye’nin yakın geçmişte ne kadar güçlü bir “asker cumhuriyeti” olduğunu anlamak için yeterli.

        Uzun siyasi hayatından çarpıcı bir örnek geldi aklıma... Yıl 1969, DP’lilerin iktidara gelişinin yıldönümü ve Celal Bayar’ın yaş günü olan 14 Mayıs’ta Bayar ve arkadaşlarının siyasi affı yeniden gündeme gelir. İnönü de affa destek verir. Meclis’te af görüşmelerinin başlayacağı gün komutanlar homurdanmaya başlar.

        Faruk Gürler, Ferruh Bozbeyli’ye bir not gönderir. Cumhurbaşkanı, meclis başkanını ertesi gün makamında beklemektedir. Bu arada teklif Meclis’ten geçer, senatoya gelir. Ordu affa karşıdır. Demirel çok zor durumda kalır. İnönü de “Ordu ile hükümet arasındaki ilişkiye karışmam” diyerek kenara çekilir. Demirel, Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’ın “Karargâh ayakta, kuyudan çıkarma operasyonuna karşı çıkıyorlar” sözleri üzerine teklifi geri çektirir. Meclis mayısta tatile sokulur.

        Ancak birçok örnekte olduğu gibi burada da seçmen baskıyı ve zorbalığı görür, Ekim 1969’daki seçimlerden Adalet Partisi 1. parti çıkar. Ancak bu kez de Demirel’in istediği kabine parti içinde beğenilmez. Komutanların muhalefetinin yanı sıra bu kez kendi partisinin içinden dosyalı muhalefete maruz kalır. Gazeteler bir anda Demirel aleyhine haber bombardımanına başlarlar. Ne kardeşinin usulsüz kredi aldığı kalır, ne karısı Nazmiye Demirel’in kunduracısının ölümüne karıştığı iddiası...

        İçlerinde Sadettin Bilgiç’in de olduğu 72 AP’li, Ocak 1970’te Demirel’e bir muhtıra verir ve şubattaki bütçe görüşmelerinde 41 kırmızı oyla hükümeti devirir. Askerin gazabından kurtulup kendi partisinin oyunuyla devrilir bu kez Demirel...

        HİNDİSTAN VE DEV POTANSİYEL

        Türkiye’de son birkaç yıldır turizm çok ciddi sıkıntı yaşıyor. Terör, Rusya ile uçak meselesi, Avrupa ile referandum krizi derken otel sahipleri ve acenteler kâbus gibi birkaç sezon geçirdiler. Bu sene Moskova ile sorun aşılmış, Avrupa pazarı biraz canlanmış görünüyor ancak yaşadıklarımız göz önüne alındığında, Türkiye turizm kaynağını çeşitlendirmek zorunda.

        Son dönemde ne zaman Avrupa’ya gitsem çok yoğun bir Hindistanlı turist kitlesiyle karşılaşıyorum. İspanya’da, Almanya’da, en son Avusturya’da sokaklarda Hint turist akını vardı. Hindistan dev bir ülke. Birkaç ay önce Cumhurbaşkanı Erdoğan ile gittiğimizde nüfusunun resmi olarak 1 milyar 150 milyon görünürken gayri resmi rakamın 1 milyar 300 milyonun üzerinde olduğunu öğrendim! Kayıtdışı kısmı bile bizim 2 katımız! Bu ülkede nüfusun yüzde 8’i pasaport sahibi imiş ve onların da yarısı yurtdışına çıkıyormuş. Ancak rakama vurunca bu yaklaşık 65-70 milyon insan ediyor! Müthiş bir potansiyel!

        “Türkiye bu potansiyeli çekmek için ne yapıyor?” sorusunun peşine düştüm...

        NEYİ TEPTİĞİMİZİN FARKINDA MIYIZ?

        Hindistan Turizm Acenteleri Federasyonu Başkanı Pravee Chugh mayıs ayında Türkiye’ye gelmiş, Muğla’da Dalyan, Köyceğiz, Fethiye ve Marmaris’i gezmiş. Gördüğü güzelliklerden çok etkilenmiş ve Hindistan’ın en büyük acente birliği olan TAFI turizm kongresini bu yıl Türkiye’de yapmaya karar vermiş. Kongre tarihi olarak da 25-28 Ekim 2017 alınmış. (Hindistan’ın yurtdışı turlarının yüzde 75-80’ini gerçekleştiren yani yaklaşık 50-55 milyonluk pazarı olan bir kuruluş.)

        Bu kongreye Türkiye’nin önem vermesi Hint pazarını buraya çekebilir, ancak nerede o günler! Turizm Tanıtma Müdürlüğü katılımcı acentelere 150 dolarlık uçak bileti desteği vereceğini açıkladığı halde bu daha sonra iptal edilmiş, THY ise kongre için uçak biletlerini 750 dolardan aşağı veremeyeceğini söylemiş. Benim tanıdığım İlker Aycı böyle potansiyelleri kaçırmayan, havayı çok iyi koklayan bir yöneticidir, bence ya bilgilendirilmemiş ya da eksik bilgilendirilmiş...

        İş bununla da kalsa iyi, Acenteler Birliği Başkanı hiçbir devlet yetkilisinden randevu da alamamış! Durum böyle olunca kongrenin yapılması tehlikeye girmiş. 2 sözden birinin tutulmasını bekliyorlar: Ya 150 dolarlık devlet yardımı yapılsın (ki kongrenin daha önce yapıldığı ülkelerde bu tip yardımlar yapılmış) ya da THY kongre katılımcılarına jest yaparak bilet fiyatını 500 dolara çeksin. Bu adımlar atılmazsa Hindistan’dan milyonlarca turist getirebilecek kongre başlamadan mazi olabilir... Atılırsa 2018 turizmine Hindistan damga vurabilir... Hatta belki Cumhurbaşkanı’mızın davetiyle yakın dostu Hindistan Başbakanı Narendra Modi, kongrenin açılışı için Türkiye’ye gelebilir. Hem Türk turizmine hayat öpücüğü hem de dünyaya Türkiye ile ilgili negatif algıları çürütmek için müthiş bir mesaj olur bu...

        Diğer Yazılar