Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        HEPİMİZİN gözünün önünde yaşanan vahşete, tankların estirdiği teröre, havadan açılan ateşe, gözlerini kırpmadan işledikleri cinayetlere rağmen 15 Temmuz ana davaları olması gerektiği gibi gitmiyor.

        Sanıklar büyük bir özgüvenle çıkıyor, yaşananları reddediyor ve mahkeme heyetini sayısız askeri detayla boğuyorlar.

        Hâkimler ve savcılar çoğu zaman sanıkların anlattıkları karşısında sorması gerekenleri sormuyor, hatta zayıf kalıyorlar. Bu gidişle ileride üzerlerine gidilemediği için hüküm giyen sanıklarla ilgili Türkiye’nin başı ağrıyacak.

        Ben mahkeme heyetlerini suçlamıyorum. İşleri çok zor; çünkü TSK’nın iç yapısını bilmek, hiyerarşiye, buna göre yapılan görev tanımlarına hâkim olmak, bir sivil için imkânsıza yakın.

        Zaten sanıklar da bunu bilerek heyetleri bilgi bombardımanına tutuyorlar. Yani bir nevi bir taraf Fransızca, öbür taraf İngilizce konuşuyor gibi bir durum. Arada tercümana ihtiyaç var!

        Ben bu davaların daha sağlıklı ve hızlı ilerlemesi, sanıkları gerçekleri anlatmaya zorlayıcı bir iklimin oluşması için mahkeme heyetlerine TSK’nın içini bilen ya da TSK’nın içinden birer yardımcı verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Yani bir “TSK tercümanı”.

        Genelkurmay bunu yapabilir. Böylece sanık askeri jargonda bir şey söylediğinde bu kişi mahkeme heyetini bilgilendirebilir. Ya da duruşma aralarında bir önce söylenenlerle ilgili brifing verip doğru soruların sorulmasını sağlayabilir...

        O FLASH BELLEK ŞİMDİ Mİ AKLINIZA GELDİ?

        BİRKAÇ gündür çok ilginç bir konu tartışılıyor. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, salı günkü grup toplantısında gündeme getirmese haberimiz olmayacaktı.

        Meğer 2007 yılında Tuncay Özkan’a FETÖ mensubu “havacı”ların listesinin ve çeşitli fişleme bilgilerinin yer aldığı bir flash bellek verilmiş, Özkan da bir kopyasını kendine alarak bunu dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı İlker Başbuğ’a teslim etmiş. Başbuğ ise Genelkurmay ve Hava Kuvvetleri’ne iletmiş.

        Açıkçası böyle önemli bir listenin CHP’nin elinde olduğunu neden ancak şimdi, tam da YAŞ öncesi öğreniyoruz, ben anlamadım.

        Hadi diyelim iktidar 2013’e kadar bu örgütün varlığını kabul etmiyor, onlarla birlikte hareket ediyordu, iyi de 17-25 Aralık’tan beri Gülenistler’e karşı adı konulmuş bir mücadele yok mu?

        Onu da beğenmezseniz 15 Temmuz da mı yetmedi sizi harekete geçirmeye?

        Neden YAŞ toplantısına günler kala tam da harıl harıl terfiler üzerine çalışılırken geliyor bu gündeme?

        MISIR VİZESİ ALACAKLAR DİKKAT!

        MISIR, Türkiye’nin Temmuz 2013 darbesine karşı çıkması ve darbecilerle işbirliği yapmaması, darbe yönetimini tanımaması nedeniyle Mübarek döneminde uygulamaya konulan sınırda vize alma uygulamasını kaldırmıştı.

        O darbeci kafa, vize almak isteyen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına türlü zorluk çıkarmak için o günden beri her yolu deniyor.

        Mısır’a gitmek isteyen birçok kişi aynı şeyi anlatıyor: Ya sistem arızası, ya yoğunluk, ya evrakta hata...

        Bin türlü kılıf bulunarak vize işlemlerini geciktirdikçe geciktiriyorlar. Bu ülkeye gitmek isteyip ona göre uçak ve otel alanların kaç kez mağduriyet yaşadıklarına şahit oldum.

        Halbuki turist demek ülkeye girecek para demektir, dinamizm demektir, kalkınma demektir... Ama tankları kendi halkının üzerine sürerek gelen bir darbeci güruhtan ülkesinin refahını, mutluluğunu filan düşünmesi zaten beklenemez herhalde.

        Bu sıralar o tarafa seyahat planınız varsa ona göre önleminizi alın ya da bir kez daha düşünün derim...

        2 BAVUL, BİR UÇAKTA NASIL BÖYLE ZARAR GÖREBİLİR?

        BU fotoğraflar birkaç hafta önce kullandığımız Onur Air uçağından çıkan bavullarımızın fotoğrafları.

        Biri akordeon haline gelmiş, fermuarını neredeyse açamayacaktık, diğeri ise hem kırılmış, hem de bezi yırtılmış.

        Uçağa binmeden mor bavulun üzerinde iki küçük iz var diye kâğıt imzalattılar, açıkçası inince böyle bir manzarayla karşılaşacağımız aklımın ucundan geçmedi.

        Acaba zarar göreceğini bile bile, şikâyet edemeyelim diye mi imzalattılar o kâğıdı?

        Siyah bavul ise daha önce bir kez kullanılmış, yepyeni bir bavuldu.

        Nasıl olur, kim neden bir bavulu böyle yırtılacak şekilde nereye atar, anlamak mümkün değil...

        Kısacası; bir görece ucuz biletin faturası bize iki büyük bavul ve içinde hasar gören eşyalar oldu.

        Diğer Yazılar