Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        AKM’nin yıkımına nihayet başlandı. Yıllardır bir hayalet gibi İstanbul’un tam merkezinde öylesine, giderek daha da hırpalanan görüntüsüyle duran AKM artık yeniden inşa sürecine girecek. Benim için çelişkili duygular demektir bu bina. Bir yanda çocukluğumun o çok özlediğim cumartesileri... Babam ve annemle iki haftada bir cumartesi sabah 11.00’de gittiğimiz çocuk opera ve baleleri... Lise yıllarımda arkadaşlarla buluşmanın değişmez adresi: AKM önü. Üniversitede bilet bulup konser izlediğimiz AKM akşamları...

        Diğer yanda tüm bu duygusal izdüşümlerine rağmen gözümü kapayamayacağım bir çirkinlik abidesi.. Estetikten yoksun, sanki Sovyet döneminden kalma, karanlık, bireyi ezen, yaratıcılığı öldüren mimarisi...

        Dolayısıyla onun çağrıştırdıklarını sevip özlemekle birlikte AKM’yi elbette ki İstanbul’a hiçbir zaman yakıştıramadım. “Yaptırmayız”, “İstemeyiz” diye özetlenebilecek tepkileri ve kapısına kilit vurulmuş halini görmek ise bir İstanbullunun geçmişinin silinmesini görmek demekti. Acı verici. Unutmak isteyeceğin, kötü bir rüya gibi...

        Çok şükür bu süreç bitti. AKM yıkılıyor. Fakat şimdi de ortada koskoca ve hayati bir soru var: Yerine ne yapılacak?

        **************

        BU HİKÂYEYİ BİR YERDEN HATIRLADINIZ MI?

        GERÇİ her şeye karşı çıkma hastalığına tutunanlar yalnızca bize özgü değil. Valencia’da da bilim ve sanat şehri inşa edilirken ve sonrasında çok büyük tartışmalar çıkmış. Şehrin 25 yıllık belediye başkanı ve tüm bu süreçlerin destekleyicisi Rita Barbera, solcular tarafından yolsuzlukla suçlanmış. Onca fakir varken böyle eserlere para harcamakla eleştirilmiş...

        Öyle ki iktidardan düştükten sonra yolsuzluk iddialarıyla mahkemeye çıkmış, 2016 Kasım’ında ise dava devam ederken kalp krizi geçirip ölmüş. Geriye Valencia ve İspanya’nın son yıllarda ortaya çıkardığı en önemli eserlerden biri olan bu mekânı bırakarak...

        Valencia’da bilim ve sanat şehrindeki opera binası

        **************

        BU MİMAR YAPARSA DÜNYA İSTANBUL’U KONUŞUR

        AKM’nin nasıl olması gerektiğinin cevabı kafamda net değilken Valencia’da müthiş bir eserle karşılaştım: “Ciudad de las artes y sciencias”, yani sanat ve bilim şehri. Kentin tam göbeğinde, Turia Nehri’nin eski yatağında büyük bir alanda 1998’den 2003’e kadar adım adım bir kompleks inşa edilmiş. İçinde dev bir oşinografi merkezi, bilim müzesi, opera binası gibi farklı yapıların olduğu fütüristik bir yer burası.

        Ortasında büyük masmavi bir havuz, etrafında ağaçlar... Öyle farklı bir ruhla inşa edilmiş ki... Adım atar atmaz yüz yıl ileriye ışınlanıyorsunuz sanki. Müthiş bir his veriyor insana. Yaratıcılığı tetikliyor. George Clooney’nin oynadığı “Tomorrowland” burada çekilmiş.

        Bu şehir Valencia’yı başka bir klasmana taşımış. Her yıl on binlerce kişi sadece burayı gezmeye geliyor. Dünyanın en önemli mimari eserleri arasında ilk beşte gösteriliyor ve şehre çok büyük bir değer katıyor.

        MİMAR CALATRAVA

        İmza dünyaca ünlü İspanyol mimar Santiago Calatrava’ya ait. Calatrava, İsveç’teki Turning Torso, New York’taki Dünya Ticaret Merkezi Path İstasyonu, Belçika’daki Liege Tren İstasyonu gibi fütüristik çalışmaların da sahibi. Bence AKM’yi dünya çapında yeniden yapacak en doğru isim.

        Bunun için size Valencia’daki bilim-sanat şehrinin içinde yer alan opera binasının fotoğrafını da ekliyorum. Buna benzer ama İstanbul’dan alacağı ilhamla Taksim’in göbeğine dünyanın sayılı eserleri arasına girebilecek bir eser inşa etse herhalde bugün her şeye karşı çıkan kafalar bile ağızlarını açamazlar...

        Santiago Calatrava

        **************

        TAPAS MI MEZE Mİ?

        İSPANYOL mutfağının paelladan sonra en ünlü yemeği tapas. Bizim meze ne ise tapas o. İspanya’da nereye giderseniz gidin her köşe başında bir tapasçı bulursunuz. İnsanlar genelde akşamüzeri işten çıktıklarında bir bara uğruyor ve içkinin yanında birkaç tabak tapas ısmarlıyorlar. İçeriği bölgeye göre değişiyor. Yalnızca kabuğu soyulmuş ve üzerine iyi bir zeytinyağı gezdirilmiş domates de tapas sınıfına girer, kızarmış bir küçük tabak sardalya da...

        Bir de “pincha” var. Küçük ekmek dilimlerinin üzerine hazırlanmış olanına böyle deniyor. “Isırık” anlamında. Ama bu konuda da tartışma var. Bazı İspanyollar “Hepsine tapas denir” diyor, bazıları ekmek üstünü “pincha” diye ayırıyor.

        Valencia’ya yolunuz düşerse “Casa Montana”da tapas yemeden şehirden ayrılmayın. Bir ara sokakta 1836’dan beri açık bir tapas bar burası. Son derece sade küçük bir salonun duvarları fıçılarla kaplı. İçeri girebilmek için kapıda epey bekliyorsunuz. Daha rahat bir ortam isterim derseniz içeride rezervasyonlu restoranı da var. Yemekler muhteşem... Hele ton balıklı patates salatası ve kızarmış peynirli pinchası..

        **************

        HORCHATA-FARTONIKILISI

        KÜRESELLEŞME başta mutfak olmak üzere birçok alanı tek tipleştiriyor. Farklılıklar neredeyse yok denecek kadar azaldı, o nedenle kendine has lezzetlerini koruyan ama yayılmamış tatlar bulmak beni çok heyecanlandırır.

        Valencia’nın horchatası tam bu tanıma uyuyor. Süt, yerfıstığı, şekerden hazırlanan bir nevi milk shake benzeri tatlı bir içecek horchata. Ben daha önce içmemiştim. Burada her köşe başında satılıyor. Ama esas geleneksel olan, akşamüzeri bizim beş çayı gibi şehirdeki tarihi “horchateria” lardan birine gitmek ve bir horchata yanına üstü pudra şekerli tatlı ekmek olan farton ısmarlamak... En eski ve ünlü horchateria, katedralin hemen yan sokağındaki Horchateria de Santa Catalina.

        Not: Yazıya, çektiğim çeşitli videoları da ekliyorum. HT Dokun’a muhakkak göz atın...

        Diğer Yazılar