Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ANLAMAMAKTA ısrar ediyorlar ama ben yine hatırlatayım: Ergenekon ve Balyoz davaları usul yönünden çökmüştür ve geri dönüş bence olamaz. Usul, esasa mukaddemdir. Hukukun bu temel ilkesi gereği bu davalarda yargılanan herkesin hakkı beraattir. Ben Balyoz’da 7 kişinin dosyasının Yargıtay’da bekletilmesine de, kimi Ergenekon sanıklarının beraat ettirilmeyip Yüce Divan’a sevk edilmesine de karşı çıktım, çıkıyorum. Hukukun gereğinin bu olduğunu düşünüyorum. Aleni katil ve aleni çeteci olan Ergenekon sanıkları dahi FETÖ sayesinde kurtuldu. Üzücü olan bu...

        MAFYALAŞMIŞ DEVLET VE ERGENEKON

        Askeri vesayet döneminin gazetecilerinin, “Devletin içinde çete vardı. Çeteleşmiş devlet yoktu” söylemini de kasten yanıltıcı buluyorum. O dönem açıkça tamamen çeteleşmiş bir devlet sistemi vardı ve işte bunun adı Ergenekon’du. Oramiral Atilla Kıyat’ın itiraf ettiği gibi faili meçhul cinayetler bir devlet politikasıydı. Devlet adam öldürtmek için mafyaları istihdam ediyordu. Böyle devlet olur mu? Açıkça çeteleşmiş, mafyalaşmış devletti bu! Tüm o faili meçhul katliamları aslında kimlerin işlediği belliydi ama devlet politikası gereği üstü örtüldü. İşte bu Ergenekon’du!

        Katliamlarla beraber gözaltında kayıplar, işkenceler, dayaklar, adam kaçırmalar, cayır cayır köyleri yakmalar her gün yaşanan rutin gelişmelerdi. Uyuşturucu ve silah kaçakçılığı ile fidye, haraç olayları zaten vaka-i adiye olmuştu. İşte bu Ergenekon terör örgütüydü!

        Şimdi birileri bu gerçeğin hiç var olmadığını söylüyor bize... FETÖ hukuken bu Ergenekon’u sözde akladı; çünkü kendisi de kirli ve karanlık bir çeteydi. Türkiye şükür ki bir şekilde bu iki örgütten de kurtuldu. Ergenekon terör örgütü de, Fethullahçı terör örgütü de ayrı ayrı gerçeklerdir. Bunu dürüstçe ifade etmemiz gerek.

        Yalnız “Eskiden beri çetelere karşıydık” diyenlerin, “Devletin zaman zaman böyle illegal adamlara ihtiyacı vardır” cümlelerini kaleme alarak resmen devletin hukuksuz faaliyetlerini ve mafyalaşmayı rasyonelleştiren yazıları olduğunu da hatırlatmak isterim. Birbirimizi kandırmayalım...

        **************

        30 AĞUSTOS: AYRIŞTIRICI DEĞİL, BÜTÜNLEŞTİRİCİ BİR ZAFER

        SİZ bu yazıyı okuduğunuzda Zafer Bayramı’nın 95. yılını kutluyor olacağız. Bayramlar önemlidir. Ama onlardan daha önemli olan, bayram deyince neyi anladığımız, o güne nasıl yaklaştığımızdır... 15 Temmuz’dan beri 30 Ağustos ile 15 Temmuz’u karşı karşıya getirme gayretine girenler oldu. “Yeni bir tarih yazılıyor, 30 Ağustos’un yerini 15 Temmuz alacak” gibi bir alt metin dolaşıma sokulmaya çalışıldı. Biri diğerinin alternatifi gibi bir algı yaratılmak istendi. Halbuki ikisi de bizlerin zaferi.

        Bu anlamsız gayretleri iki tarihe de sonuna kadar sarılarak boşa çıkarabiliriz. Gördüğüm kadarıyla öyle de yapılıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan da, AK Parti hükümeti de 30 Ağustos’u görkemli bir şekilde kutlamaya hazırlanıyor.

        1922’de büyük bir zafer kazanarak yeni bir gelecek inşa etme yolculuğuna başladık, o yolculukta çok şeyler yaşandı. Ancak bugün geldiğimiz noktada yolculuk ve hikâyesi hepimizindir. Nasıl büyük bir mücadeleden geçtiğimizi unutmayalım, ama rahmetli babamın bana hep söylediği gibi denize döktüğümüz düşmanların torunlarını bugün artık dost yapmaya çalışalım...

        **************

        CIP’DE SÜİTLERİ KİM KULLANABİLİR?

        CUMARTESİ günü THY ile business class’ta Hindistan Mumbai’den Nijerya Abuja’ya (Yanlışlıkla Cezayir yazmışım-N.A.) seyahat eden bir yolcunun iddiasını burada aktarmıştım. İstanbul’da 8 saat beklemesi vardı ve CIP’deki odaları kullanmak istediğini, ancak Hindistan’dan geldiği için ona oda verilmediğini, bunun da açıkça ayrımcılık olduğunu ileri sürüyordu.

        Bunun üzerine THY Basın Müşaviri Yahya Üstün aradı ve konunun detaylarını aktardı. Ayrıca bir açıklama da gönderdi. Söylenen şu:

        Süit kullanımı için kullanılan iki bacağın en az birinin ER uçuş listesinde olması gerekiyormuş. Yani uzun menzilli uçuşlarda böyle bir hak sunuluyormuş. Ve o listede Afrika ülkeleri de mevcutmuş. Uzun menzil olması için en az 8 saatlik bir uçuş olması gerekiyor. Yani 8 saat ve üzerinde uçuştan gelip devam uçuşu olacak ve arada 4 ile 7 saat bekleme süresi bulunacak. Ya da devamındaki uçuş en az 8 saatlik olacak. “Öte yandan yoğunluk yoksa özellikle bebekli, hasta ve yaşlı yolculara her halükârda kolaylık tanıyoruz” diye eklediler. (CIP’de 8 süit var. Bunlar içinde bir yatak ve televizyon bulunan küçük odalar. Tuvalet ve duş imkânı dışarıda- N.A.)

        OTEL HİZMETİ DE VAR

        THY’nin business ER aktarmalı uçuşu olanlara bir üst hizmeti daha olduğunu hatırlatmak gerek: Şayet iki uçuş arasındaki bekleme süresi 7 saatin üzerinde ise CIP’deki süitlere değil, otele yönlendiriliyor yolcu.

        Kısacası bu konunun açılmasına sebep olan yolcu, bekleme süresi itibarıyla otel yolcusu imiş, ancak bana gelen bilgi kendisine bu hizmet teklif edilmesine rağmen kabul etmemiş olduğu yönünde. Kısacası, THY herhangi bir ülke ya da coğrafyaya ayrımcılık yapmıyor. Böyle ağır bir itham altında bırakılması hakkaniyetli değil.

        Öte yandan o yolcuya daha ayrıntılı ve net bir şekilde açıklama yapılsa belki böyle bir paylaşımda bulunmazdı. Çok şükür bu topraklarda açık ırkçılık hiç yapılmadı, ancak ırkçılığın hedefi olmuş ve etnik kökeni nedeniyle ayrımcılığa maruz kalmış toplumların bireyleri bu konuda çok alıngan ve hassastırlar, onların hassasiyetini göz önünde bulundurmak lazım. Bu yolcu özelinde konuşacak olursak, yalnızca listeyi göstermek değil, belki sebebini de anlatmak gerekirdi...

        Diğer Yazılar