Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        MÜNİR Özkul’un oynadığı bir film eleştirilince Münir Özkul’un şahsı eleştirilmiş olmaz. Ayrıca rahmetli Münir Bey sadece “Yaşar Usta” ya da “Mahmut Hoca” olarak anılmayacak kadar büyük bir sanatçıydı. Muhteşem bir meddahtı. Komple bir tiyatro ve sinema oyuncusuydu. Bilakis Türk medyası onu sadece 1-2 filmiyle anarak bence bir saygısızlığa imza attı.

        Bahsi geçen popüler Yeşilçam filmlerinin sıcaklığı ve sempatikliği benim de hep hoşuma gitmiştir, ama o filmlerde, özellikle de çok övülen “Yaşar Usta” karakterindeki buram buram kadın düşmanlığı, kadını ikinci sınıf gören zihniyet asla örtülemez!

        KOCALARININ YA DA BABALARININ MALI KADINLAR

        Erkeklerden umudum yok ama kadın okurlarıma ve özellikle kadın köşe yazarlarına buradan seslenmek istiyorum: Lütfen Youtube’dan “Neşeli Günler” ve “Gülen Gözler” filmlerini dikkatle yeniden izleyin. Arzu Film bunları HD olarak restore etmiş ve çok da iyi yapmış. Ayrıca benim yazıma verdikleri nazik ve uygar cevaptan ötürü de Arzu Film’e teşekkür ederim...

        Ben her bilinçli kadının bu iki filmin, biz kadınları “ikinci sınıf insan” gören perspektifinden çok rahatsız olacağını biliyorum. Geçen yazıda örnekleriyle anlattığım gibi “Neşeli Günler” kadına karşı şiddeti normal, hatta meşru gösteren bir filmdi. “Gülen Gözler” ise baştan aşağı kadını “mal” olarak gören bir zihniyeti anlatan senaryo zaten. Kadınlar “babalarının ya da kocalarının malı”. Filmin konusu, dili bu gerçek üzerine. İstediğiniz platformda, istediğiniz TV programında bu dediğimi kare kare de gösterebilirim. Tamamen erkek-egemen bir dille yazılmış ve kadınları “ikinci sınıf insan” olarak gösteren filmler bunlar.

        ÖRNEK GÖSTERİLEN KARAKTER BUYSA...

        Denebilir ki zaten 1977-78 Türkiye’sinde bütün filmler böyleydi. Bırakın 1977 Türkiye’sini, bugünün birçok dizisi farksız mı? Haklısınız ama kadın karşıtlığı yapılan o filmlerin ve dizilerin hiçbiri övülmüyor, karakterleri insanlara örnek gösterilmiyor. Bilakis o filmler medyada haklı olarak hep kötüleniyor.

        Öte yandan “Gülen Gözler”in Yaşar Usta karakteri neredeyse medyanın tümü ve birçok köşe yazarı tarafından göklere çıkarıldı...

        İSYANIM BUNADIR!

        Evet Yaşar Usta’nın onurlu ve fedakâr duruşu övgüye layıktır ama aynı karakterin dehşet ataerkil ve kadınları “babasının ya da kocasının malı” olarak gören gerici zihniyeti üzerinde neden hiç durulmuyor? Film boyunca kadınlardan “alınacak-verilecek mal” gibi bahseden, asla onların görüşünü sormayan bir karakterden bahsediyoruz. O kadar erkekçi, o kadar ataerkil ki kızlarının hepsinin ismini erkek ismi koymuş. Erkek beklemiş, olmayınca da ismi dahi değiştirmemiş! Sürekli sofrada kızlarına, “Bu evde benim dediğim olur. Benim istediğimle evleneceksiniz. Sizi istediğime veririm, istediğime vermem” diyor. Kızlarının hiç tanımadığı ve yüzünü bile görmediği “görücü”ler eve gelip duruyor ve 2018 ortamında bu Yaşar Usta, Türk medyası tarafından “Şehirli, çağdaş ve kıymetli bir baba” muamelesi görüyor. İşte benim isyanım bunadır!

        ERKEKLERİN EN ÖZGÜRLÜKÇÜSÜ BİLE MEMNUN

        Kızları ve eşinin hayatı, bu tahakkümü yüzünden sürekli Yaşar Usta’ya karşı oyun içinde oyun hazırlamakla geçiyor. Ve bunun üzerinden komedi üretiliyor. Aynı şekilde bir sahnede kendisine itiraz ettiği için Yaşar Usta, Müjde Ar’ın oynadığı “kızı İsmet”i sert biçimde tokatlıyor. Yani burada da kadına şiddet normal gösteriliyor.

        Kısacası “Gülen Gözler” filmi baştan sona kadın kimliğinin ve onurunun aşağılandığı bir filmdir! Yaşar Usta karakterini sevimli ve masum göstermek, kadınların erkek tahakkümü altında yaşamasını onaylamak demektir. Sonuna kadar özgürlükçü bile gözükseler erkekler bu tahakküm ve boyunduruk düzeninden çok fayda gördükleri için mutlular. O yüzden bana saldıran erkek yazarlara şaşırmıyorum...

        GELİN KADINLAR OLARAK BURADA BİRLEŞELİM...

        Ama biz kadınlar, hangi görüşten ve hangi yaşam tarzından olursak olalım bu kahrolası kölelik düzeninin bir şekilde mağdurlarıyız. Lütfen bu noktada partiler arası siyaseti unutalım. Gelin kadınlar olarak erkeklerin iktidar kavgalarının aleti olmayalım. Başka konularda ayrışma yaşasak da erkek boyunduruğuna karşı kadın hakları için beraber hareket edelim...

        ***********

        TÜRKİYE İÇİN DE ‘TİME’S UP’

        GEÇEN yılın en önemli gelişmelerinden biri Hollywood’daki devrimdi. Kadın dayanışması, tacizci erkek tahakkümünü yerle bir etti. Dokunulmaz zannedilen en güçlü erkek yapımcılar bile kadınların gücü sayesinde yaptıklarının bedelini ödediler.

        Geçtiğimiz günlerde dağıtılan Altın Küre ödüllerine de kadınlar siyah elbiselerle geldiler ve “Time’s Up” diyerek, erkek boyunduruğuna meydan okudular.

        Türkiye’nin kadınları olarak bu mücadeleyi örnek almamız gerekir... Türk sinema, televizyon ve medya sektöründe de benzer şeyler olmuyor mu? Bence bizlerin de “Zamanı geldi” diyerek mücadele etmemizin tam sırası!

        ‘CADI AVI’ DİYEREK SULANDIRILAMAZ

        Değer verdiğim bir insan olan Serdar Turgut’un bu onurlu mücadeleyi “Cadı avı” diyerek sulandırmaya çalışması kabul edilemez! Tarihte ilk kez kadınlar, kendi sektörünün tepesinde olan ve onları yöneten erkek tahtını sallıyor ve ilk kez erkekler, kadın dayanışması karşısında büyük bir korku içindeler.

        Bu rüzgâr belki Türkiye’ye uğrar diye medya sektöründeki erkekler de korkuyor ama nafile... Macun tüpten çıkarsa bir daha geri girmez. Biz kadınlar eğer “erkekler arası iktidar kavgalarının esiri” olmaktan kurtulursak, farklılıklarımızı paranteze almayı becerebilirsek çok büyük devrimleri başarabiliriz. Yeter ki buna inanalım...

        Diğer Yazılar