Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ÖNCELİKLE temel prensibi koyarak başlayayım: Kamuya açık yayınlar yapan televizyon ve radyo kanallarını denetleyen kurumlar birçok ülkede var ve bu, anlaşılır bir şey. Bizde bu işi yapan RTÜK. Tamam, RTÜK’ün bir işlevi var, kamu yani bizleri kollamak için yayınların temel prensip ve içeriğinin belli kriterlere uygun olup olmadığını kontrol etmek. Peki öyle mi yapıyor bizim RTÜK hakikaten? Verdiği kararları objektif kriterlere mi dayandırıyor? Ceza keserken adil, ölçülü ve makul mü davranıyor?

        RTÜK üyeleri ve belki de üyelerin aileleri dışında bu sorulara “evet” cevabı verecek kişi olduğunu sanmıyorum. Açın televizyonları bakın, RTÜK nerede müdahale etmiş, kime ne ceza kesmiş? Neden kesmiş? Ya da kime kesip kime kesmemiş? Açıkçası bu soruların cevaplarını mantık çerçevesine oturtmak mümkün değil.

        BOĞAZ KESMEK NORMAL, ÖPÜŞMEK SAKINCALI

        Mesela bir dizide bir insanın boğazı doğranıyor, kafası kesiliyor ve buna ceza verilmiyor. Ancak aynı RTÜK ne hikmetse başka bir dizide birbirine âşık bir çiftin romantik öpüşmesine fahiş bir ceza kesiyor. Bakın, yakın zamanda “Çukur” için kesilen öpüşme cezasına... Şimdi iki gencin öpüşmesi genel ahlaka aykırı da onca şiddet, mafya ahlaka uygun mu?

        Ya da bir programda şahsi sebeplerle edilen hakaret, ceza konusu olmazken, başka bir programda vahşi bir terörist saldırının olduğu gün bir yorumcu teröristlere hakaret etti diye ceza alırsa bu adil mi?

        Daha önce de sorunlar vardı ancak RTÜK son dönemde maalesef adalet terazisini iyice kaybetti. Kararlarında ölçü ve denge kalmadı. “Çukur” dizisi Show TV’de olduğu için söylemiyorum. ATV-A Haber gibi kanallara verdiği kimi cezalar bakımından da anlaşılmaz bir tablo var.

        Halbuki son derece adaletsiz bir şekilde ceza dağıtacağına oturup bizlerin aklıyla alay eden dizi kesmelerle ilgilense... Tamam, uzun reklamlara girmiyorum bile ama reklamdan önce ağırlaştırılmış şekilde akan sahne (Bu konuda Hıncal Uluç’un “Bu RTÜK ne işe yarar, bilen var mı?” başlıklı detaylı yazısını okumanızı tavsiye ederim-N.A.), onca bekledikten sonra geri alınıp finale ermeden dizi kesilince neden RTÜK’ün aklına biz izleyicilerin hakkını korumak gelmiyor?

        Kısacası, her kanalda ve neredeyse her dizide onca şiddet, onca silah, onca külah ve bir de seyirciye saygısızlık diz boyu iken RTÜK bula bula iki gencin öpüşmesini mi “sakıncalı” buluyor? Vurmayı, kırmayı toplum sağlığı için sakıncasız, aşkı sakıncalı gören bir zihniyet güya toplum yararını gözetmek için orada duruyor. Geçtim bunların biz izleyicileri korumasını, Allah bizi bunlardan korusun!

        ***********

        ADALET BAKANLIĞI O DİZİYİ ŞİKÂYET ETTİ Mİ?

        ADALET Bakanlığı’nın henüz yayınlanmaya başlamayan bir diziyi RTÜK’e şikâyet ettiğiyle ilgili bir haber dün geniş yankı uyandırdı. Ben de işin detayını öğrenmek için bakanlığa sordum. Mesele şu:

        Yakında “Avlu” adlı bir dizi başlayacak. Henüz kendisi yayınlanmıyor ama fragmanları dönüyor. Bakanlıktan bana verilen bilgiye göre bu fragmanları gören infaz kurumu memurları infiale kapılmışlar ve bakanlığa çok sayıda şikâyet olmuş. Bunun üzerine de dün bakanlık, RTÜK’e başvurmuş. RTÜK ise başvuruyu geri çevirmiş.

        Neden geri çevirdiğiyle ilgili kesin bir bilgi alamadım ama herhalde henüz yayınlanmadığı ve dolayısıyla bir kanaat oluşamayacağı için... Bu arada ben fragmanları izledim. Orada mahkûmlar arasında şiddeti çağrıştıran sahneler, kesici birtakım aletler gördüm ama memurlara yönelik olumsuz bir örnek görmedim. Ancak varsa da burada bir ikilem doğacak. Bakalım dizi başlayınca RTÜK ne diyecek? Şayet infaz memurları şiddet uygular bir pozisyonda resmedildiği halde ceza kesmezse şiddete yönelik tavrında temel olarak yanlışlığını sürdürse de kendi içinde tutarlı olacak, ancak ceza keserse yeni bir tartışmanın fitilini ateşleyecek: Şiddet mahkûmdan, mafyadan gelirse RTÜK için sorun değil ama infaz memurundan gelirse sorun mu?

        ***********

        CESUR BİR SİYASETÇİNİN ARDINDAN...

        PAZARTESİ günü Hasan Celal Güzel’in ölüm haberini aldığımda yüreğime bir taş oturdu. Dikkatle takip ettiğim, bence Türkiye’nin efsane siyasetçilerinden biriydi Güzel. Çok sık olmasa da telefonla konuştuğum bir büyüktü. İki ayda bir çıkardığı “Yeni Türkiye” Dergisi için benden de birkaç kez yazı istemişti. Maalesef aniden, erken denebilecek bir yaşta aramızdan ayrıldı...

        Ölümünün ardından, pazartesi gece yarısı Veyis Ateş’in, Güzel’in hayatını anlattığı “Akılda Kalan” programını Habertürk TV’de yeniden izledim. Öyle duygulandım ki... Enfes bir program yapmış Veyis...

        28 Şubat askeri darbesi esnasında darbeci generallerin doğrudan hedefi olmadığı halde darbeye direnen sadece iki siyasetçi vardı: Biri dönemin Liberal Demokrat Parti Lideri Besim Tibuk, diğeri ise Hasan Celal Güzel. Geri kalan bütün siyasetçiler darbeyle devrilen Refahyol-BBP hükümetini yalnız bıraktılar, hatta utanmadan darbecileri desteklediler. Mülkiye yıllarından beri çok yakın dost olan Tibuk ve Güzel ise hiç taviz vermeden dönemin darbeci TSK’sı ile kavga etti ve meşru sivil hükümetin yanında yer aldı.

        Hasan Celal Güzel askeri vesayetin zulmüne karşı o kadar cesur konuşuyordu ki darbeciler bu duruma tahammül edemeyerek onu tutukladılar. Tıpkı Recep Tayyip Erdoğan gibi Güzel de 28 Şubatçılar tarafından hapse atıldı. Buna rağmen mücadelesinden taviz vermedi. Askeri vesayetin mağlup edilmesinde onun manevi payı çok büyüktür...

        Daha sonra FETÖ vesayetine karşı da meşru seçilmiş, sivil siyasetin yanında durdu Güzel. Gerçek bir demokrattı ve aynı zamanda çok kitap okuyan entelektüel bir siyaset adamıydı. Türk sağı son 50 senelik tarihindeki her türlü değerli girişimin içinde olmuş bir ismi kaybetti...

        Diğer Yazılar