Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        6’lı masa birbirinden ayrı dünya görüşlerine sahip partilerden oluşuyor. Bunu artık gözü kapalı tekrar ediyoruz.

        Bu farklılıkların geleceğe dair ortak bir vizyon üretmesi, ardından da yine ortak bir aday belirlemesi bekleniyor. Bugün itibariyle kamuoyuna açıklanacak metinler ve anayasa değişikliği önerilerinin ardından bu sürecin hızlanması muhtemel.

        Adaylık tartışması, bu metin ve önerilerle ortaya çıkacak süreçle kısa süre gündemin gerisine düşebilir. Ancak ifade ettiğim gibi, sadece kısa bir süre.

        Çünkü muhalefet adaylık konusundaki mevcut durumun, kendi stratejilerinin bir parçası olduğunu söylese de bu tez sıcak gündem içinde karşılık bulmuyor.

        Öncelikle seçime artık sadece 6-7 aylık bir zaman kaldı. Dolayısıyla muhalefetin adayının kim olduğu sorusu, iktidarın bu yöndeki psikolojik baskısı, manipülasyonu gibi yaklaşımlarla geçiştirilemeyecek bir ağırlık kazandı.

        Bir diğer boyutu, 6’lı masa toplantılarında alındığı ifade edilen kararlara rağmen, adaylık tartışması başından itibaren ve esasen genel başkanlar düzeyinde devam ediyor. Hem de tüm sıcaklığıyla ve sert restleşmelerle.

        ALINAN KARARLARA RAĞMEN

        İYİ Parti, gerek genel başkan, gerekse partinin önemli isimleri ve yetkili makamları üzerinden doğrudan ve dolaylı pek çok mesajla bu tartışmayı hep sıcak tuttu. “Kazanacak aday” tanımı üzerinden yürüyen bu strateji, gayet açık biçimde CHP liderinin adaylığını uygun görmeyen bir hamle olarak varlığını koruyor.

        Demokrat Parti, genel başkanı eliyle masadaki bazı partileri doğrudan hedef alan açıklamalarla tartışmada yer buldu. Örnekler artırılabilir.

        Burada çok ilginç bir nokta daha var.

        CHP’nin adaylık konusunu tartışmama yönünde masada alınan karara riayet ettiği, dolayısıyla da masa adabına uygun davrandığı gibi tuhaf ve yaygın bir görüş var.

        Önce şöyle bir anekdot aktarayım.

        Meral Akşener’in Habertürk’te katıldığı son televizyon programında ortaya koyduğu net tavrın hemen ardından, İYİ Parti yönetiminden bir isimle, yarım saati aşan bir konuşma yaptık.

        “Madem adaylık konusunu tartışmama yönünde bir karar var. Sayın Akşener’in bu açıklamaları alınan bu kararla çelişmiyor mu?”

        Aldığım cevap gayet netti:

        “Biz isimler üzerinden bir tartışma yürütmüyoruz. Kazanacak aday diye bir tanım üzerinden yapılıyor tüm konuşmalar. Seçimi kazanma yönündeki kararlılığımızı ve bunun her hesabın üzerinde olması gerektiğini içeriyor. Kişileri konuşmuyoruz, ilkeleri esas alıyoruz.”

        Devamındaki soru şuydu:

        “Karşınızda bir hesap mı görüyorsunuz, mesela CHP böyle bir hesap peşinde mi?”

        “Bir hesap ya da gizli gündem görmüyoruz. Dayatma istemediğimizi, asıl hedefin seçimi kazanmak olduğunu, o nedenle de kimin aday olacağı tartışmasının da bu zeminde ele alınması gerektiğini ifade ediyoruz.”

        Muhatabımdan duymadığım ama belirgin olarak hissettiğim rahatsızlık şuydu.

        Yaklaşık bir yıldır çıtayı her gün biraz daha yükselterek adaylığını fiilen ilan eden Kılıçdaroğlu’nun yaklaşımı, İYİ Parti tarafında masa adabına ve alınan kararlara uygun bulunmuyor.

        Bunun bir başka ifadesi şöyle olabilir. Eğer Kılıçdaroğlu masada alınan kararların aksine kendisi üzerinden bir adaylık gündemi oluşturmasaydı, bu yönde tepkiler ve çıkışlar gelmezdi.

        28 KASIM VE 3 ARALIK ÇIKIŞ OLABİLİR Mİ?

        Bu sınırlar elbette çoktan aşıldı. Karşılıklı restleşmelerle hayli sert sözler ortaya çıktı. Unutmadan, İYİ Partili Yavuz Ağıralioğlu’nun partisinin görüşlerini temsil etmediği tezi de herhalde siyasi pratikte sadece tebessümle karşılanabilir.

        Bugünkü toplantıda ve ardından 3 Aralık zemininde 6’lı masa kamuoyuna birlik-beraberlik görüntüsü verecek. Yazının başında söylediğim gibi gerek açıklanan metin ve öneriler, gerekse bu birlik görüntüsü muhalefet cephesine son aylarda kaybettikleri “söylem üstünlüğü”nü yeniden kazandıracak bir çıkış sağlayabilir mi?

        Söylem üstünlüğü tanımına başından beri karşı çıkıyorum, iktidar tarafının sağladığı daha çok “eylem üstünlüğü” olarak görülebilir.

        Ancak her durumda 6’lı masanın bu yeni toplantı ve önerilerle beklediği çıkışı sağlaması hiç kolay görünmüyor.

        Çünkü tepkisel yaklaşımlarla adaylık tartışmasını sadece “iktidarın dayatması” olarak tanımlarken, siyasetin sahici gündeminden uzaklaştıklarını ve toplumun da bu durumu kafa karışıklığı olarak gördüğünü henüz yeterince fark etmediler.

        Diğer Yazılar