Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BİLİYOR musunuz? İnsan kendi kendisini, mutluluğunu ve başarısını sabote edebilir. Ciddi bir kişilik bozukluğu olarak kabul edilen bu psikolojik hastalık bir çeşit mazoşizm olup profesyonel uzmanlar tarafından DSM-III-R kategorisinde tartışılmakta ve bazı temel kriterlere göre teşhis edilmektedir. Korkarım ülke olarak geçtiğimiz zor dönemlerden dolayı birçoğumuz bu rahatsızlığın emarelerini göstermeye başladık. Psikolog doktor arkadaşlara da danışarak özetlediğim, Vikipedi’de de listelenen belirtileri isterseniz objektif olarak hep birlikte gözden geçirelim. Böylesi kişiler:

        1. Kendisini üzen ve sıkıntıya sokan bireyleri ve fikirleri “kendisine en yakın” olarak seçerek hayatlarını onlara adamaya eğilim gösterirler.

        2. Önlerine yaşadıkları mutsuzluklardan kurtulabilecekleri imkânlar koyulsa bile verdikleri yanlış kararlardan (zarar gördüklerini fark etseler de) bir adım geri atmazlar. Sabit fikirlidirler.

        3. Kendilerine sunulan bütün makul açıklamaları ve önerileri duymazlıktan gelirler.

        4. Çevrelerindeki mutluluk veren pozitif olayları takip ederek negatif yorumlarda bulunmak için çaba gösterirler.

        5. Her konuda açılan tartışmada kendi fikirlerinin “saldırıya” uğradığını sanarak agresifleşirler.

        6. Toplum içerisinde eşlerine ve diğer aile bireylerine işyerlerinde iş arkadaşlarına aşağılayıcı tavırlar sergilerler.

        7. Kendilerini ve aile bireylerini her türlü eğitici, zevk verici aktivitelerden uzak tutarlar.

        8. Fikirleri sorulduğu zaman açıklamakta güçlük çekerler, savundukları konu hakında kendileri bile büyük ikilem içerisindedirler.

        9. Empati, demokrasi, özgürlük ve doğruluk kavramlarını sık sık dile getirdikleri halde gereğini yerine getirici tavırlar içerisinde değillerdir.

        Bu kriterleri ilk okuduğumda kafamın en çok takıldığı 4. madde oldu. Sanırım bir yazar olarak en çok bu tavra şahit oluyorum. Sayısız örneğini bulmak için en kolay yöntem internetten (hangi gazete olduğu önemli değil) içeriği “mutlu” olan bir habere tıklamanız yeterli. Haberi okumanıza da gerek yok. Direkt olarak okurların yazdıkları yorumlara bir göz atıverin. Ülke olarak gurur duyacağımız başarılar, yeni atılan adımlar, bilimsel yenilikler, hayatı kolaylaştıran yeni teknolojik buluşlar... Bu tür haberler karşısında yorumların “pozitif ve destekleyici” olacağını sanıyorsunuz değil mi? Maalesef! Hiçbir pozitif haber, hasta ruhların “negatif” yorum yapmalarını, saldırmalarını engelleyemiyor. Berrak bir bardak suya bir parça çamurlu su damlatma aşkıyla klavyede döktürülmüş çirkinlikleri (gazete engellemediyse) bireysel çekişmeleri paylaşıyor ve bundan büyük haz duyuyorlar.

        Yazılarımda sıklıkla yinelediğim “Ülkemizde ilk ele alınması gereken problem eğitimdir” sözümde, ben bile ikileme düştüm geçen hafta... Bilimsel hayatımda beni en çok gururlandıran bir bilimsel habere, Türk bilim adamımız Dr. Aziz Sancar’ın Nobel Ödülü almasına bile negatif yorum yapan “eğitimli” insanlarımızı gördükten sonra fikrimi değiştirdim. Belki de ülkemizde ilk ele alınması gereken problem bilinçli olarak hortlatılan “ruh hastalığı”mıza bir çözüm bulmak. O kadar hastayız ki birbirimizi öldürüyoruz, öldürdükten sonra da ölenin görüşüne göre “üzülüp üzülmeme butonu”muza basıyoruz. O kadar hastayız ki bir aile, bir vatan, tek bir millet olamıyoruz. O kadar hastayız ki hiçbir milli mutluluk ve başarıyı milliyetçilik duygularıyla kutlayamıyoruz.

        200 milletin, her dinden ve renkten insanın tek bir bayrak altında toparlanarak birlik içerisinde yaşadığı, sabahları okullarda milli antların içildiği (yani çekinmeden “Ne mutlu Amerikalıyım” denilebildiği), kendi pasaportunu taşıyan bilim adamı, Nobel ödülü aldığında bile “Bir Türk” diyerek kökenini onore ettiği ülkede, ABD’de yaşıyorum. 10 bin kilometre fiziksel uzaklıkta, bir nefes yakınlıkta hissettiğim ülkem insanlarına bilim haberleri yazmak için bilgisayarın önüne oturduğumda bazen vatanımla ilgili kötü bir haber alıyor kördüğüm olmuş duygularımla ve adeta zincire vurulmuş beynimle sizlere buradan seslenmeye çalışıyorum. Farkındaysanız içerisinde bulunduğumuz ruhsal hastalık sırf huzurumuzun, vatan bütünlüğümüzün değil tek çıkış yolumuz olan bilimin de katili... İnsanın ne bilim okuyası kalıyor ne de bilim yazısı...

        Hastayız! Kabul edelim ki iyileşebilelim...

        Diğer Yazılar