Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bilimsel gerçekler kafamda oluşan soruları yanıtlayamadığı zaman beni en çok rahatlatan şey, bilim dışı kitaplar okumak, konuşmak ve kendim gibi düşünenlerden ziyade konuları farklı ve başka perspektifle irdeleyenlerin yorumlarını almak. Şu sıralar kafama en çok takılan şey “gelişmiş” bir varlık olmanın kriterlerinin neler olduğu üzerine... Konuyla ilgili ne okursam okuyayım, kiminle konuşursam konuşayım aldığım yanıtların hiçbiri bana tatmin edici gelmiyor. “Gelişmişliğin karşıtı olan ilkelliğin tanımı nedir?” diye bakarsanız da kendinizi mağara devrinde buluyorsunuz.

        Milim milim, hassasiyetle kazıp (taksonomik adıyla homo sapiens, yani “insan”la bağlantısı olan) fosilleşmiş kemikleri çıkararak inceleyen arkeolog ve paleontologlar “yaşam ağacımızda” geriye doğru giderek tablolar oluşturmuşlar. O tablolara bakıldığında özellikle son 6 milyon yıl içerisinde günümüzdeki modern insana ulaşılıncaya kadar 20 (kimi uzmana göre 30) civarında evrimsel tür olduğu dikkati çekiyor. Şimdiye kadar bulunan kafatasları ve iskeletleri ait oldukları döneme göre (tarihi olarak) sıraladığımızda ise o çok meşhur ve çok tartışmalı “maymundan insana evrim tablosu” ortaya çıkıyor. Yani insanoğlunun ilkellikten gelişmişliğe doğru bu sırayla bir geçiş gösterdiği iddia ediliyor...

        Bu tabloya eklemek üzere yaklaşık 2 ay önce yeni bir ilkel insan türü daha keşfedildi. “Homo naledi” olarak isimlendirilen bu akrabalarımızın beyni sadece iri bir portakal büyüklüğünde, boyları ise 150 santimetre. Kemikleri incelendiğinde tırmanma ve koşma yeteneklerinin bizlerden çok çok daha gelişmiş olduğu görülüyor. Yeni yılın ilk aylarında homo nalediler hakkında şimdiye kadar açıklanmayan diğer buluşların da ilan edileceği söyleniyor. Temsili resimlerine bakınca etkilenmemek mümkün değil. Maymun ile insan arasında ilginç görünüşlü bir varlık... 2 ya da 3 milyon yıl önce yaşamışlar. Geriye kalan sadece kemikler... Duyguları, aile düzenleri, birbirleriyle ilişkileri hakkında hiçbir fikir vermiyor o kemikler. Biz “gelişmişler” onları ilkel sınıfına yerleştiriyoruz. İlkellik derecelerini mağaralarında bulabildiğimiz kullandıkları aletlere ve tahmini yaşam şekillerine bakarak değerlendiriyoruz. Bir de kafataslarını inceleyerek (bilimsel bir kriter olmadığı halde) beyin boyutlarını ölçüyor ne derece zeki oldukları konusunda tahminlerde bulunuyoruz.

        “Gelişmişlik kriterlerimize” bir göz attığım zaman düşünmeden edemiyorum... Acaba bundan 300-500 bin yıl sonra geleceğin insanoğlu (ya da başka gezegenlerden gelen canlılar) bizlerin fosilleşmiş kemiklerimizin yanında bulunan elektronik aletlerimize göre mi “gelişmişlik” derecemize karar verecekler? Belki de makineli tüfekler, savaş uçakları, nükleer santrallardan arta kalan kalıntılar ve de doğada yok olamayan plastik çöplere bakarak yaratıcılık seviyemizi belirleyecekler. Kafataslarımız da pek küçük değil maşallah! 1300-1800 gram beyinle ne kadar zeki varlıklar olduğumuz teşhisini koyacaklardır mutlaka.

        Biraz önce de söylediğim gibi kemiklerimiz yaşam şeklimiz hakkında hiçbir fikir vermeyecek. Fosillerimizin bulucuları, sahip olunan teknoloji ve o taşınan (yaklaşık) 2 kiloluk beyne rağmen gezegeni sınırlara ayırdığımızı, biribirimizi ve canlı olan her varlığı öldürdüğümüzü, bireysel çıkarlar için kendi tanımladığımız “insan” tanımlamamızın sınırlarını sürekli aştığımızı asla bilmeyecek ve bizi “gelişmiş homo sapiens” olarak dünya tarihine yazacak.

        Grup halinde yaşayarak birbirini kollayan, aile mefhumuna sembol fillerin, sadece acıktığı için avlanan karnivorların (etobur), altruizmin ne olduğunu kendi türünden olmayanların yavrularını da kollayarak bize öğreten tüylü 4 bacaklıların, insanoğluna sadakatiyle örnek olan köpeklerin ve türlerini tükettiğimiz tüm hayvanların da fosilleşmiş kemikleri bulunacak yüzyıllar sonra. Ama o kemiklerin yanında gelişmiş teknolojik aletler, kontrol etme içgüdüsüyle geliştirilmiş silahlar bulunamayacağı için gezegenin “ilkel” varlıkları olarak taksonomideki yerlerine yerleştirilecekler.

        Gerçekten... Gelişmişliğin tanımı sizce nedir? Elle tutulamayan, gözle görülemeyen bazı değerlerin gelişmişlik sınıflamasında hiç mi rolü yoktur?

        PLASTİK ÇÖPTEN KURTULMAMIZA AZ KALDI

        Geçen hafta Environmental Science and Technology adlı bilimsel dergide yayımlanan bir makalede plastik yiyen kurtçuklar bulunduğu ve bu kurtçukların (mealworms, un kurdu) çöplerde kullanılarak çevre kirliliğine sebep olan büyük bir sorundan kurtulunabileceği ilan edildi. Paketlemede kullanılan beyaz köpük üzerinde yapılan ilk denemede un kurdunun köpüğü delik deşik etmesi, araştırmayı gerçekleştiren Stanford Üniversitesi bilim insanlarını derhal buluş üzerine patent yazmaya yönlendirdi. Plastiğin kurtlar tarafından yiyecek olarak kullanılmasının ardından ortaya çıkan atık ise sadece karbon ve karbondioksit. Yapılan basın toplantısında araştırmacılar, bu buluşa rağmen tüketicilerin plastikleri normal çöpe değil geri dönüşüm çöpüne atmaya devam etmeleri gereğinin altını çizdi.

        ÇEVRE KİRLİLİĞİNİ AKCİĞERLERİMİZDEN ÇOK CİLDİMİZ ARACILIĞIYLA ALIYORUZ

        Washington Üniversitesi bilim insanları, çevre kirliliğinin sadece akciğerleri etkilediğini düşünmenin yanlış olduğunu, aslında birçok toksik maddeyi cildimiz aracılığıyla sünger gibi içimize çektiğimizi ve kan dolaşımımıza davet ettiğimizi açıkladı. Araştırmacı John Kissel, yaptığı basın toplantısında, özellikle kozmetikler ve vücut losyonları aracılığıyla ftalat isimli esterlerin cilt yoluyla alındıktan sonra kansere ve de kısırlığa yol açtığını, hamilelikte bebeklerin organ gelişimine etki ettiğini belirtti.

        GENÇLER İNTERNET YÜKSEK TANSİYONA NEDEN OLUYOR

        Başlığı okur okumaz gençlerimizin “Yok ya!” dediklerini duyar gibiyim. Ama maalesef Journal of School Nursing isimli bilimsel derginin son sayısında çıkan bir araştırmaya göre, 14-17 yaşları arasındaki gençlerde 2 saati aşkın internet kullanmanın yüksek tansiyon geliştirdiği gözlenmiş. Ardında yatan sebep olarak internetin yan etkileri sayılmış: Hareketsizlik, internet başında yemeyle gelen obezite, depresyon, asosyallik, anksiyete atakları. Evlerdeki bilgisayarlar dışında cep telefonlarında da internet bulunmasıyla, geçen senelerde gözlenen yüksek tansiyon oranında artış ve buna bağlı olarak gelişen diğer rahatsızlıklar bu yıl daha çok görülmeye başlanmış.

        Diğer Yazılar