Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        KEREM Bürsin! “Güneşi Beklerken” adlı televizyon dizisinde aldığı rolle genç kızların kalbini çalan yakışıklı genç. Geçen haftaya kadar tanımıyordum açıkcası. Nereden tanıyabilirim ki? Yurtdışında yaşıyorum, dizi film seyretmiyorum, magazin haberlerine ise pek ilgim yok. Houston’da sık sık bir araya geldiğimiz Türk arkadaşlarımızdan Çiğdem Bürsin’in oğluymuş meğer. Bayan arkadaşlar “Kerem buradayken bir araya gelelim” dediler. “Vaktim yok” dedim önce. Hayranlarının, etrafında toplanıp olmadık sorular yöneltmesi sanatçıyı taciz etmek gibi geliyor bana.

        Fakat düzenlenecek toplantının asıl amacı açıklandı daha sonra: Ülkemizde maddi sıkıntıdan dolayı okuyamayan kız çocuklarımıza bağış toplamak. Zaten senelerdir bu işe başını koymuş, canla, başla, 3-5 kuruşu bir araya getirip yardım paralarıyla okutulan kızlarımıza birkaç isim daha eklemek için çırpınan, özellikle Deniz Demirörs tarafından kafalarımıza vura vura (!) oluşturulmuş bir gönüllü grubumuz var burada. Fakat yurtdışında büyümüş, çevresinde büyük bir hayran kitlesi oluşturmuş bir sanatçı gencin, ülkesinde okuyamayan kız çocuklarını düşünmesi, onlar için tatilinden vakit ayırarak böylesi bir aktivitede rol alma inceliği göstermesi pek alışılagelmiş bir şey değil.

        Öyle görünüyorki Kerem bir annenin evladının değer yargılarını oluşturmadaki etkisini gözleyebildiğimiz çok güzel bir örnek. Ne kadar yurtdışında yaşarsan yaşa, ne kadar maddi sıkıntılarını kökünden halletmiş olursan ol, eğer iyi bir insansan, eğer ülkesini seven gerçek bir vatandaşsan “Benden sonra tufan” diyemiyorsun. Böylesi ailelerin çocukları da aynı duyguları hayatları boyunca taşıyorlar. Oğlan çocuklar annelerinin ayna yansımasıdırlar. İşte sırf bu yüzden, özellikle bugünlerde gelecek nesillerin annesi olacak, maddi sıkıntılar içinde kıvranan kız çocuklarımızın “Okumak istiyorum” çığlıklarını duymamız şart.

        İnsanların kafasını kesecek kadar gözü dönmüş teröristlerin, görevi başında iken her türlü yolsuzluğu işinin gereği gibi görenlerin, evinde eşini dövenlerin, sokakta savunmasız hayvana tecavüz edenlerin okumuş, sevecen, kendisiyle barışık, hümanist anneleri olmadığı kesin. Bir ülkenin geleceğini kurtarmak herhangi bir siyasi inanışın başa geçmesiyle değil, süregelen sorunların ardında yatan ana sebebi bulup bireysel bir şeyler yapma çabasıyla olur. Her gün “Bu hükümet” ya da “Bu ülke” diye başlayıp sonsuz eleştirilerle sözüne devam eden her bir kişi ülkesinin geleceği için bireysel rolünü ne kadar yerine getirmektedir? Bir ülke Twitter ve Facebook gibi sosyal ağlar üzerinden süslü kelimeler paylaşarak kurtarılmıyor maalesef. Aynanın karşısına geçip sormakta fayda var: Ayda 60 lira vererek hiç tanımadığım ama ülkemin evladı olan bir kız çocuğunu okutamaz mıyım? Hadi onu yapmadım, hemen yanı başımdaki bir devlet okulunun kapısını çalıp “Başarılı ama maddi durumu iyi olmayan öğrencilerinizden birinin bu yılki kitap masraflarını ben karşılamak istiyorum” diyerek bir çocuğun gizli kahramanı olmayı neden düşünmedim?

        Yazımın başında söyledim Kerem Bürsin’i tanımıyordum diye. Youtube üzerinden katıldığı sohbetlere bir göz attım buluşmadan önce. Katıldığı TV programlarında konu dönüp dolaşıp düzenli spor yaptığı için karnındaki “baklavalara” getirilmiş nedense... Seyirciler arasıdaki bayan hayranları arkasından “Aç aç” diye tezahüratta bulunuyorlar. Bakakaldım! Kerem geçen hafta sonu ülkesinden binlerce kilometre ötede, Houston’da katıldığı toplantımızda karnını değil gönlünü açtı bize. Benimle birlikte ülkesinde okumak için çırpınan kız çocukları için 3-5 dakika konuştu. 40-50 katılımcıdan 11 kız çocuğu okutacak bağış toplandı bir anda. Benim kendisi hakkında yazacağımı ise son anda öğrendi. Reklam peşinde değildi anlayacağınız. Eve döndükten sonra eşim kırık Türkçe’siyle günün yorumunu yaptı bana: Genç bir sanatçı, bir bilim insanı, 40 seven kalp, 11 çocuk... İşte vatan böyle sevilir.

        Erkeğin arkasındaki kadın

        HER başarılı ve başarısız erkeğin arkasında yatan kadının, anneleri olduğu Amerikan Psikoloji Derneği’nin (APA) yaptığı bir derleme yazısıyla vurgulandı ve kitap haline getirildi. Yazarlardan Kate Stone Lombardi bütün araştırmaları 5 madde halinde özetledi:

        1. Bazı kültürlerde erkek bebekler daha 3 aylıkken sütten kesilip mamayla besleniyor ve anne tarafından mümkün olduğunca kucaklanmıyor. Amaç büyüdüğünde erkeğin sert mizaçlı olması, duygusallıkla yanlış kararlar vermemesi. Bu şekilde yetişen erkeklerde paranoya, depresyon, kadınlara nefret ve saldırganlık görülüyor.

        2. Annesine yakın büyüyen çocukların okul başarıları daha yüksek. Fakat bu yakınlığın çeşidi ileri yaşlarda tamamen farklı şekle bürünebiliyor. Eğer anne fazla koruyucu ise çocuk kendine güvensiz, her şeyi kadından bekleyen bir erkeğe dönüşüyor. Eğer anne çocuğu belli prensip ve disiplinle büyütüp kendi problemini kendisinin çözmesi için teşvik ediyorsa erkek eşine yardım eden, özgüveni olan yaratıcı bir kişilik geliştiriyor.

        3. Anne oğlunun her dediğini yerine getirip kız çocuklarından farklı ayrıcalıkla büyütüyorsa geleceğin maço erkeğini şekillemiş oluyor.

        4. Teen age denilen yaşlarda anne oğlu ile seks ve uyuşturucu kullanma konusunda konuşmayı yanlış görerek oğlunu her seferinde babasına yönlendiriyorsa o çocuk büyüdüğünde seks ve ilaç bağımlısı bir erkeğe dönüşebiliyor.

        5. Anne teen age yaşlarda kişiliği gelişmekte olan gence konuşma özgürlüğü vermiyorsa ve her fikrini eleştiriyorsa ya saldırgan ve agresif ya da tamamen tersine pısırık ve asosyal bir erkek yetiştirmiş oluyor.

        Diğer Yazılar