Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BÜKREŞ

        DHKP-C’nin rehin alma eyleminin başladığını duyduğumda Bratislava’daydım. Olayı duyduğum ilk anda savcının infaz edileceğini anladım.

        Zira hem DHKP-C eylemlerinin bir paterni var, hem de devletin savcısının başına silah dayamak, devletin başına silah dayamaktır, böyle bir eylemi keskin bir karar vermeden gerçekleştiremezsin. O noktada içinde “halk mahkemeleri” kurulması gibi yandaşlarına infaz yetkisi talep eden gayet radikal taleplerin bulunduğu listenin ve müzakere işleminin “o fotoğrafın” daha çok paylaşılmasını ve kamuoyunun saatlerce söz konusu olayı konuşmasını sağlamak için olduğunu görmek lazım. Örgüt elemanlarının, Selim Kiraz’ı ilan ettikleri saatte değil de daha sonra infaz etmelerinin sebebi, eylemin propaganda gücünü artırmaktan başka bir amaca mebni değildi kanımca.

        Resmi açıklama, Selim Kiraz’ın rehin tutulduğu odadan silah sesi gelmesi üzerine teröristlerle çatışmaya girildiği yönünde. “Teröristler kolayca infaz edebilecekken neden göğse üç, kafaya iki kurşun sıkmayı seçsinler?” diye soranlar var. “Savcıyı eylemciler değil polis öldürdü” demeye getiriyorlar. Savcı rehin almayı kabul edilebilir ve meşru bir eylem gibi gören, gerçekleşen ölümü de polise yıkarak vicdan rahatlamaya yeltenen bu çaba, devrimci şiddete mesafe koymayan sol ideolojinin tipik sapması. Gerçekçi bir yanı da yok. Balistik rapor, savcıyı öldüren kurşunun hangi silahtan çıktığını bütün detaylarıyla ortaya koyacaktır. Rehin alma eylemi olmasaydı Savcı Selim Kiraz bugün yaşıyor olacaktı. Polis operasyonunun başarılı mı başarısız mı olduğuna dair mugalata, bu acı gerçeği değiştiriyor mu ki, Selim Kiraz’ın vücudunda açılan delik sayısından örgüte beraat çıkarmaya çalışıyorsunuz?

        Sonuçta ne oldu? Bir savcı kendi makamında hunharca katledildi, çocuğu yetim.

        Berkin Elvan da “Ekmek almaya giderken öldürülen çocuk” değil artık. Öyle ya, Ceylan Önkol, Uğur Kaymaz da çocuktu, Burak Can Karamanoğlu, Yasin Börü de hayatının baharındaydı. DHKP-C neden kan davası gütmek için Berkin Elvan’ı seçti, bunda ailenin rolü ve networkü ne derece etkindir, gibi konular daha fazla sorgulama ve tartışma konusu olacaktır.

        Hoş, Berkin Elvan algısına saygı, bütün bu olayları tetikleyenlerin umurunda mıdır? Sanmam. Berkin araçsallaştırıldı ama olay Berkin değildi. Yaşanan olayın bölgedeki gelişmelerden bağımsız olduğunu düşünmek saflık olur. Meselenin ucu Yemen’ e kadar gidiyor. Suudi Arabistan’ın yanına aldığı bazı ülkelerle İran destekli Husilere müdahalede bulunması; bu taarruzun İran’ı Suriye’de de geriletecek olması, dahası Türkiye’nin bu müdahaleye destek verebileceğini söylemesi, Türkiye’ye verilen gözdağının en temel nedenleri arasında diye düşünüyorum.

        Türkiye’yi istikrarsızlaştırma yolunda İran tekil bir aktör değil üstelik. Okyanus ötesindeki ittifakların bölgesel denklemden beklentileri hemen hemen aynı. Özellikle Türkiye söz konusu olduğunda saflar daha da sıklaşıyor. Paralel devlet yapılanması bu nedenle devreye girmişti. DHKP-C bu nedenle devrede. Birbiriyle alakasız gibi görünen aktörlerin kaosa endeksli işlerde nöbetleşe görev alması, ihalenin hedefinin aynı olmasıyla ilgili.

        Salı günü hunharca katledilen bir babaydı. Devleti bir cemaatin değil milletin hadimi, hizmetlisi olarak gören bir savcıydı. Devleti milletten kopararak din görünümlü menfaat uzlaşımlarına paspas etmek isteyen emniyet- yargı mensuplarına ilişkin önemli dosyalara bakıyordu. Dahası, Berkin Elvan’ın ölümüne neden olan gaz fişeğini kullanan polislerin kimliklerini tespit etme noktasında önemli bir mesafe kaydetmişti. Davayı yavaşlatmamış, bilakis hızlandırmıştı. Son evrakı Gezi olaylarında Okan Özçelik’in gözünün çıkmasına neden olan polisler hakkındaydı.

        Berkin Elvan’ı araçsallaştıranlar, Selim Kiraz nezdinde onun gibi olan bütün yargı mensuplarını tehdit etmiş oldu. Sosyal medyada katillere övgü furyası estirenler ya da teröristlere “Çimlere basmayın” uyarısını dinlememiş aykırı çocuk muamelesi yapanlar, bu saldırının Berkin’in ve belki Gezi olaylarındaki polis şiddetinin sorumlularını koruma altına aldığının farkındalar mı? Ne gezer?

        Uyandıklarında Türkiye hâlâ orada olur umarım. Gerçi Türkiye diye bir şey umurlarında olmadığı için uyanmak istediklerinden emin değilim.

        Diğer Yazılar