Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        AĞRI Diyadin’de yaşanan çatışmayla ilgili olarak ilk ciddi suçlamayı HDP tarafı yaptı. İlk ateşin asker tarafından açıldığı, hadisenin hükümetten kaynaklanan bir provokasyon olduğu, HDP barajı geçemesin diye tezgâh, dümen kurulduğu iddia edildi. Doğal olarak yalanlama geldi.

        Doğrusu seçim arifesinde böyle bir hadise yaşanmasından ne hükümetin ne de HDP’nin kârlı çıkacağını düşünüyorum. Hükümet partisinin de HDP’nin de arkadan dolaşıp tezgâh kurarak yek diğerini suçlu düşürmek için risk alması ne akla ne de mantığa yakın. Zira hükümet, çözüm sürecinin doğal tarafı ve süreçle ilgili olumsuz ve taşkın her hareket dolaylı olarak hükümeti etkiliyor, hatta hükümet eden partiye oy kaybettirebiliyor.

        HDP ise ama doğru yoldan ama yanlış yoldan iyi kötü bir “Türkiye” partisi olma iddiasında. CHP’den oy devşirmeye çalışıyor. Soldan oy alabilmeye uğraşıyor. Hepsi bir yana % 10 seçim barajını aşmaya çalışan bir partinin çekmeye çalıştığı yeni müşterilerinin gözünde küçük düşme lüksü yoktur.

        Ancak HDP’yi bağlayan yeni Türkiye koşullarının olması, HDP’nin PKK’nın suçunu örtbas etmeye çalışmasına engel değil. HDP çatışma refleksini aşamayan, aşmak da istemeyen PKK’nın günahını meşrulaştırabilmek için olayı AK Parti’nin hükümet ettiği devlete hamletmeye çalışıyor. Kaçacak yeri olmadığını bilse de.

        Bu adamlar Tendürek Dağı eteklerinde yapılacak fidan dikme, müzik icra etme etkinliğine neden silahla geliyorlar? Müzik festivali mi bu, yeni nesil kalaşnikof fuarı mı? Cevabı yok.

        Orada HDP için oy isteneceği malum. Geçmişte olanlar, olacak olanların da karinesi. Yeni bir sayfa açma çabasının içinde “militanlar eliyle oy isteme” işine mahal var mı? Olmadığı açık.

        Bu adamların oy taleplerini, omuzlarına çattıkları silahla yapacak olmalarının yöre halkına verdiği bir mesaj yok mu? O mesaj “Akıllı ol, anladın sen...” değilse nedir?

        GÜÇLÜ DEVLET DEDİYSEK....

        Silahlı adamlar oy isteyecekse parti bürolarına, seçim afişlerine, sloganlara ve mitinglere ihtiyaç kalır mı?

        14 saat süren bir çatışmada aralıksız silah kullanmak için o mıntıkaya yığınak yapmak gerekir. Müzik festivaline neden silah yığınağı yapıyorsunuz? Perküsyonda mı kullanıyorsunuz? Yaralıları taşımaya çalışan helikopterlerde bulunan mermi deliklerini neyle açıklıyorsunuz? Bütün faktörleri toplayın, çarpın ya da çıkarın; kendisinden başka hiçbir sayıya bölünemeyen bir asal sayı kadar sevimsiz olan o gerçeğe varıyorsunuz. PKK, çözüm sürecinin en alt bileşeni olan “Türkiye sınırları içinde silah kullanmama noktasına hâlâ gelemedi”. İstekli de değil.

        Ve bu tablonun bu şekliyle teberrüz etmesi hükümetin aleyhine olmasına rağmen hadisenin bir hükümet tezgâhı olduğunun ileri sürülebilmesi akıl alır gibi değil, ama akıl çelmekte usta olduklarından, aldırıyorlar.

        Zira örgütün en iyi olduğu alan propaganda, çarpıtma ve “Baskın basanındır” sanatı. Çatışmada yaralanan askere yardım edenleri “canlı kalkan” diye isimlendirip halkın basiretini temellük etmeye kalkışmak en basit gösterge. Yaralılara yardıma gelen halkı vurmamak için özen gösteren askeri, “Yaralı askerleri bırakıp kaçtılar, aslında onları yem yapmak istediler” tezviratına bulamaları ise yalanlara tutunma bağlamında hazin olsa da, kurgu alanında ödüle layık görünüyor.

        Türkiye’de bir grup var ki, özellikle soldan gelen ya da sola dönen bir grup, kar yağsa devletten biliyor. Devletin, kendi derinine yerleşen yapıları temizleme gayretinin olduğu tarafa asla bakmıyorlar ve hiçbir dönemde olmadığı kadar çok devlet kâbusu görüyorlar.

        Onlara göre elektrikleri devlet kesti. Savcıyı DHKP-C öldürdü, ama aslında devlet yaptırdı. 6-8 Ekim olaylarına İmralı-HDP-YDGH neden oldu ama asıl sebep devletti. Diyadin’de yığınağı yapan, festivale silahla katılıp 14 saat çarpışan PKK ama aslında işin arkasında devlet var!

        Söz konusu gerçeklik kaybı epey acıklı ama fazla üstelemeyeceğim. Şunu söylemekle yetineyim:

        Eğer kötü niyetli değilseniz, “büyük Türkiye”, “güçlü devlet” gibi kavramları epey yanlış anlamışsınız demektir.

        Bu kavramların mevcuda değil; gelişme, kalkınmayla ilgili hedeflere tekabül ettiğini geç olmadan idrak etmenizde fayda görüyorum. Devleti o kadar gözünüzde büyütmeseniz diyorum.

        Diğer Yazılar