Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BAŞBAKAN Ahmet Davutoğlu, koalisyon imkânlarını araştırmak için başlayan ön görüşmelerde sırasıyla CHP, MHP ve HDP heyetleriyle bir araya geldi.

        Bu görüşmeler arasında en uzun süreni 1 saat 58 dakikayla HDP ile yapılan görüşme, en kısası da 1 saat 40 dakikayla CHP ile yapılan görüşme oldu.

        Fakat medyaya yansıdığı kadarıyla en yumuşak, nezakete dayalı iletişim detayları da sadece CHP görüşmesinde yaşandı. Ancak bu görüşmeden bir gün önce Kemal Kılıçdaroğlu’nun sarf ettiği bir söz var ki, öneminin yeterince anlaşıldığını düşünmüyorum.

        Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir soru üzerine, “Başbakan Yardımcısı olmayabileceğini” ifade ettiği cümleden bahsediyorum: “Başbakan Yardımcısı niye olayım? Belki olmam. CHP ortaklık kurdu diye illa Başbakan Yardımcısı olacağım diye bir düşüncem yok.”

        CHP ile koalisyon durumunda teamül gereği doğru olan, Kemal Kılıçdaroğlu’nun Başbakan Yardımcısı olması. Peki neden bunu istemiyor? Ya da istemeyebileceği şerhini düşme gereği hissediyor? İki nedeni olabilir:

        1- CHP tabanının AK Parti fobisinden kaynaklanan baskılarına, “Vaay koltuk ihtimali belirince yan çizdin demek!” mealindeki tutumuna karşı tedbir almak, “Bakın sadece ülke iktidarsız kalmasın istedik, amacımız koltuk değil” görüntüsünün içini doldurmak için aşırıya kaçan bir tedbir ve tevazu görüntüsü verme çabası.

        2- Koalisyon hükümeti içinde zayıf pozisyona talip olmak ve böylece muhtemel bir erken seçimde meydanlarda halkın karşısına, AK Parti’ye taviz vermemiş bir anamuhalefet lideri olarak çıkmak. Bu olasılık doğruysa Kemal Kılıçdaroğlu, CHP’yi hem iktidarda hem de muhalefet sıralarında konumlandırmış olacak.

        *

        CHP ile koalisyonun en önemli handikaplarından biri, CHP’de birden fazla odak olması ve partinin çok parçalı dokusu idi.

        Bunun üzerine varın bir de, CHP’nin kurulacak hükümette parti genel başkanı düzeyinde temsil edilmediğini düşünün.

        Sonucun felaketten şakaya kadar genişleyen kakofonik bir repertuvar olacağına kimsenin kuşkusu olmasın.

        Kemal Kılıçdaroğlu bu ifadeyi planlı, hesaplı ve yukarıda belirttiğim 2. ihtimale dayanan nedenlerden dolayı kullandıysa bu ciddi bir sorun ve AK Parti tarafından da ciddiye alınmalı.

        Çünkü olası bir AK Parti-CHP koalisyonunda CHP Genel Başkanı’nın başbakan yardımcısı olmaktan kaçınması demek, AK Parti’nin hükümet ortağı olarak karşısında net bir muhatap bulamaması demektir.

        Taraflardan birinin muhtemel anlaşmazlıklara karşı gardını en baştan hem de olabilecek en keskin şekilde alması ve hiçbir konuda beraber çalışmayan zayıf bir hükümete en baştan evet demek anlamına gelir.

        Aslında tam da şu sorunun üzerinde düşünmenin ve samimi bir yanıt aramanın zamanıdır.

        Türkiye’de “Koalisyon yapan parti erir” diye bir anlayış var. Bakmak lazım, acaba o parti bir koalisyon hükümetinde yer aldı diye mi eriyor, yoksa gelecek seçimdeki pozisyonunu düşünmekten hükümetteki rolünü icra edemediği için mi?

        Diğer Yazılar