Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Partiler seçim beyannamelerini açıkladılar. En ilgi çeken, kuşkusuz AK Parti’nin seçim beyannamesi oldu.

        AK Parti, 7 Haziran’da halkın karşısına “insan onuru” merkezli, özgürlük ve güvenlik dengesi üzerine bina edilmiş bir vizyonla çıktı. Türkiye gibi çetrefilli bir ülkede siyaset yapmak isteyen ve isteyecek olanlara gerçek olan-ideal olan arasındaki münasebete kılavuz teşkil eden bir girizgâhı vardı beyannamenin. Ama ekonomik, teknolojik hedefler bakımından ancak mühendislerin, teknokratların anlayabileceği vaatler sıralanıyordu ve “gündelik hayat” denilen şeye dair kolaylaştırıcı faktörler yol, köprü, tünel, kütüphane, kültür merkezi gibi “büyük” ve idealize edilmiş işlerle çerçevelenmişti.

        Oysa halkın kendi hikâyesi, gailesi vardı. 7 Haziran öncesinde yazdığım ve AK Parti tabanındaki heyecansızlığın nedenlerini sıraladığım bir yazıda maddeler arasında gösterdiğim “proje doygunluğu” ifadesini de yeniden anmak isterim. Aynıyla vaki olduğunu daha üç gün önce Türk Deniz Kuvvetleri’nin yüz akı olan amfibi harp gemisi Bayraktar’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da katıldığı törenle denize indirilmesi vesilesiyle yaşadık.

        Geminin savaş sistemi tasarım ve entegrasyonunun tamamen yerli olmak gibi gurur verici bir özelliği vardı. Okyanuslarda da görev yapabilecek şekilde hazırlanmıştı, ileri teknoloji ürünüydü. Ve bir süredir tanık olduğumuz o tavırla karşılandı durum: Kanıksamışlık. Milletin tepkisi tıpkı Marmaray’da olduğu gibi, tıpkı yapımı süratle devam eden 3. köprüde olduğu gibi: “E, yapılacak tabii...”

        Büyük projeler bir süredir vaka-i adiyeden kabul ediliyor. 7 Haziran’da da test edilen gerçek şuydu: Emekli, taşeron işçi, çiftçi, asgari ücretli, öğrenci geliştiği ve büyüdüğü söylenen ekonomiden sadece büyük projeler dolayımıyla değil, doğrudan pay istiyor. “Zaten” alabildiği hizmetin yanı sıra, çekip çevirmek zorunda olduğu hayatı, ailesi, geleceği için doğrudan katkı da talep ediyor.

        AK Parti’nin 7 Haziran’daki seçim beyannamesi ile 1 Kasım’a giderken yapmayı tercih ettiği beyanname arasındaki fark, bu anlamda kendisine oy verenleri anladığını, taleplere saygı duyduğunu ve verilen mesajı aldığını gösterdi.

        AK Parti sonunda yere indi; mali disiplinde dramatik savrulmalara yol açmamak ama halkın beklentilerini de karşılamak gibi iki temel parametreye de eşit derecede özen göstererek tutabileceği kadar söz vermeyi tercih etti.

        Asgari ücretin 1300 TL olarak öngörülmesi ancak asgari ücret alandan vergi alınmaması yoluyla olur. Nereden baksanız oldukça olumlu bir vaat. Kadın girişimcilerin desteklenmesi, iş kuracak gençlere 50 bin TL karşılıksız net destek, çalışan annelerle ilgili düzenlemeler, ailelere çocuk yardımı, ev almak isteyenlere % 15 oranında destek, emekli maaşlarında yıllık 1200 TL oranında artış, esnafa faizsiz kredi, çiftçiler için yemde ve gübrede KDV’nin kaldırılıyor olması, kamuda taşeron işçiler için istihdam, toplumda karşılık bulan ve daha şimdiden yürekleri ferahlatan vaatler oldu.

        AK Parti beyannamesi, “herkesi/her kesimi” memnun etti desek başımız ağrımaz. “Büyük projeler iyi güzel, AK Parti çalışan, hizmet eden bir parti tamam o da güzel, ama benim hayatım güzelleşmiyor, ben AK Parti’ye oy vermek isteyen biriyim ama AK Parti beni gözetmiyor” mırıltılarının sahipleri nihayet tebessüm etti. Muhalefet partileri ise “AK Parti bizden kopya çekti” diye gıcır keyif hallerdeler. Muhalefet partileri için; özellikle CHP için burada ekmek var, tadını çıkarabilirler.

        Ama unutulmamalı ki, halk da kendi ekmeğinin derdinde. Ve AK Parti’yi böyle konularda söz verdiğinde, verdiği sözü tutan ya da tutmaya en çok yaklaşan parti olarak biliyor.

        O yüzden “Önce ‘Rasyonel değil’ dedin, sonra kendin de yaptın” eleştirileri AK Parti’ye puan kaybettirmez. Ama bir hakkın teslimini gerektirir. O hak da Türkiye’de iyi kötü bir demokrasinin olduğu, devridaim ettiği ve doğal olarak partilerin birbirini dönüştürdüğü gerçeğidir.

        “AK Parti eskiden gündem belirler, muhalefeti yönlendirirdi. Oysa şimdi bakın özellikle CHP, AK Parti’yi yönlendiriyor” diyenler hem haklı hem de haksızlar.

        Yarın devam ederiz.

        Diğer Yazılar