Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Katar dönüşü uçakta gazetecilerin sorularını yanıtlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Başkanlık sistemi Türkiye’ye sıçrama kazandırır. Ama olmazsa, partili cumhurbaşkanlığı da mevcut tıkanıklığın aşılmasını sağlar. Partili cumhurbaşkanlığı, üzerinde daha kolay uzlaşılabilir bir seçenek gibi geliyor. Çift başlılığı ortadan kaldırmak lazım. Aksi takdirde, birbirinizi ne kadar sevseniz de zaman zaman sıkıntılar söz konusu olabilir” dedi

        -Bir yandan DAEŞ, bir yandan YPG, Azez’i bombalıyor. Azez düşerse, orada DAEŞ’le savaşacak tek güç olarak YPG kalacak, Özgür Suriye Ordusu kuzeyden tasfiye olmuş olacak. Amerika, Türkiye’yi bu hususta oyalıyor olabilir mi? Türkiye’nin bir B planı var mı?

        Suriye’de siyasi geçiş sürecini sağlamak üzere DAİŞ ile mücadele sürecek. Paris’te yaptığımız görüşmede Sayın Obama’nın yaklaşımı da son derece olumluydu. Koalisyon güçleriyle birlikte, bölgede mücadelemizi aralıksız devam ettireceğiz. Fransa da bu işe katılmakta kararlı olduğunu söyledi. Gelişmeler doğrultusunda, gerekli değerlendirmeler yapılacaktır.

        ‘15 BİN ASKERİMİZ HAZIR BEKLİYOR’

        -Suriye rejimi ya da Rusya eliyle, Lazkiye-İdlib arasında PYD’nin güç tahkim etmesine yarayacak bir tablo oluşursa, Türkiye’nin tavrı ne olacak?

        Bu husustaki tavrımızı defaatle açıkladık. Koalisyon güçlerinin mücadelesi öncelikle DAİŞ ve terör örgütlerine karşıdır. Terör örgütlerinin tümüne karşı olduğumuzu da her zaman söyledik. Suriye’de Türkmenlerin olduğu bölgede YPG yok, PYD yok. Havadan koalisyon güçleri mücadele ederken, karada ise Özgür Suriye Ordusu ve ılımlı muhalifler mücadele edecek. Bu arada 98 kilometrelik hat üzerinde bizim 15 bin askerimiz olduğu yönündeki kimi haberlerde bir yanlışlık söz konusu. Bahsedilen 98 kilometre, bizim sınırımızda değil, daha güneydeki bir bölgede... Orada Özgür Suriye Ordusu var. Bizim askerimiz ise kendi sınırımızda görev yapıyor. Sınırımızdaki 15 bin askerimiz, olası bir tehlikeye karşı, tankıyla topuyla hazır vaziyette, ülkemizin güvenliğini sağlamakla meşgul. Halihazırdaki süreç bu şekilde... Eğit-donat da devam ediyor. Temenni ederim ki özellikle Türkmenlerin olduğu bölgedeki sıkıntılar bir an önce aşılır.

        -Rus uçağının düşürülmesinin ardından Rusya’nın Türkiye’ye yönelik geliştirdiği tavırda bir değişiklik olur mu?

        Rusya ile Türkiye arasındaki bu durumu süratle aşabilmek mümkün. Nitekim diplomatik yollarla bu işlerin çözülebileceğini düşünüyorum. Bunlar masada aşılabilecek şeyler, medya üzerinden, sosyal medya üzerinden aşılmaz... “Her olanda hayır vardır” deyip mevcut durumu aşmaktan, yola öyle devam etmekten yanayız.

        -Peki Rusya ile 15 Aralık’ta planlanan Üst Düzey İşbirliği Konseyi (ÜDİK) yapılacak mı?

        Bu toplantının ev sahipliği sırası Rusya’da. Dolayısıyla davet onlardan gelecek. Ne gelir, ne gider bilmiyorum.

        -Ölen Rus pilot için Türkiye’de düzenlenen askeri tören, Rusya’daki televizyonlarda yayınlanmadı. Sizin bu anlamda Rus toplumuna bir mesajınız var mı?

        Hayatını kaybeden pilotun naaşının, tüm hassasiyetlere riayet ederek, Rusya’ya en iyi biçimde tevdi edilmesi gerekiyordu. Bu hususta hükümetimiz ve silahlı kuvvetlerimiz bize yakışanı yaptı. Genelkurmay Başkanı’mız beni aradığında, Rus pilotun naaşını kendi uçağımızla göndermeyi konuştuk. Ama karşı taraf bunu istemedi. Naaşı kendi uçaklarıyla almak istediklerini söylediler. Ayrıca Türkiye’de Rus pilotun naaşı konusunda dini ritüeller de yerine getirildi.

        ‘NÜKLEER SANTRAL SÜRECİ DEVAM EDİYOR’

        -Rusya’nın Akkuyu’da inşa ettiği nükleer santral, mevcut süreçten nasıl etkilenir?

        Bu hususta Rusya’nın olumsuz bir açıklaması yok. Tam tersine halihazırda devam eden bir süreç var. Rusya’nın, nükleer santral yapımında kullanmak üzere buradaki banka hesaplarına yatırdıkları ciddi bir rakam var. 300 civarında mühendisimizi Rusya’ya göndermiştik, onlar orada eğitim alıyorlar. Sadece Türk Akımı’nda rakamlar ve benzeri konularda bazı görüş ayrılıkları vardı, bu da projenin rafa kaldırılmasına neden oldu.

        'BİRİLERİ HENDEK KAZIYOR DİYE HİZMETİ KESMEYİZ'

        -Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’nin öldürülmesinin ardından, Demirtaş’ın “Polis kurşunuyla ölmüştür” gibi bir açıklaması oldu. Bir de öldürülmeden önce Elçi’nin, “hendeklerin kapatılması, operasyonların hafiflemesi” yönünde açıklamaları vardı.

        Sayın Elçi’nin o açıklamalarına kimse bir şey diyemez. Bunlar hem makul hem muteber açıklamalardır. Beklenen, olması gereken de zaten odur. Olayın aydınlanmasını bile beklemeden, hemen “Polis kurşunuyla ölmüştür” şeklinde bir yaklaşım sergilemek, o zatın (Demirtaş) maalesef her zamanki alışkanlığıdır. Hatırlarsanız, Ankara’da garın önündeki hadisenin akabinde de hemen “Katil devlettir” demişti. Olay aydınlanmadan bu tür açıklamalar yapmak, elde hiçbir delil olmadan bu tür ifadeler kullanmak, siyasetçiye yakışan bir şey değildir.

        -“Çözüm süreci buzdolabında” dediniz. Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi, PKK’ya rağmen başka bir şekilde devam edemez mi?

        Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi, zaten bu işin bütününü kapsıyor. Şu an yeni bir arayış içerisine girmeyi gerektiren bir durum yok. Ama çok farklı bir şey ortaya çıkarsa, tabii ki bir değerlendirme yapılabilir. Siz eğer benim Kürt vatandaşlarımı veya bölgeyi zerre kadar seviyorsanız, belediyelerin araçlarını o tür hendekler kazmak için kullanmazsınız. Ama birileri öyle yapıyor diye, biz o bölgelere hizmeti kesmeyiz. 780 bin kilometrede hizmetler sürecek. Yollarımız, havalimanlarımız, okullarımız, hastanelerimiz, hepsi devam edecek.

        ‘2002 ÇIKIŞIMIZ GÜÇLENEREK DEVAM EDİYOR’

        -Hükümet programını nasıl buldunuz? Başkanlık sistemi meselesinin hükümet programında yer alış biçimi için değerlendirmeniz nedir?

        Gördüğüm kadarıyla, 2002 çıkışımız, daha da güçlenerek, güncellenerek devam ediyor. Güncellerken, ülkemizin mevcut ihtiyaçları da göz önüne alınmış. Yeni Anayasa önemli bir ihtiyaç ve şüphesiz ki başkanlık sistemiyle güç kazanacaktır. Başkanlık sistemine de hükümet programında yer verilmiş. Şu anda tabii hükümetin gücü tek başına buna müsait değil. Ama bu, parlamentodaki diğer partilerin desteği ya da Anayasa değişikliği için referanduma destek vermeleri halinde, pekâlâ mümkün olabilir. Bu hususta, Anayasa değişikliği yapılsa bile, değişiklik referanduma götürülmeli. Zira parlamento bunu başarsa bile, işin asıl sahibi millettir. Millet ne der, ona bakmak lazım. Başkanlık sisteminin, Türkiye’ye çok ciddi bir sıçrama kazandıracağına inanıyorum.

        -Geçenlerde “partili cumhurbaşkanlığı” meselesinden bahsettiniz. Başkanlık sistemi konusunda parlamentoda bir konsensüs sağlanamadığı takdirde, ‘partili cumhurbaşkanlığı’ ile Türkiye mevcut yapısal tıkanıklığı aşabilir mi?

        Tabii ki aşar. Zaten bu konuyu gündeme getirmiş olmamın sebebi de o tıkanıklığın bu yöntemle de aşılabileceğine inanmamdan kaynaklanıyor. Çift başlılığı ortadan kaldırmak lazım. Aksi takdirde, birbirinizi ne kadar sevseniz de geçmişte ne kadar beraber olsanız da zaman zaman sıkıntılar söz konusu olabilir. Ama partili cumhurbaşkanlığı olduğu zaman, Fransa’daki sistemin farklı bir versiyonu söz konusu olacak demektir. Bunun da ayrı bir güç katabileceğini düşünüyorum.

        -Partili cumhurbaşkanlığı, üzerinde uzlaşma sağlanması daha kolay bir seçenek olarak da geliyor herhalde size?

        Evet tabii. Ben de öyle düşünüyorum.

        ‘BİZE GELEN MUSEVİLER VAR’

        -Geçen gün İsrail radyosuna yaptığınız açıklamada “İlişkileri tamir edebiliriz” dediniz. Türkiye-İsrail ilişkilerinde bir gelişme beklemeli miyiz?

        İsrail radyosuna özel herhangi bir beyanatım olmadı. “İsrail’le ilişkiler düzelebilir mi?” şeklinde ayaküstü bir soruya, “Neden olmasın? Yeter ki şartlar yerine getirilsin” cümlesiyle yetinen bir cevap verdim. İsrail’de siyasi otoritelerin yaklaşımı ile halkın yaklaşımı çok farklı. Uluslararası camiada saygınlığı olan Museviler, “İlişkileri nasıl düzeltebiliriz?” diyerek bize geliyorlar. Ama tam bunları konuşurken bir bakıyorsunuz, Gazze bombalanıyor, Mescid-i Aksa’ya saldırılıyor, süreç de akamete uğruyor.

        Diğer Yazılar