Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD ziyareti, ‘Obama-Erdoğan’ ikili görüşmesinin yapılıp yapılmayacağıyla ilgili bir yığın söylentiyle başladı. Hemen aydınlatalım: Obama ve Erdoğan arasında ikili görüşme olacak. Ancak resmi görüşme yani sadece devlet liderlerinin değil, bakanlarının, kurumlarının da hazırlandığı karşılıklı bir heyetlerarası görüşme olmayacak. Zaten beklenmiyordu. Zira 50’ye yakın devlet başkanının geldiği Nükleer Zirve bu tür ‘resmi-heyetlerarası’ görüşmelere imkân tanımıyor.

        Türk heyetinin karşılanmasını yeterince mutantan değilmiş gibi lanse eden dedikodulara gelince... Bu da aslı astarı olmayan bir söylenti. Zira Türk heyetinin karşılanma biçimiyle zirveye gelen diğer 50’ye yakın heyetin karşılanması arasında fark yoktu. Cumhurbaşkanı’nın kaldığı otelin önündeki caddenin trafiğe kapatılmasından; gürültülü sirenleriyle havalimanından otele eşlik eden eskortlara varana kadar her şey her zamanki gibi hatta diğer heyetlere sergilenen nümayişten bir tık fazlaydı bile denebilir.

        Söylediklerim elbette ABD ile Türkiye arasında bazı konularda anlaşmazlık olduğu gerçeğini değiştirmiyor. PYD, Suriye iç savaşını bitirecek yöntemler, mülteci krizinin çözümü gibi pek çok noktada anlaşamıyoruz. Belki yeterince de anlatmıyoruz.

        ZİRVEDEN FIRSATA: SETA TOPLANTISINDA MÜLTECİ KRİZİ ELE ALINDI

        SETA’nın Washington temsilciliğinin Emine Erdoğan’ın katılımıyla düzenlediği Suriye Mülteci Krizi toplantısı, Nükleer Zirve için Washington’da bulunan enstitü ve üniversite temsilcilerine Suriye ve mültecileri anlatmak için fırsat sundu.

        Suriye Ulusal Konseyi’nin kurduğu geçici hükümetin ilk başbakanı olan Gassam Hito’nun ve mültecilerin kurtarılması, beslenmesi, barınması, sağlık denetimleri konusunda sahada görev yapan AFAD Başkanı Fuat Oktay’ın tanıklıkları, Türkiye’nin mültecilere verdiği desteğin ‘hafife alınamaz’ boyutlarının ABD’deki önemli kuruluş ve enstitülere ilk ağızdan iletilmesini sağladı. Dışişleri Bakanlığı’nın da temsil edildiği toplantıda, Georgetown Üniversitesi, Ulusal Savunma Üniversitesi (NDU), Atlantik Konseyi, ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı, Uluslararası Hukuk Enstitüsü, Kuzey Amerika Müslüman Toplum Birliği (ISNA), İslam Amerika İlişkileri Konseyi (CAIR), Suriye-Amerika Tıp Toplumu (SAMS) gibi kuruluşlar, ABD basınının anlattıklarından çok farklı bir Suriye gerçeğini dinleme fırsatı buldular.

        Neydi o gerçekler, bir daha hatırlayalım.

        Sayın Emine Erdoğan’ın da dediği gibi, Türkiye mültecilere mülteci demedi, ‘misafir’ gibi gördü, kendi eşiti olarak baktı.

        Türkiye mülteciler için 10 milyar dolar harcadı ve bu sadece barınma için değildi.

        3 milyona yakın Suriyeli mülteci ülkemizde. Onlar sadece kurtarılmadı. Eğitim çağındaki mülteci çocukların devlet barınma merkezlerinde kalanlarının % 90’ı eğitim alıyor. Dil ve entegrasyon sorunları için STK’lar çalışıyor.

        13 bin mülteci kadın mesleki kurslardan faydalanıyor. Sağlık sorunları ile bilfiil devlet ya da sivil toplum kuruluşları ilgileniyor. AFAD 50 bin Suriyelinin ameliyat ve bakım masraflarını üstlendi.

        Türkiye bunu yaparken Arap Türkmen, Ezidi, Kürt ayırmadı. Kobani saldırısı olduğunda sadece 2 gün içinde 300 bin Kobanili Kürt mülteci durumuna düştü ve Türkiye onlara kapı açan ‘tek’ ülke oldu.

        Rusya ABD’nin de tespit ettiği şekilde saldırılarının % 70’ini sivillere karşı yaparken, Türkiye yeni mülteci akınlarının ‘yaratıldığı’ bu ortamla başetmek için sadece güvenli bölge istedi.

        Bu noktada Gassam Hito’nun ABD’ye ve uluslararası kamuoyuna yaptığı hatırlatmayı ve çağrıyı önemli buluyorum: “Suriye’ye bakarken ‘Orada bir iç savaş var’ saflığına düşmeyin. Suriye’deki ayaklanma mezhebi, dini, etnik farklar yüzünden çıkmadı. Suriye halkı, gücünü işlediği cinayetlere ve tutuklamalara borçlu olan bir aileye karşı ayaklandı. Aynı Suriye halkı, oynaması gereken rolü oynamayan uluslararası camianın pasifliği yüzünden de ölüyor. Suriye toplumunun kendi sorunlarıyla başa çıkabilecek kapasiteye ulaşabilmesi ona çeşitli kaynakların sağlanmasına bağlı. Bu sağlanırsa ve Esad rejiminin tahakkümü sona erdirilirse radikalleşmenin de önü kesilmiş olacak.”

        Pek çokları için bunlar yeni bilgilerdi ve tam da bu nedenle bir dinleyici söz alıp şu cümleleri kurdu: “Biz bir çözüme % 50 katkı sunduğumuzda bütün meselenin % 100’ünü çözmüş gibi gösteririz. Ama siz % 100 yapıyor ama % 1’ini bile gösteremiyorsunuz. Neden bu konuya olan katkınızla ilgili film ve belgeseller yapmıyorsunuz?”

        Nereden baksanız doğru bir soru.

        MALCOLM X’İN KIZIYLA SOHBET

        Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, SETA tarafından Washington’da düzenlenen “Suriyeli Sığınmacı Krizi” konulu konferansa katıldı. Emine Erdoğan, konferansa katılan Malcolm X’in kızı Ilyasah Shabazz ile sohbet etti.

        Diğer Yazılar