Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ARJANTİN, Avusturya, Belçika, Bolivya, Kanada, Şili, Kıbrıs, Çek Cumhuriyeti, Yunanistan, Litvanya, Lübnan, Slovakya, İsviçre, Suriye, Uruguay, Vatikan, Fransa, Polonya, Hollanda, İtalya, İsveç, Venezüella, Rusya’dan sonra Almanya da 1915 olaylarını soykırım olarak kabul eden ülkeler arasına girdi.

        Almanlar başka ülkelerin işlediği soykırımları ya da başka türden suçları “soykırım” kapsamına aldırmaya psikolojik olarak meyilliydiler. Hitler tarafından gerçekleştirilen soykırımı “biricik” addeden ve dünyada soykırım dendiğinde akla sadece Yahudi soykırımının gelmesini garanti altına almaya çalışan İsrail ve Yahudi lobileri izin vermiyordu. İsrail ile yaşanan gerilimin bir sonucu, İsrail’in sırf Türkiye’ye zarar vermek için de olsa Ermeni lobilerinin “soykırım” tezlerinin ve çabalarının önünden çekilip alanı boşaltması oldu. İsrail ile bilinçli gerildik ve iyi de oldu. Lakin bu tutumun yan tesiri de öngörülmeliydi ve Türkiye alanı dolduracak ciddi çalışmalar yapmalıydı. Maalesef yapılamadı.

        Gelinen nokta ilginç: Kendisi milyonlarca Yahudi’yi katletmiş, pek çok Avrupa ülkesi gibi ırkçılığına halen deva bulamamış ve dahi 1915’te de isyancı Ermenilere karşı ne yapılması gerektiği meselesinde bizim İttihatçıların aklına fit sokmuş olan Almanya tarafından soykırım yapmakla suçlanıyoruz.

        1915’te Ermenilerin isyanıyla başlayan süreçte Ermeniler ve Osmanlılar arasında korkunç olaylar yaşandığını kimse inkâr etmiyor. Ama bunun soykırım değil, karşılıklı mukatele ve tehcir aşamalarını içeren, zor ve şer içeren bir tedbir olduğunu da biliyoruz.

        Neden böyle olmuştu?

        Cevabı, geçtiğimiz günlerde Japonya’yı ziyaret eden Obama’nın Hiroşima ve Nagasaki için neden ABD’nin özür dilemeyeceğini açıklarken kullandığı gerekçede var: “Çünkü savaştaydık.”

        Güya 2. Dünya Savaşı’nı sona erdirmek için, içinde sadece Japonların yaşadığı bilinen iki şehri dümdüz etmek suretiyle yüz binlerce insanı aynı anda; atom bombasının serpintilerine maruz bıraktığı daha fazlasını da peyderpey öldürmüş olan ABD, bugün Japon soykırımı yapmakla suçlanmıyor ya da atom bombası gibi orantısız bir felaket aracına başvurduğu için özür bile dilemiyor ise bunun tek nedeni, güç ve gücüyle satın aldığı moral üstünlük. Başka bir açıklaması yok.

        Zira ABD’nin atom bombasıyla patlattığı insanlardan hâlâ özür dilememiş olmasına getirdiği mazeret, 1915 şartlarındaki Osmanlı için de fazlasıyla aktüeldi.

        Osmanlı dağılıyordu. Savaştaydı.

        1915’ten sadece 3 yıl önce Trablusgarp’ı, Fizan ve Sirenayka’yı İtalyanlara kaybetmiştik. Aynı esnada patlayan Balkan savaşlarında Osmanlı kendisine karşı birleşen Yunanistan, Sırbistan, Bulgaristan, Karadağ ile savaşmış, Osmanlı’nın Balkanlar’daki hâkimiyeti kesin olarak sona ermişti. Yüz binlerce Türk, asırlardır yaşadıkları toprakları terk ederek Doğu Trakya ve Anadolu’ya göç ediyordu.

        1914-1918 arasında ise ya eşzamanlı olarak ya da birbiri ardına açılmış birden çok cephede savaş veriyordu Osmanlı. Çanakkale Cephesi en bilineni. Ayrıca şunlar vardı: Kafkasya Cephesi, Sina-Filistin Cephesi, Irak cephesi, Hicaz-Yemen cephesi.

        İnsan gücü, silah gücü, iman gücü bütün bu cephelere bölüştürülmüş, travmatize olmuş, cephede erirken bir de cephe gerisini tahkim etmeye çalışan Osmanlı, Anadolu köylerini ateşe veren, köylüleri katletmeye başlayan Ermeni komitacıların yaptıkları kontrol edilemez noktaya geldiğinde bugün onaylanamayacak bir karar aldı. Gayri insani sonuçların doğmasına neden olan bir karar.

        Recep Tayyip Erdoğan 2014’te Türkiye’yi temsilen yaptığı konuşmada, 1915’te kaybedilen hayatlar için üzüntü ve taziye bildiren bir açıklama yaptı. O dönem hayatını kaybedenlerin torunlarına başsağlığı diledi. Ermenice dahil dokuz dilde yapılan taziye açıklaması Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir ilkti.

        Ama yetmiyor. Yetmez. Çünkü Türkiye kendisi için hazırlanan kaba sığmayacağını, sadece kendisi için değil Batılı ülkelerin sömürdüğü başka milletler adına da tutum alacağını deklare etti bir kere. Mülteci meselesi gibi acil olarak çözülmesi gereken sorunlarda kendi tezinin ve çözüm önerilerinin takipçisi oldu.

        Rüşdünü ispat etme gibi büyük bir suça yeltenmesi cezasız kalmayacaktı elbette.

        Diğer Yazılar