Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        KAHROLASI terör ittifakı bir düğünü kana buladı. Çoluk çocuk, kadın demeden düğün için karılan kınayı kanla yoğurdular.

        Gaziantep’te IŞİD’in vahşi saldırısında hayatını kaybedenler 54’e yükseldi. Elazığ, Van, Bitlis saldırılarında gıkı çıkmamış bazı HDP’lilerin ölenlerin kimliği üzerinden katil eşkâli belirlemeye, onu da AK Parti ve Erdoğan’a iliştirme çabaları söz konusu oldu, ama tutmadı. Bunlar 2015’in mavallarıydı ve 15 Temmuz’dan beri herkes, “Türkiye IŞİD’e yardım ediyor” yalanının arkasındaki güçleri ve amaçlarını biliyor.

        Her nasılsa PKK vurduğunda PKK’nın vurduğunu ve handiyse bunun kabul edilebilir olduğunu ama IŞİD vurduysa bunun mutlak surette Erdoğan’la ilişkili olduğunu düşünmemizi isteyenler Gaziantep’i de tam olarak bu yüzden hedef aldılar. Güçlü ve iç barışını sağlamış bir kentin içine iyi Kürt-kötü Kürt fitnesini kökleyebilmek ve iktidarın işaretlediği “kötü Kürtler” için bu şekilde yaşamanın kabul edilemez olduğu vurgusunu berkitmek için. Ölen HDP’li ise Batılı kamuoyu bir kez daha “acil Kürdistan” koduyla alarme edilmiş olacak.

        Her şey ama her şey aşağıda IŞİD ile savaşan PYD’nin bu işten kârlı, topraklı, egemenlikli çıkması için oluyor bir süredir. PKK bu yüzden kendi Kürtlerinin bile hayatlarını harcadı, Türkiye’yi oyalamak ve PYD’ye “Kürt koridoru”nu tahkim edecek şansı verebilmek için.

        Damat Nurettin Akdoğan’ın Facebook paylaşımları, Akdoğan’ın AK Parti üyesi olduğunu gösterince, kara propagandanın yerini barış çağrıları aldı. Her zamanki gibi.

        Katil PKK ise kuyruğunu saklayıp sinen HDP’lilerle, katil IŞİD ise “Yok yok değildir” sularına sapanlar arasında da fark yok ayrıca. Her iki grup da şiddetle arınılması gereken bir boyut arz etmekte nazarımda.

        Gaziantep katliamının sorumlusu % 99 IŞİD ayrıca.

        Aynı zamanda şu da artık net bir olgu: Bir IŞİD militanının motivasyonuyla yapılan saldırının hizmet ettiği odak arasında senkron olması gerekmiyor.

        IŞİD organik bir örgüt olabilir, ama bu faaliyetlerinin yol haritasının başka mihraklarca çizilmesine engel değil.

        Kürtlerin kâfir olduğuna inandırılmış bir IŞİD militanını ya da sırtına yelek bağlayıp kandırdığınız bir çocuğu bir düğün ahalisinin içine sokarak patlatırken cihat ettiğini zanneden maşa o yörenin insanı olabilir, ama bu durum talimatı verenlerin küresel üst aklın uzantıları olduğu gerçeğini değiştirmiyor.

        Bir süredir Türkiye’de IŞİD adı altında işlenen bütün saldırılar PKK-PYD’nin siyasi alanını tahkim ediyor.

        IŞİD’e karşı savaşan Türkiye’nin “IŞİD’le yeterince savaşmıyorsun” baskısı altında tutulduğunu biliyoruz, az bilinen ise bazı kritik noktalarda IŞİD’i yenen gücün Türkiye olmasının istenmemesi.

        Sebep basit: Bugünün Ortadoğu’sunda IŞİD’i kim alt eder ise bölgenin geleceğini belirlemede söz sahibi olacak.

        IŞİD’le mücadelede kim başarısız “sayılırsa”, bu lansman üzerinden dövülüp şamar oğlanı yapılması sağlanacak.

        IŞİD ortaya çıkmadan PYD’nin hiç de önemli bir aktör olmadığını, Suriye’de oluşturulacak koridor sonrasına kurulacak bir PYD-PKK devleti için PYD’ye ciddi ve Batı’ya satılabilir bir başarı gerektiğini, derken hoop, IŞİD’in ortaya çıktığını ve Elle Dergisi’nde bile sarı saçlı YPG’li kadın savaşçıları görmeye başladığımızı unutmayalım.

        Menbiç’i gereğinden fazla kolay boşaltan PYD’nin, Cerablus’u da alması “gerekiyor”. IŞİD’in de çevre ülkelerin dizaynında kullanılacak bir aparat olarak asla tam olarak bitirilmemesi gerekiyor. Küresel güç böyle ister.

        Şeytana pabucunu ters giydirecek bir oyun planı kuramasa da ara sıra oyunu bozma noktasında başarı kaydeden Türkiye, PYD’nin “puan kazanması” ve istediği koridoru garantilemesi üzerine kurulmuş planı kabullenmiyor. IŞİD ya da PYD nedeniyle Cerablus’ta güvenliği tesis edemediğimiz zaman bir PKK-PYD devletinden kaçamıyoruz çünkü.

        Türkiye direndikçe, kendisine kul köle olmayan her devletin başına bir-birkaç örgüt dikmeye ve diz çökmeyen ülkeleri iç savaşlarla ve darbelerle yönetilen ülkeler haline getirmeye azmetmiş ABD’nin kirli yüzünü saklayan perdeler bir bir kalkıyor.

        Yaşadığımız saldırılar, FETÖ, PKK, IŞİD’in bir bir sahneye sürülmesi, ABD’nin her an yanına çekebileceği diğer bazı Batılı devletlerle beraber giriştiği emperyalist kuşatmanın izdüşümünden başka bir şey değil.

        Diğer Yazılar