Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Fırat Kalkanı operasyonunda görev yapan Türk askeri, 24 Kasım’ın sabah saatlerinde saldırıya uğradı. Saldırıda 3 asker şehit oldu, 10 asker yaralandı. TSK’dan yapı- lan açıklamada, “Suriye rejim güç- lerince gerçekleştirildiği değerlendirilen hava saldırısında, 3 kahraman silah arkadaşımız şehit oldu” denildi. Ancak Suriye rejimi “Evet, vurduk” demedi, “Araştıralım” dediler. Uçakların aynı bölgede bulunan ÖSO bile- şenlerini değil de Hazvan Köyü Kifeyr mezrasında yani El Bab yönünde ilerleyen Türk askerlerini doğrudan hedef aldığı biliniyor; sahada Rusya’dan habersiz kuş uçurulmadığı, rejimin Rusya’ya rağmen böyle bir saldırı yapamayacağı da... Saldırı tarihinin Türkiye’nin Rus uçağını düşürdüğü tarihe denk gelmesi de tesadüf denemeyecek kadar açık, “adrese teslim” bir paketle karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Ancak manzara bu kadar sarih ve pürüzsüz olunca komplo teorileri mekanizması da çalışı- yor, “Acaba tam da böyle düşünmemiz, saldırının Rusya destekli olduğunu düşünmemiz mi isteniyor?” sorusu öne çıkıyor.

        Zira şunlar olmuştu: 24 Kasım 2015’te Türkiye, Rus uçağını düşürdü ve iki ülkenin ilişkileri son derece kötü bir hal aldı. Bu hadisede FETÖ parmağı olabileceği iddiaları, iki ülke ilişkilerinin hangi merkezden bozulmak istendiğini de sorgulattı.

        2016’nın Haziran sonlarına doğru gerilim izale edildi, kar- şılıklı adımlar atıldı ve tam o esnada 28 Haziran 2016’da Atatürk Havalimanı saldırısı yaşandı. Rusya’nın onayının temin edilmesiyle başlayan Fırat Kalkanı operasyonu start aldıktan kısa bir süre sonra; 17 Eylül’de ise ABD, “yanlışlıkla” Suriye ordusunu vurdu. Eğer sahiden yanlış- lıkla yapılan bir saldırı değilse, bu ABD’den Türkiye ve Rusya’ya verilen “Bölgedeki dengeleri ve bana rağmen yapılan ittifakları bir gecede değiştiririm” uyarısı olarak okunabilirdi.

        Türkiye’yi NATO-AB hattında terbiye etmek isteyen odaklar ile Türkiye-Rusya yakınlaşmasından rahatsız olan odaklar aynı. Buna karşılık Türkiye de sık sık gerekirse başka yol arkadaşları bulacağını ileri sürerek misal Şanghay İşbirliği Örgütü’nü işaret ediyor. Bütün bunlar saldırı hakkında “Rusya ile yakınlaşmamızı istemeyen derin küresel odakların işi” tahlili yapılmasını kolaylaştı- rıyor. Ancak lütfen gerçekçi olalım; yapılan saldırının boyutu ne Türkiye-Suriye savaşı çıkarmaya yetecek büyüklükte, ne de Türkiye-Rusya ilişkilerini bitirecek, sözüm ona iki ülke arasındaki yakınlaşmaya son verip Türkiye’yi Batı ittifakına icbar edecek güçte. Kaldı ki, nokta atışı ve sahadaki durum itibarıyla Rusya’nın “kendince” daha çok gerekçesi var.

        Rusya, Türk askerinden güç alarak ilerleyen ÖSO askerlerinin El Bab’dan sonra Halep’e yaklaşacaklarını tahmin ediyor ve bu “önleyici” saldırıyla aslında bunu durdurmuş oluyor. Obama’nın da giderayak “timsah gözyaş- ları” döktüğü Halep, şimdilerde Fırat Kalkanı adına unutmuş rolü yapan Türkiye’nin içinde de bir yara. Bölgeyi IŞİD’den temizlemek için yola düşen ÖSO’lular için de öyle. Rusya ise bu saldı- rıyla, “IŞİD’le mücadele tamam, Fırat’ın batısıyla ilgili sınır güvenliğini temin etme işi, eh tamam, ama Halep artık senin meselen değil, orada dur” mesajı veriyor. Bunu 24 Kasım’a denk getirerek de kendisi açısından kapanmamış olan hesabı kapatıyor ve Rus usulü “opening party” veriyor. Zira 24 Kasım aynı zamanda Avrupa Parlamentosu’nun AB’ye üyelik müzakerelerini dondurma kararı verdiği gün.

        AB’nin, çoğu NATO üyesi ülkelerden oluşuyor; dolayı- sıyla söz konusu karar sadece AB sürecini dondurmuyor, içine güvenliği de alan bir konsept değişikliğine de hazır olmayı gerektiriyor.

        El Bab yakınlarında uğradığı- mız saldırı Rusya’nın “hoşgeldin” deme şekli ise, hangi olasılıklara rağmen neye hazırlanmamız gerektiği konusu daha nitelikli bir hâl alıyor. Batı’yı sevmemek, eleştirmek ve çifte standartlarını dile getirmenin verdiği gurur da, getirdiği maliyet de az çok tecrübe edildi. Ancak tam bağımsızlık vaat edip etmediği belirsiz alternatif blokun getireceği maliyetler nelerdir, bilmiyoruz ama az çok kestirebiliyor, en azından Türkiye’yi NATO’ya girmeye icbar eden etmenleri -Rusya’nın agresifliğini- hatırlıyoruz. Türk askerine yapılan bu saldırıyı, hangi seçenekte hangi bedellerin bulunduğunu tartmak için yapılmış bir uyarı atışı olarak görelim derim.

        Diğer Yazılar