Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Halep'teyaşanan katliamlar ve en son Doğu Halep’in Beşar Esad’ın eline geçmesi, Türkiye’deki hassasiyetleri de tetikledi. “Şah’laşırsanız Yavuz’laşırız”, “Yavuz az bile yapmış” türünde nefret söylemli sosyal medya paylaşımları yapıldı, cümleler “Ey çocukları, kadınları katleden Suriye rejimini savunan mezhepçiler...” diye başladı, sonu tehditle bitti. Söz konusu paylaşımları savunulabilir görmüyorum. Ne taraftan bakarsanız bakın, kötü, tehlikeli mesajlar söz konusu. Mezhebi farkların altını çizmek, kırılgan fayları harekete geçirmekten başka bir işe yaramaz. Ancak bu iki taraf için de geçerli. Mezhepçilik, “öteki”nin tutumu üzerinden çoğalan, şiddetlenen bir facia. Bir tarafı mezhepçilik yaptığı için eleştirecekseniz, mezhebi aidiyeti yüzünden olanı biteni çarpıtan, “Şen olasın Halep” türünden yine tehlikeli, nefret söylemli başka mesajlar yazan adamlara da iki çift laf etmeniz icap eder. Aksi takdirde duyarlılığınız lafta kalır, algıda seçiciliğiniz teşrihe muhtaç olur.

        Misal, “Şah’laşırsanız Yavuz’laşırız” yazan akademisyen de, “Selam olsun Halep’i özgürleştirenlere. Birruh, biddem, nefdik ya Beşar!” diyen sıradan biri mi? Hayır, CHP’nin ismini vermeyeceğim bir ilçesinin gençlik kolları başkanı. Bir diğeri “Antep’i Rakka’ya çevirmek yetmediyse, Antakya’yı Halep yaparız” diye yazdı mesela, gazeteciydi.

        Bu durumda şunu da sormayacak mıyız: BM gözlemcilerinin dahi kaydettiği katliamlardan içi yanan, bunlardan “Sünni” olarak değil, dikkatinizi çekerim “insan” olarak etkilenip yasa boğulan kişilerin yüzüne karşı böyle cümleler kurarken akılları neredeydi bu insanların?

        Zulmeden, katliam yapan ve tahliyesi süren siviller arasından yüzlerce insanı kaçırarak rehin eden İran’ı komşu ülkede olanlardan sorumlu tutup kınamak için bırakın Sünni tutumu, İslami bakış bile gerekmez, insani duruş yeterli. Ama öyle olmadı. “Bize ne Suriye’den? Türkiye, Suriye’ye karışmamalı” dedikleri 4 yılın ardından aynı kişiler şimdi Halep’in Esad tarafından önce tarumar edilip sonra ele geçirilişini büyük bir iştahla kutlar hale geldiler. Hani Suriye’den bize neydi? Hani bu kadar ilgilenmemeliydik? Hani bizim oralarla işimiz olmazdı, orası bataklıktı? Madem öyle bataklıkta açan Esad’ın göreceli galibiyetine bu sevinç neden? Demek ki görmeyelim, bakmayalım, ilgilenmeyelim, bize göre değil, lafları da bir şekilde siyasetmiş.

        O zaman tekrar soralım: Hani Suriye ile işiniz olmazdı?

        İran, Suriye iç savaşından önce de Müslümanların değerlerini aşağılıyor, Hz. Ömer, Ayşe, Ebubekir (RA) gibi isimlere saldırıyordu. Radikal Selefilik arttıysa, Safevi Şia’sının, yani mezhebini Pers milliyetçiliği için sıçrama taşı haline getiren İran’ın yaydığı fitnenin payı büyüktür. Bu durum, Sünni İslamcılığının bölgede kopan fırtınayı “İran’ın mezhep emperyalizmi”ne indirgemesine yol açıyor. Misal, Şia’yla ilgisi olmayan Rusya’nın İran’la kurduğu beraberliğin mezhep üzerinden açıklanamayacağı es geçiliyor. Bir mezhep savaşının çıkmasından Batı’nın öncelikli olarak faydalanacağı da görmezden geliniyor. Bunlar doğru eleştiriler. Tamam. Ancak takdir edersiniz ki ortada bizim Anadolu Müslümanlığıyla kendi inancı arasında bir yol tutturmuş hümaniter Alevilerimizin tarafı olacağı bir denklem yok. Bunlar Ali Şia’sından bir Safevi Şiası icat etmiş ve onu kendi ulus devletinin ve Pers milliyetçiliğinin önünü açmak için; bölge Müslümanlarını ya katletmek ya manipüle etmek için kullanan İran ile İran’a ve Batı’ya tepki olarak ortaya çıkan, Şia’ya karşı olacağız diye işi geçmişteki zalim sultanları savunmaya kadar vardıran Ortadoğu’ya özgü Selefi radikal akımlar arasında olan bir mesele. Nasıl oluyor da Türkiye’de yaşayan ve düne kadar kendisine “solcu” diyen ve hatta “Türkiye, İran olmayacak” sloganlarının peşine revan olan bazıları şimdi Beşar Esad’a, dolaylı olarak da İran’a biatlı hale geliyor?

        Kendisini “Sünni” olarak tanımlayanlar, “çoğunluk” olmanın sorumluluğuyla hareket etmeli, Esad’cılık, İran’cılık yapanlara esası malul edecek usulle cevap vermemeli, doğru. Ancak ferasetli Aleviler de kendilerini bekleyen asıl tehlikenin, Alevi toplumunu başka bir ülkenin diktatörünün peşine takmaya çalışan Sünni düşmanı kanaat provokatörleri olduğunu fark etmeli. Neyse ki, gerçek, samimi, yurduna ve milletine meftun Alevilerin basireti var bu ülkede.

        Diğer Yazılar